Zaman yazarı Mümtazer Türköne herkesin düşünüp söyleyemediği, fısıldayıp yazamadığı bir konuyu ele aldı. Türköne “Genel eğitim içine sokulan seçmeli dersler, zaten bu okulların gördüğü ihtiyacı karşılayacak. Artık miadını dolduran bu okullarda ısrar etmek, sadece bu okullardan mezun olanların nostaljik özlemlerini tatmin eder” diyor.

 

Türköne, genel eğitim veren okulların artık İmam Hatiplerin işlevini gördüğüne dayanarak, “Sayıları meslekî ihtiyacı karşılayacak ölçüde sınırlanmalı ve genel eğitim içinde din eğitimi ihtiyacını karşılayan okul modeli olmaktan çıkartılmalı” diyor.

 

İşte o yazı:

 

İMAM-HATİP OKULLARI MİSYONUNU TAMAMLADI MI?

İmam-Hatipler, tartışmalı tarihleri boyunca sıradan eğitim kurumları olmadılar. Mezunlarına bir kimlik, kişilik hatta dünya görüşü kazandırdılar.

 

Bugünün muhafazakâr hegemonyası içinde çelik çekirdeği, bugün sayıları yüz binlere varan İmam-Hatiplilerin oluşturması, başlıktaki soruya verilecek cevabı sorunlu hale getiriyor. Türkiye, İmam-Hatip lisesi mezunu bir başbakan tarafından yönetiliyor. Yakın kadrosunda çok sayıda İmam-Hatipli var. Son eğitim reformu İmam-Hatiplerin önünü açacak, itibarını yükseltecek şekilde ilerliyor. 4+4+4'ün ikinci aşaması için bazı okullar İmam-Hatip ortaokullarına dönüştürülüyor. Peki doğru mu? Bu soruya İmam-Hatipleri değil, Türkiye'nin din eğitimi ihtiyacı başta olmak üzere eğitim alanında geçirdiği değişimi merkeze alarak cevap vermemiz gerekmez mi?

 

İmam-Hatiplerin artık misyonunu tamamladığını ve bu okullar üzerine inşa edilecek din eğitiminin ve doğrudan genel eğitimin gelecekte büyük sorunlara yol açacağını düşünüyorum. Bu alan bataklık bir alan. Mevsime göre sular çekiliyor, mevsime göre her adımınız batağa gömülüyor. İmam-Hatip modelinin eğitim sistemi içindeki ağırlığı din eğitimi sorununu çözmüyor, tersine sürekli bir siyasî bir kavga konusu olarak gündemde tutuyor. Devlet iktidarı için verilen kavganın gerekçelerinden birini bu tartışma oluşturuyor. Halbuki İmam-Hatiplerin karşıladığı ihtiyacın artık devletin dışına çıkartılması, yani sivil topluma emanet edilmesi gerekiyor.

 

Önce İmam-Hatip okullarının, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na dayandığını hatırlatalım. Bu okullar, eğitimde devlet tekelinin eseri. Müslüman halk, devletle kavga etmeden din eğitimi ihtiyacını karşılamak için bu kapıyı zorladı. Uzun askerî vesayet dönemlerinde İmam-Hatipler, yıllar boyu halk ile devletin neredeyse yegane uzlaşma alanı olarak kaldı. Bu okulların tamamına yakınının binası doğrudan halk tarafından yapıldı. Yanlarına pansiyonlar inşa edildi. Masrafları hayırseverler marifetiyle karşılandı. Yine bu okullar sayesinde başka türlü tahsil imkânı bulamayacak gençler, toplumun üst katlarına tırmanma imkânı buldu. İmam-Hatipler İslâm ülkeleri de dahil, dünyada bir benzeri olmayan Türkiye'ye özgü din eğitimi modelidir. Bu model başarılı oldu. Yıllar boyu halk, bu okullar üzerinden ceberrut devletle aralarındaki buzları çözmeyi başardı. Tabii her dönemde de bu okullar bitmez tükenmez siyasî kavgaların merkezinde yer aldılar.

 

İmam-Hatip modeli, din eğitiminin genel eğitim ile kaynaştırılmasına dayanır. Hem genel eğitimi almayı hem de din eğitiminden yararlanmayı bu model mümkün kılmıştır. Genel lise eğitimi alanlar için devlet, bu okullar aracılığıyla din eğitimi imkânı sunmaktadır.

 

Bugün bu okullara duyulan ihtiyacı karşılayacak alternatifler var. Toplum, her ara dönemde mağdur edilen bu okullara alternatif eğitim kurumları oluşturdu. Din eğitimi ihtiyacı artık organik ve daha samimi şekillerde karşılanıyor. Sivil toplum gelişti. Devletin himayesine girmeden gelecek nesilleri yetiştirecek sağlam kurumlar ortaya çıktı. Din eğitimi ihtiyacı genel eğitim içinde artan oranlarda doğrudan sivil toplum organizasyonları tarafından karşılanıyor. Diyanet İşleri'nin hafızlık eğitimini sürdürdüğü Kur'an kursları ise geleneksel din eğitimi ihtiyacına tatmin edici bir şekilde cevap veriyor.

 

Söylenecek söz: İmam-Hatipler artık tarihi misyonunu tamamladı. Bu okullar vasıtasıyla toplumun din eğitimi ihtiyacını karşılamak artık doğru değil. Genel eğitim içine sokulan seçmeli dersler, zaten bu okulların gördüğü ihtiyacı karşılayacak. Artık miadını dolduran bu okullarda ısrar etmek, sadece bu okullardan mezun olanların nostaljik özlemlerini tatmin eder. Ne din eğitimine, ne de eğitim sistemine bir katkı sağlamaz. Genel eğitim sistemi, bu modelin baskısı altında ezilir. Daha ötesi din eğitimi ihtiyacını hep devlet iktidarının sınırları içine hapseder. Siyaset bu mevzu üzerinden kutuplaşmaya ve verimsiz tartışmalara sürüklenir.

 

İmam-Hatipler çok hayırlı hizmetler yaptılar. Türkiye'ye çok şey kazandırdılar. Ama artık görev tamamlandı, ömürleri sona erdi. Sayıları meslekî ihtiyacı karşılayacak ölçüde sınırlanmalı ve genel eğitim içinde din eğitimi ihtiyacını karşılayan okul modeli olmaktan çıkartılmalı.