Coronavirüs tüm dengeleri etkileyerek insanlığın gündemine oturdu. Dünya diken üstünde. Nereden yayıldı, nasıl üretildi, nasıl önlenebilir gibi tartışmalar bir süredir tüm dünyanın gündeminde. Açıklamalar, tartışmalar birbirlerini izlemekte.

Devletlerin yetkililerinin, siyasetçilerin, bilim insanlarının görüşleri havada uçuşmakta.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Başkanlığı konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Devletin yetkilileri, siyaset insanları, bilim insanları yanında Diyanet İşleri Başkanı, coronavirüs salgını gibi bir hastalıkla ilgili açıklama yapmalı mı? Bu konuda ne söyleyebilir? Konu dinsel içerikli bir konu değil, bilimsel içerikli bir konu. Halkın düzeyi ne olursa olsun, böyle bir konuda din görevlilerince mi aydınlatılması gerekmekte?

Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı bir açıklamada söylediklerine bakalım:

Bugün dünyanın dört bir köşesine yayılan Koronavirüs'ün de inşallah şifası bulunacaktır” denilen hutbede, şu uyarılar yer aldı:

*Bu salgından korunmak için öncelikle beden, kıyafet, yiyecek ve çevre temizliğine dikkat edelim. Bulunduğumuz ortamı sık sık havalandıralım.

*Öksürdüğümüz ya da hapşırdığımız zaman tek kullanımlık mendillerle veya dirseğimizin iç kısmıyla ağzımızı kapatalım.

*Kalabalık ortamlardan uzak durmaya gayret edelim. Özellikle lavabo, abdesthane, kapı kolu ve masa üstleri gibi el temasının yoğun olduğu alanları temiz tutalım.

*Camilerimizde ortak tespihleri kullanmak yerine parmaklarımızla ya da şahsi tesbihimizle tesbihatımızı eda edelim.

“Kalabalıktan uzak durmalı”

*Şayet yurt dışı seyahatinden dönmüşsek, on dört gün boyunca evimizden dışarı çıkmamaya özen gösterelim. Umre ziyaretinden dönenlerin de bu hususa dikkat etmesini ve ziyaretçi kabul etmemesini sağlayalım.

*Belli bir yaşın üzerinde olanlar Koronavirüs'den daha fazla etkilenmekte ve risk grubunda yer almaktadır. Dolayısıyla bu günlerde yaşlılarımız evlerinde istirahat etmeli ve kalabalık ortamlardan uzak durmalıdır.

*Yaşadığımız salgın hastalık karşısında hem kendi sağlığımızı hem de çevremizdekileri korumak için tedbirli davranalım. Aksi halde kendi sağlığımız yanında başkalarının sağlığını da tehlikeye atacağımızı, bunun da kul hakkı olacağını unutmayalım.

*Elbette Rabbimizin bir takdiri vardır. Mümine düşen ise tedbir almaktır. Mümin her haliyle mutedil ve dengelidir”.

İnsanlar laboratuarlarda harıl harıl aşı geliştirmeye, bu virüsten korunma yollarını aramaya çalışmakta, virüsün Çin Halk Cumhuriyeti’nden mi, ABD’den mi yayıldığını tartışmakta, Diyanet İşleri Başkanı “Rabbinin takdirinin varlığından, müminlerin sakin olmalarından” söz etmekte. Anlaşılan başka söylenecek bir söz bulamamakta. Bunda şaşılacak bir konu yok. Alanı, yetkisi, yetkinliği dışında kalan bir konuda açıklama yapmaya kalkan herkes gibi kendisinin de ayaklarının yere basmaması kaçınılmaz.

Bir tarafta “teslimiyet, boyu eğme” öbür tarafta “bilimsel yarış, soruların üstesinden gelebilme savaşımı” var. Hangisinin daha insanca yaşanacak bir gelecek kurabileceği açık seçik ortada.

Diyanet İşler Başkanlığı bu haftaki Cuma hutbesini Coronavirüsü salgınına ayırdı.

Hutbede, temizlik kurallarına uyulması konusunda uyarı yapılırken, camilerde ortak tespih değil şahsi tesbih kullanılmasını da istedi. Tesbihlerin iki uçlarından tutarak birlikte çekildiğini hiç duyan gören var mı? Bu önerisi, konuyla ilgili gerçekçi bir yaklaşım getirememesinin kanıtlarından biri.

Diyanet İşleri Başkanının, coronavirüse yakalanmama konusunda başkalarının ürettiklerini yinelemekten ötede söylediği bir sözcük, önerebildiği tek düşünce yok. Hastalıktan nasıl kurtulma yolları bulunabileceği konusunda bir bilgileri, önerileri yok. Yaptıkları başkalarının ürettiği bilgileri kendi düşünceleri gibi insanlara aktarmak

 Bir başka önerisi de şöyle:

'Kamu sağlığını korumakla yetkili otoritelerce karar alınması halinde, hastalığın yayılmaması için karantina kapsamında tutulan bölgedeki kişilere Cuma namazı farz değildir.'

Virüs yayılması konusunda karar verecek “Yetkili otorite” ile, dinin belirlenmiş kuralları arasında nasıl bir yetki ilişkisi vardır? “Cuma namazı kılmayabilirsiniz” diyemiyor, dinin uygulamasını siyasal yetkililere teslim ediyor. Dinin siyasallaşmasına güzel bir örnek.

İlköğretim, ortaöğretim, yükseköğrenim kurumları kapatıldı. Yerel yönetimlerin sosyal, spor çalışma alanları kapatıldı. Spor karşılaşmalarının seyircisiz yapılması kararlaştırıldı. Siyasal partilerin grup toplantıları ertelendi. Açıköğretim Kurumları sınavları ertelendi. Camilerde insanların toplu olarak bir araya gelerek namaz kılmaları bir süre ertelenmiştir sözcüğünü kimse ağzına alamadı ya da almak istemedi. Bu işlerine gelmemekte. Buraların hem siyasal getirileri hem ekonomik getirileri yanında ayrıca beyinleri uyuşturma işlevi gördüğünü bilirler.

Yalnız Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanının, devletin resmi dini olan Hanefi Mezhebi değil, Yerküre’de bulunan 4 300 inanç sisteminden hiçbiri ya da düşünce sistemi (ideoloji) bu hastalıktan kurtulmayla ilgili bir çözüm getiremeyecek. İnsanları bu ve benzeri yıkımlardan bilim, bilimsel buluşlar kurtaracak.

-----------------------------------------------------

(1) Ertürk, Ali Ekber, Diyanet’ten Coronaya tesbihli uyarı! Sözcü Gazetesi, 12.03.2020

(2) artıgerçek.com.tr Gazetesi, Diyanet'ten cuma namazı açıklaması, 13.03.2020