Bir arkadaşım anlatmıştı, 1996-1997 yılları gerillaların Amanoslara, Çukurova ve Toroslar’a yürüdüğü ettiği dönemlerde bu yürüyüşü an an izlemek ve eşlik etmek isteyen Abdullah Öcalan sık sık bu bölgelerdeki gerillalarla telefon ve telsizle görüşür, bilgi alır bilgi verir, coşkularını paylaşır, iyi dileklerini iletirmiş, bu görüşmelerde özellikle yeni katılanlar varsa onlarla özel olarak hasbıhal ediyormuş.

Böyle bir görüşmede telsiz sırası gelince Botanlı yeni birine geçiyor, uzun uzun hal hatır, vaziyet sorup sorguladıktan sonra Abdullah Öcalan bu arkadaşa “heval” diyor, “o dağların İnce Memedi olacak mısın?” Arkadaş bir an duraksıyor ama hemen “Evet başkanım” diyor, aralarında aşağı yukarı şöyle bir diyalog geçiyor, “İnce Memed gibi yaşayacak, hayatta kalacak mısın”, “doğrudur başkanım”, “İnce Memed gibi iddian ve arayışın büyük, sade ve kararlı olacak mı?” “Evet başkanım”, “İnce Memed gibi o dağları sevecek misin?” “Evet Başkanım”, “bunu senin sözün kabul edelim mi”, “Doğrudur başkanım.” Görüşüme bitip telsiz kapanınca Botanlı arkadaş derin bir nefes alıyor, heyecandan terlemiş saçlarını karıştırıyor ve yanındakilere dönüp “Heval” diyor, “İnce Mehemê kî ye?” Biz İnce Memed’i böyle sevdik.



İnce Memed olmak, olmaya çalışmak, bunun için kendini aşmak, doğayla, insanla, isyanla, aşkla yeniden yeni türden bir ilişki oluşturmak, kurmaktır. Yukarıdaki kıssadan hisseden çıkarılması gereken en önemli sonuç budur. Yeni yaşamın arayışçısı ve yaratıcısı olarak gerillanın da İnce Memed olmasını istemek, bunu yaygınlaştırmak hem de İnce Memed’in coğrafyasında, büyük bir coşku ve yaratım olsa gerek. Biz İnce Memed’i böyle sevdik.

İnce Memed’in yaratıcısı büyük usta Yaşar Kemal’i aramızdan ayrılışının yıl dönümünde hasret ve saygı ile anıyorum bunları söylerken. Bu elbette bir yanı ile edebiyatın büyük değiştirici, dönüştürücü, etkileyici toplumsal devrimci rolünü, hem de Yaşar Kemal’in büyük etkinliğini göstermesi bakımından önemli bir örnektir. Yaşar Kemal’i esasen bir de bu etkisi ile anmak onu bundan soyutlama çabalarına karşı durmak gerektiğini söylemek gerekli.

O esasen Bu coğrafyada olanı yazdı. İnce Memed yüzyıllardır vardı, ama yazılmamıştı, yazılamamıştı Yaşar Kemal yazdı. Demirciler Çarşısı Cinayeti yüzyıllardır işleniyordu ama yazılmamıştı, o yazdı. Yer Demir Gök Bakır’dı, görülmemişti, o gördü, Fırat Suyu Kan Akıyor’du yüzyıllardır, kimse bakmıyordu, o baktı. Yeryüzünün bütün acılarına dokunmak istedi, bu yüzden en çok barış dedi. Ama bize direnişi öğütledi. Direnişi öğretti. Direnişi söyledi. İnce Memed bize direniş olmadan barış içinde yaşam olmayacağını anlattı durdu.

Yaşar Kemal’i sadece ota, böceğe güzellemeler yazan “sevgi pıtırcığı” bir yazar gibi göstermeye çalışanlara Memed’in gözlerine gelip oturan o ışıkla bakalım. Korksunlar. Yaşar Kemal’i düşüncelerinden, o büyük yazınına yön veren düşüncelerinden soyutlamaya kalkanlara da İnce bakışlar gönderelim. Yaşar Kemal’in yoksulların, ezilenlerin, darda olanların, yaşamak için, soluk alıp verebilmek için, ekmek için, aşk için, gökyüzü için direnmek, ama hep direnmek zorunda olanların, buna mecbur olanların, isyana mecbur insanın yazarı olduğunu söylemekten, hep söylemekten geri durmayalım.

Toprak ağalarının, savaş ağalarının, tekelci kapitalist ağaların, edebiyat ve sanat dünyasının ağalarının, zindancı başı ağalarının yani bilcümle ağaların ve onların yanaşmalarının karşısında her döneme denk İnce Memed’ler olarak çıkmak için Yaşar Kemal usta gibi çok okuyalım, çok çalışalım, çok yazalım, çok üretelim, çok söyleyelim, çok eyleyelim. Ona özlemimizi ancak böyle giderebiliriz. Ona karşı görevimizi ancak böyle yerine getirebiliriz.

İnce Memed, Abdi Ağa’ya namlusunu çevirdiğinde ağa korku ve kurnazlıkla Memed’e;

“Beni öldürmen neye yarar, bir ağa gider, yerine başka biri gelir,” demişti. “Olsun,” diye karşılık vermişti İnce Memed, “benim yerime de başka bir İnce Memed gelir.”

Bu umudu al, koynunda sakla. Günü geldiğinde çakır dikenlerini yakarsın!