Bir bodrum katına sıkıştırıldık bütün insanlık olarak. Bugün sekiz gün oldu, bir bodrumda insanlar yaşam savaşı veriyor, kendi nefesleri ile hayatta durma mücadelesi veriyorlar. Türkiye de devletten kaynaklı zulmün bir kez daha hiçbir sınır tanımadığını görüyor ve yaşıyoruz. Devlet, iktidarlar denen şeyin nasıl vicdansız bir yaratığa dönüşeceğini bu ülkenin en başındaki insan/r.t.e’den bir kez daha yaşıyor ve görüyoruz. Devlet böyle bir şey oldu bu ülkede. Zulüm, katliam ve işkencede sınır tanımayan bir sistem…

Bu dehşeti ilk Madımak oteli katliamında yaşadım/yaşadık. Sekiz saat boyunca televizyon ekranlarında ırkçı/islami hezeyanlar için büyük bir kalabalığın devletin kendilerine sunduğu imkânlar ile duyarlı/vicdanı olan insanları nasıl yaktıklarını izledik. Türkiye de bütün iktidarlar kendi zamanlarında mutlaka benzer katliamlara imza attılar. Ancak bu kez milyonlarca insanın gözleri önünde korkunç bir katliam yaşatılmıştı.

Şimdi bir kez daha, 7 Haziran gecesinden bu yana başlayan büyük bir saldırı ile insanlık/insanlığımız kuşatma altında. Suruç katliamı ile ilk büyük adımlarını attılar ve devam ediyorlar. Bu kez bir bodrum katında bütün insanlığımız bu saldırı altında. Türkiye Cumhuriyeti devleti buz kez de AKP/R.T.E. ile insanlığa karşı suç işlemeye devam ediyor. Zaman zaman isyan ile “ama görmüyor musunuz?”, “neredesin en insanlık?”, “neredesin Avrupa!”. Aslında değişen bir şey yok, devletlerin hep ortak bir kodu vardır; söz konusu olan devlet/iktidar için halk/halkları, vicdan/vicdanları susturmak ise hepsi aynı hizada; son verdiği karar ile AİHM’de bu hiza içinde olduğunu bizlere gösterdi.

Devlet/AKP, Recep Tayyip Erdoğan’ın mutlak iktidara giden yolu bu ülkede insanlık, adalet, eşitlik, özgürlük, vicdan için bir talebin olmaması gerekir. Sistem karşısında itiraz eden, başka bir şey talep eden ya da gerçekleştiren ne bir kişi, be de bir kurum kalmamalı. Bütün bunları gerçekleştirmek için AKP/Recep Tayyip Erdoğan muazzam bir şekilde çalıştı, hemen hemen bütün engelleri ortadan kaldırdı, tek engel Kürt Özgürlük Hareketi!

İşte şimdi de adeta bodrumda kalan insanlar üzerinden bizleri buna ikna etmeye çalışıyor. Teslim olun, ben ne dersem, ne kadar dersem o kadar. Ve gözlerimizin önünde adım adım bir katliam daha gerçekleştirdi. Bunu yaparken de hepimizi de adeta bir çaresizlik girdabına çekerek/teslim alarak yapmak istiyor. Televizyon ekranlarında pişkin/sırıtan yüzü ile insanlığımızdan intikam alırcasına yapıyor bunu. Tayyip Erdoğan artık bir frankeştayna dönüştü. Yüzüne baktığımızda insanlık/vicdan adına ne yazık ki bir şey göremiyoruz.

Devletten, durmaksızın katliam üreten bir yapıdan bir şey beklemek de bu yanı ile artık anlamsızlaştı. Talep eden bir yerden çıkmamız gerekiyor. Bizim olan, bizden olan ile birlikte yan yana durmak, dayanışmak, yapmak, üretmek ve katmak. Bugün için ne yazık ki bunun çok gerisindeyiz. İnsanlığımız bodrumda. Daha hızlı ve de ivedi olmak, mutlaka ama mutlaka talep etmek yerine bir şeyler yapmak. Devlet hem şiddet/katliam ve hem de çeşitli sindirme politikaları ile bu ülkede insanların büyük bir kesimini ne yazık ki teslim aldı, kendisinin suç ortağı haline getirdi. Geri kalanı ile de büyük bir savaş içinde.

Bu savaş sadede Sur, Silopi, Cizre’de değil hayatlarımız her yerinde, bilincimizde/vicdanlarımızda devam ediyor. Bugün için direnişte olmak Sur, Silopi, Cizre ile dayanışma içinde olmak değildir, bugün için direnmek bodrum katına indirilmiş insanlığımız için mücadele etmektir. Her birimiz durduğumuz yerden doğru mutlaka bir şeyler yapabiliriz, yapmalıyız. Hiçbir zaman geç değil. Günlerdir adeta bir girdap içinde yanıp duruyorum, dakikada onlarca eylem kafamda geçiyor, kendimle insanlığım ile bir sınav içindeyim. Bugün, su an değil de ne zaman!