İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2015 Dünya Raporunu yayınlandı. Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde; “İfade, Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüğü”, “Yargı Bağımsızlığı”, “Cezasızlıkla Mücadele”, “Mülteciler”, “Önemli Uluslararası Aktörler”, “Dış Politika” şeklindeki altı başlıklar yer aldı.

HRW tarafından hazırlanan raporun Türkiye bölümünde, iktidara sert eleştiriler yer alırken insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularındaki ihlaller, yargının siyasallaşması ve kamu görevlilerinin işlediği suçların cezasız kalması konularına değinildi.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Türkiyeli Kürtlerin haklar sorununun giderilmesi için atılacak cesur adımlarla çatışmanın temel sebepleri ortadan kaldırılabilir. Bu çabalar, insan hakları alanında Türkiye’deki tüm etnik ve dini grupların yararlanabileceği iyileşmelere de zemin oluşturabilir.

Öte yandan, ordu ve PKK arasındaki ateşkes 2014 yılı boyunca bozulmadıysa da, Ekim ayı başında güneydoğu illerinde yaşanan şiddetli gösterilerde yaklaşık 50 sivil öldü. Bu ölümlerin ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin etkin bir araştırma, bu raporun yazıldığı sırada henüz yapılmamıştı, ancak gösteriler Kürt siyasi hareketinin Suriye’deki Kürt vilayeti Kobane’nin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından ele geçirilmesine Türkiye hükümetinin yaklaşımını sert biçimde eleştirmesini takiben gerçekleşti.

YOLSUZLUK İDDİALARI


Hükümet, 2013’ün yaz aylarında İstanbul’da başlayan ve hızla diğer şehirlere de yayılan kitlesel protesto gösterilerinin ardından medya ve interneti kontrol altına alma ve muhalifleri sindirme politikasını sürdürdü.

Hükümetin karıştığı bir dizi yolsuzluk iddiasının İstanbul savcılarının Aralık 2013’te birçok kişi hakkında çıkarttıkları yakalama emri sonrasında gün yüzüne çıkmasının ardından bu iddiaları destekleyen ve siyasi zarara yol açabilecek nitelikte telefon görüşmeleri de sosyal medyada dolaşıma sokuldu.

Hükümet buna tepki olarak ceza adalet sistemi üzerindeki müdahalelerini arttırarak hakimlerin, savcıların ve polislerin yerlerini değiştirdi, yürütmenin Türkiye’de zaten politize olan yargı üzerindeki kontrolünü daha da arttırma çabasına girişti ve internet özgürlüğüne sınırlamalar getirdi.

Yolsuzluk iddiaları, Erdoğan’ın AKP içindeki çevresi ile geçmişte uzun süre ittifak yaptığı ve ABD’de yaşayan din insanı Fethullah Gülen’in önderliğindeki Gülen (Hizmet) hareketi arasındaki siyasi çekişme çerçevesinde ortaya çıktı.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Hükümet, bakanların ve aile bireylerinin yolsuzluğa karıştığını ortaya koyan telefon görüşmelerinin sızdırılarak sosyal medya aracılığıyla yaygınlaştırılmasına, zaten kısıtlayıcı olan internet yasasını daha da sıkılaştırarak ve Twitter ve YouTube’a Türkiye’den erişimi haftalarca engelleyerek karşılık verdi.

Sindirme yöntemleri arasında Radyo Televizyon Yüksek Kurulu’nun (RTÜK) ayırıcı şekilde hükümet karşıtı medyaya verdiği para cezalarındaki artış, gazetecilere açılan hakaret davaları, bazı tanınmış gazetecilerin işten çıkartılması ve sosyal medyada belli bazı hesapların ve içeriğin engellenmesi yer aldı.

İstanbul’daki Taksim Gezi Parkı protestolarından ve Türkiye çapında başka şehirlerdeki hükümet karşıtı gösterilerden sonraki yıl içinde binlerce gösterici yasal kovuşturmalarla karşı karşıya kaldı.
Kimi davalarda mahkemeler ilk celsede sanıkların beraatına karar verirken, kimi davalar bu raporun yazımı esnasında henüz devam etmekteydi.

Kürt siyasi aktivistleri, gazeteciler, öğrenciler ve avukatlar hakkında, sıklıkla kullanılan ‘silahlı örgüt üyeliği’ gibi terör suçlarından davaların açılmasına devam edildi. Davaların çoğunda sanıklar aleyhindeki deliller, şiddet içermeyen siyasi bağlantıları ve protesto gösterilerinden ibaretti. Terör suçlarının istismarı ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.