Ekonominin iktisadi kriz literatüründe en derin bunalımı olan stagflasyon yaşandığını belirten iktisatçı Gaye Yılmaz, AKP'nin yerel seçimlerden sonra IMF'ye gideceğini, çıkan faturanın da topluma ödettirileceğini söyledi. Almanya Kassel Üniversitesi ICDD Enstitüsü’nde çalışan iktisatçı Gaye Yılmaz, ekonomideki kriz ve olası gelişmeleri Mezopotamya Ajansı'ndan Selman Güzelyüz'e değerlendirdi. Yılmaz, yaşanan krizin kısa vadeli olmadığını vurguladı.
 
"ÜRETİM DURMA NOKTASINDA"
 
Sanayi başta olmak üzere diğer alanlarda üretimin durma noktasına geldiğine dikkat çeken Yılmaz, “Üretim sürecinin durma noktasına geldiğini sadece konkordato ilan eden şirket sayısının fazlalığından anlamıyoruz aynı zamanda üretime devam eden bunun karşısında çok sayıda işçi çıkaran işletmelerden anlıyoruz. Şirketlerin serzenişlerinden de anlıyoruz. Kaldı ki üretim ile ilgili aylık veriler açıklandığında, üretim hacimlerinin geçen yılın aynı ayında açıklanan verilerin ciddi oranda küçüldüklerini görüyoruz” diye belirtti.
 
"BUNUN ADI STAGFLASYON"
 
“Eğer üretimdeki durgunluğa düşük bir enflasyon eşlik ediyor olsaydı, buna 'resesyon' der ve noktayı koyardık” diyen Yılmaz, enflasyon oranının Türkiye’de ciddi oranlarda yüksek olduğunu anımsatarak, ekledi: “Ekonomi topyekûn küçülürken, yükselen enflasyondan söz ediyorsak, bunun iktisattaki adı 'stagflasyon' dur. Yani durgunluk içerisinde enflasyon. Ve bu iktisadi kriz literatüründe en derin bunalımdır."
 
"KAYNAK KITLIĞI"

Yılmaz, ekonominin stagflasyon içeresine girmesinin nedenlerini ise, "İlk olarak sebebi kaynak kıtlığı. Türkiye bu seneye kadar neden yaşamadı da bugün kaynak krizini yaşıyor, diye sorarsanız, nerdeyse 90’ların sonunda başlayıp, 2018’e kadar dünyadan gelen çok büyük miktarlardan ve çok ucuz krediler vardı. Bizim üretimden kullandığımız paralar bile borç aldığımız paralardı. Ama gözümüzü boyayan barajlar, yollar, köprüler, devasa gökdelenler, büyük hastaneler, gibi durumlar bir şeyleri görmemizi zorlaştırdı. Bu yapılanların kaynağı nerden, diye sorgulamadık. 2013 yılından sonra ABD ile Avrupa Birliği artık Türkiye’nin içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelere kredi vermeyeceklerini açıkladı. Kaynak sağlayan Batı şöyle dedi; ‘Biz 10-15 yıldır sizlere kredi pompalıyorduk, çok ucuz krediler alıyordunuz. Bunun sonuna geldik artık paraya bizim ihtiyacımız var. Şimdiye kadar aldığınız borçları zamanında faiziyle birlikte ödeyeceksiniz.' Ve artık bugün borçlanma 2008’e benzemiyor, maliyeti çok fazla yükseldi" diye açıkladı. 
 
"KATAR’DAN GELEN PARALARLA KURTULAMAZ"
 
Stagflasyona girmenin bir diğer nedenin de borç ödeme sürecinden kaynaklandığını ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti: "Borçları geri ödeyemedikleri için döviz kıtlığı yaşayacaklar. Döviz kıtlığı yaşadıklarında ise üretim yapamayacaklar. Üretim yapamadıklarında ise bu ülkelerde devalüasyon olacak ve TL döviz kuru yükselecek. Bu yükseldiğinde bunu durdurmak için faiz arttıracak dolayısı ile bu ülkeler bir kısır sarmala dönecek. Bunu ön gördükleri için hızla TL'den çıkıp, bu paralardan dolara yüklendiler. Bu bizim paralarımızdan çok ciddi değer kaybına neden oldu. Bu aynı zamanda üretim için ithalat yapmanız lazım. Bunun için dövizinizin olması lazım. Alacağınız dövizi borçla alacaksınız.  Borcun faizi yüksek. Bir de devalüasyon bindi onun üzerine. Dövizle borçlanmanın maliyeti 5 yıl öncesine göre nerdeyse 8 kat yükseldi. Yani Türkiye’nin bundan sonraki kurtuluşu, öyle Katar’dan gelen 3 milyon dolar ile AB’den gelen 2 milyarla kurtulacak gibi görünmüyor.”
 
"SEÇİMDEN SONRA IMF"
 
Yılmaz, krizden çıkmak için AKP'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ve benzeri kurumlardan büyük kredi anlaşmaları yapabileceğini söyledi. Bunun için de AKP'nin 2019 yerel seçimlerini beklediğini ve seçim sonrası IMF'ye gidebileceğini dile getiren Yılmaz, "Hani zamanında Ecevit için, 'ülkeyi bir cente muhtaç duruma getirdiler' diyorlardı ya, şimdi ise AKP ülkeyi IMF’ye muhtaç hale getirdi” dedi.
 
"TOPLUMA DAYATILACAK"
 
Seçimden sonra toplumun emekçi kesimlerini zor günler beklediğini sözlerine ekleyen Yılmaz, şunları söyledi: "Reçete, çalışan kesimlere, emeklilere yazılacak. Sağlık alanında yansıması olacak, devletin harcamaları kısıtlanacak. Hem gelir hem gider kalemleriyle oynayarak, yeni reçeteler hazırlayacaklar. Yani seçimlerden sonra krizin faturası toplumdan istenmeyecek, topluma dayatılacak.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı