Koronavirüs salgını sonrası ceza infaz düzenlemesini hızlandıran AKP, MHP ile birlikte hazırladıkları yasa teklifini dün TBMM Başkanlığı'na sundu.

AKP Grup Başkan Vekili Cahit Özkan, geçici ve kalıcı infaz düzenlemelerinden yaklaşık 45 bin kişinin yararlanacağını, salgın hastalık nedeniyle açık cezaevinden konutta infaz uygulamasına geçeceklerle birlikte bu sayının 90 bine ulaşacağını söyledi.

Tasarının ilk halinde infaz düzenlemesi kapsamına alınan uyuşturucu madde suçları ve cinsel suçlar teklifte kapsam dışına çıkarıldı. Kasten öldürme, kadına şiddet ve terör suçları da infaz düzenlemesinin dışında bırakıldı.

Buna göre terör başlığı altında yargılanan ancak düşüncelerinden dolayı hapiste tutulan gazeteciler, yazarlar, aydınlar, hak savunucusu ve avukatlar da salgın riskine rağmen cezaevlerinde kalmayı sürdürecek.

"KAVALA DAVASININ SİYASİLEŞTİĞİNİN KANITI"

Bu isimlerden biri de iş insanı Osman Kavala. Kavala’nın eşi Prof Dr. Ayşe Buğra, Osman Kavala’nın hiçbir makul şüpheye ve kanıta dayanmayan suçlamalarla 883 gündür tutuklu olduğuna işaret ediyor.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre Buğra, Kavala’nın, Gezi Parkı davasından beraat ettiği günün gecesinde, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasından "anlamsızca" yeniden tutuklandığını, daha sonra bu tutukluluk kararının kaldırılıp aynı dosyaya Ceza Kanunu’nun başka bir maddesi kapsamında yeni bir suçlama eklenerek ifadesi alınmadan tekrar tutuklandığını anlatıyor.

Kavala’nın şu anda üçüncü tutuklama kararıyla özgürlüğünden yoksun bırakıldığını söyleyen Buğra “Dolayısıyla, buradaki mesele infaz yasasındaki değişiklikte değil, Osman Kavala’nın Ekim 2017’den beri süren ve bir hak ihlali oluşturduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10 Aralık 2019 tarihli kararıyla tescil edilen tutukluğunun hukuksuz niteliği” diyor.

Ayşe Buğra’ya göre can güvenliğinin söz konusu olduğu küresel salgın ortamında, yargılamalar bile ertelenirken belirli durumlarda uygulanabilecek bir tedbir olan tutuklama kararında ısrar edilmesi anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir şey değil.

Buğra, “Bu ısrar, Kavala davasının siyasileştiği yolundaki görüşü haklı kılmakta ve yargıya olan güveni ortadan kaldırmaktadır” diye konuşuyor.

"VİRÜS HAPİSHANEDE BÜYÜK FELAKETE DÖNÜŞEBİLİR"

HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş da infaz indiriminden yararlanamayacak isimler arasında yer alıyor. Demirtaş’ın cezaevinde çok ciddi sağlık süreci yaşadığı kamuoyuna yansımıştı.

Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, Twitter hesabı üzerinden bir video yayınlayarak Edirne cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'ı  176 hafta sonra ilk kez görmeye gidemediğini belirterek cezaevi koşullarına dikkat çekti.

Başak Demirtaş, Twitter üzerinden “Koronavirüs salgını nedeniyle görüşler yapılmıyor. Bu yeterli bir tedbir değil. Çünkü bildiğimiz gibi hapishanelerde koşullar çok yetersiz. Bütün bunlar ortadayken, virüsler hapishanelerde büyük felaketlere neden olacaktır. O nedenle, hiç vakit kaybetmeden infaz erteleme, tutuklu yargılananların bırakılması gibi düzenlemeler hayata geçirilmelidir” mesajını paylaştı.

CEZAEVİNDEKİ GAZETECİLER DE KAPSAM DIŞI

İnfaz düzenlemesi kapsamına cezaevindeki gazeteciler de alınmadı. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’ne göre cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü olarak 97 gazeteci ve medya çalışanı bulunuyor. Gülen yapılanmasına yardım suçundan tutuklanan 70 yaşındaki gazeteci Ahmet Altan bu isimlerden biri.

Ahmet Altan’ın kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan düzenlemeyi “Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü suç sayıldığı için üç yazısı nedeniyle üç buçuk yılı aşkın bir zamandır hapis yatan 70 yaşındaki Ahmet Altan için korona salgını nedeniyle son derece endişeliyim. İnfaz yasasından yararlanmaması yaşamına kast anlamına gelecektir” sözleriyle değerlendirdi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), DİSK Basın-İş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) infaz indirimi kapsamına cezaevindeki gazetecilerin de alınmasını, tutuklu gazetecilerin ise hemen serbest bırakılmasını talep ediyordu.

Tutuklu meslektaşları için yakın zaman önce "Haberin Var Mı" inisiyatifini oluşturan gazeteciler de cezaevlerinde bulunan gazetecilerin hayatlarının riske atılmayarak tahliye edilmeleri için kampanyalar yürütmeye devam ediyor.

TGC “Terör suçları, gazetecilik ve düşünceyi ifade özgürlüğü ile yan yana getirilmemelidir. Halkın haber alma, bilgilenme ve gerçekleri öğrenme hakkı için çalışan gazetecilerin yapılacağı söylenen düzenleme kapsamı dışında bırakılması kabul edilemez” diyor.

GAZETECİLER VİRÜS TEHDİDİ ALTINDA

RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’na göre ise toplumsal uzlaşı yolunda oldukça önemli bir adım oluşturabilecek tahliyelerin, adli suçlar için işletilip, ‘barışçıl düşünce sahipleri ve gazeteciler’ için işletilmemesi kutuplaştırıcı siyasetin devam edeceğinin bir işareti.

Önderoğlu “Daha dün Birinci Yargı Paketi, düşüncenin hukuka aykırı şekilde bastırıldığının tesciliyken hiçbir yetkilinin, şu aşamada bu sorunla yüzleşmeye yanaşmaması anlaşılır değil. Adaletsizlik sonucu mahpus düşen gazeteciler, virüs tehdidi gibi ikinci bir mikropla yüz yüze bırakılıyorlar” yorumunu yapıyor.

TUTUKLU AVUKATLAR

Terör başlığı altında yargılanan meslek gruplarından biri de avukatlar. Cezaevlerinde şu an 50’den fazla tutuklu ve hükümlü avukat bulunuyor.

KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı Selçuk Kozağaçlı, "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla 2017’den beri cezaevinde. Kozağaçlı’nın kronik bir rahatsızlığı olduğu biliniyor. ÇHD davasında gizli tanık beyanıyla çok sayıda avukat tutuklanmıştı. ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi 18 avukat da toplam 159 yıldan fazla ceza aldı.

12 Mart'ta yine gizli tanık beyanıyla Diyarbakır'da iki, Şırnak'ta bir ve Urfa'da yedi Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat "terör örgütüne yardım etmek" suçlamasıyla gözaltına alındı. Bir avukat tutuklandı.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, Demokrasi İçin Hukukçular, Katılımcı Avukatlar, Kartal Hukukçular Derneği, Sosyal Hukuk, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi, Adalet Bakanlığı’na gönderdikleri mektupta, salgın nedeniyle toplum sağlığı için infaza ara verme çağrısı yapmıştı.

"CİDDİ AYRIMCILIK VAR"

Avukat Kemal Aytaç, infaz yasa teklifinde ciddi bir ayrımcılık olduğuna dikkat çekiyor. Aytaç, düşünen, yazan, kendini ifade eden muhaliflerin hepsinin terörle mücadele yasası kapsamında cezaevinde olduğunu vurgulayarak “Bu nedenle cezaevinde olanlara indirim getirilmezken adli suçlara indirim getirilmesi anlaşılacak bir durum değil” diye konuşuyor.

Terörle mücadele yasası kapsamına giren suçlarıyla ilgili herhangi bir infaz düzenlemesi olmadığını aksine ceza kanununda terörle mücadele kapsamına giren bazı maddelerle ilgili ağırlaştırıcı yeni hükümler getirildiğini belirten Aytaç “İkinci nokta da infaz yasasından beklenenin çok altında olan bir sayıda insan yararlanabilecek. Bazı suçlar indirim kapsamına alınmazken, bu kapsama giren suçlar bakımından da çok ciddi bir infaz indirimi söz konusu değil. Dolayısıyla dağ fare doğurdu diyebiliriz. Toplumun beklentilerini karşılamadığı çok açık” diyor.

Aytaç, getirilen düzenlemeyle ilgili dikkat çeken bir noktanın da iyi hal değerlendirmelerinin otomatik sistemden çıkarılarak gözlem ve idare komisyonuna bağlanması olduğunu söylüyor.

"İYİ HAL KÖTÜYE KULLANILABİLİR"

Kemal Aytaç “Türkiye’de infaz sistemi ikili sistemdir. Terörle mücadele kapsamına giren suçlarda infaz diğer adli suçlardan farklı idi. Şimdi ise çoklu sisteme geçiyoruz. Düzenleme, iyi hali, infaz indirimi değerlendirmelerini birtakım kişilerin ve kurumların keyfine bırakıyor. Bu, kötüye kullanılabilecek bir durum, kabul edilebilecek bir durum değil" diye konuşuyor.

Başta İnfaz Kanunu olmak üzere 11 farklı kanunda değişiklik içeren ve 70 maddeden oluşan kanun teklifi, cuma günü Adalet Komisyonu’na gelecek.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe