10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi yayınlandı. Bildirge, insan hakları ve özgürlüklerinin yaşama geçirilmesini öngören küresel ölçekte en önemli belge niteliğinde. Bu alanda “olması gerekenleri” insanlığın önüne koyan bir belge.

Eksiksiz bir insan hakları ve özgürlükleri uygulanması düşü (ideali), “ancak düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstünlükleri kendinde toplayan”(1) tanımıyla açıklanabilecek bir düş. Gerçekte hiç uygulanamamış, belki de hiç uygulanamayacak olan, ancak insan haklarının, özgürlüklerinin bu aşamaya gelmesini istemekten hiç geri durmamız gereken bir olgu. İnsanlığın en üst, en saygın hedeflerinin tepe noktası.

Günümüzde İnsan hakları, ‘’insanların yalnızca insan oldukları- insan onuruna sahip oldukları için sahip olduğu, uluslararası toplum tarafından benimsenmiş, ulusal ve ulus üstü belgeler, sözleşmeler, anayasal düzenlemelerle güvence altına alınma sürecine girmiş değerler topluluğu”(2) olarak tanımlanabilir.

Yerküre’de, İnsan hakları ve özgürlüklerinden söz ettiğimizde, “olanları” değil, “olması gerekenleri” konuşuyoruz, yazıyoruz. İnsan hak ve özgürlükleri, dinli ve devletli toplum aşamasından günümüze geçirdiği süreçte, hiçbir zaman, hiçbir toplumda tam anlamıyla uygulanabilmiş değil.

İnsan hakları, tüm insanların hak ve onur açısından eşit ve özgür olarak doğduğu anlayışına, varsayımına dayanmaktadır. Bugüne değin, insanın, insanlığın hiç eşit, özgür olamadığı görülmekte. Ekonomik, kültürel, toplumsal, yönetsel alanlarda, Dünyanın en etkili, güçlü, varsıl insanları bile, insan hak ve özgürlüklerini sınırsız biçimde kullanamazlar. Ne söylersem nasıl anlaşılır, ne yaparsam nasıl yorumlanır kaygısı içindedirler.

İnsanlığın dinli ve devletli toplum aşamasına geçtiği süreçten buyana, ulusal, uluslararası sistemin kurulmasında, işleyişinde, çoğu zaman, birçok toplumda, “Orman Yasaları” belirleyici olmuş. “Güçlü olanın kuralları koyduğu, güçsüz olanların bunlara uymak zorunda kaldığı” gerçekliği yaşanmış. Bu kısır döngüde, insan hak ve özgürlükleri eksiksiz olarak yaşama geçememiş bulunmakta.

Uluslararası alanda çalışan insan hakları ve özgürlükleri örgütleri, orman yasalarını, küresel düzeyde benimsenmiş hukuk kurallarına dönüştürme savaşımı içindeler.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insan haklarını ‘’bütün halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü” olarak açıklanmış bulunmaktadır.

Günümüzde insan hakları ve özgürlükleri, tüm devletlerce korunması gereken bir ortak değer niteliğine kavuşmuştur. İnsan haklarını, özgürlüklerini eksiksiz olarak uygulayan olmadığı gibi, çiğnemeyen ulus devlet yoktur. Çiğnenmelerin oranları farklıdır.

İnsan türü, “en iyi” ile “en kötü” arasında yaşanabilecek her şeyi üreten bir tür. Bu tür, İnsanlığın yaşamını en iyi biçimde, mutluluklar içinde, doyumsuz güzelliklerle süsleyebilir. Acıların en kötülerini yaşatacak koşulları da üretebilir. Genellikle insan, insanlık, özellikle insanlığı yönetenler, kötülük üretmişler.

İnsanlık “iyilik üretme” peşinde koşarken, yönetenler “kötülük üretme” peşinde koşarlar. İnsanlık tarihi bu iki kesim arasında yaşanan kavgaların tarihi olsa gerek. İnsanlık tarihi aynı zamanda “İnsan Hakları, Özgürlükleri Tarihi” olarak gelişmiş bulunmakta.

İnsanın en bilinçsizinden en bilinçlisine, en üst akıllısından, en alt akıllısına dek tüm kesimlerinin, küresel insan haklarına karşı çıkması düşünülemez. İnsan haklarına karşı duruş sergileyenler, her toplumda yöneticilerdir. En demokratik olanından, en diktatörüne dek tüm yöneticilerin değişen oranlarda insan haklarına, özgürlüklerine karşı durdukları, insanlık tarihinin acı bir gerçeği.

İnsan haklarının yönetenler, ulus-devletler dışında oluşan sivil yapılanların çabalarıyla geliştiği anlaşılmakta.

Yöneticiler her zaman yalanı gerçeğe çevirme araçlarını, olanaklarını ellerine geçirmişler.

Geçmişin peşinde koşarak çözüm bulunamaz

Bugüne değin gelmiş inanç ve düşünce sistemlerinin hiçbiri, insanlığı, insan haklarına, özgürlüklerine kavuşturacak bir yol, yöntem önerememişler. Önermiş olsalar, dünyamızda insan hak ve özgülükleri çiğnenmeleri acınacak durumlarda olmazdı. İnsanlığı haklarından, özgürlüklerinden yoksun bırakma girişimleri, tüm insanlığın tepesinde kara bulutlar gibi dolanamazdı.

İnsanın, İnsanlığın özgürleşmesi

İnsan hakları ve özgürlüklerinin yaşama geçebilmesi için, insanın, insanlığın özgür olması gerekir. Özgür olmayan beyinler, bireyler, toplumlar, başkalarının çizdikleri sınırların içene tutsak edilmişler demektir. Kendilerini değil, başkalarını yaşarlar. Önce beyni sonra kendisi özgür olmayan bireler, toplumlar özgürlük üretemezler. Özgürlük üretilmesine yönelik oluşumlarda yer alamazlar.

İnsanlar ekonomik, toplumsal, siyasal yönden özgür olamadıkları sürece, Yerküremizde insan hakları, özgürlükleri yaşama geçemez.

AB bünyesinde yeni oluşan, “Küresel İnsan Hakları Yaptırım Rejimi”(3) kurumu, küresel düzeyde insan hakları, özgürlükleri çiğnenmelerine yaptırımlar getirmeyi amaçlamakta. Yaptırım gücü olan kurumsal yapılanmalar, geçmişe, günümüze göre daha iyi koşulların yeşermesine ortam hazırlayabilirler. Ancak kesin çözüm getiremezler. İnsanın, insanlığın özgürleşebilmesi, insan haklarının ve özgürlüklerinin yaşama geçebilmesi, insanlığın taşın altına elini koyarak kendi sorunlarını çözmeye başlamasıyla olanaklıdır.

----------------------------------------------------------------------

(1) www.turkcesozlukler.com › ideal-nedir-ne-demek

(2) Tural, Nazım, İnsan Hakları Konusuna Giriş, Ders Notları.

(3) Akla, Değer, AB Türkiye’ye insan hakları yaptırımları uygulayabilir, © Deutsche Welle Türkçe, 08.12.2020