Dünya ülkelerinde, her yıl 3 Mayıs Günü, Dünya Basın Özgürlüğü olarak kutlanır. Ülkemizde Basın Özgürlüğü Günü, hep burukluk içinde kutlanır. Çünkü gerçek bir basın özgülüğü bu toplara henüz uğramamış. Bu konuda her zaman Dünya ülkelerinin çok geri sıralarında yer almaktan kurtulamamış bulunmaktayız.

Kitle iletişim araçlarının baskı altında, suskun olduğu ülkelerde, toplumlarda, insan yaşamının can damarları kurumuş demektir. İnsan özgürleşemeden hiçbir konuda verimli üretimde bulunamaz.

Dillerin dönmediği, dudakların oynamadığı, gözlerin gerçekleri göremediği, beyinlerin yapılanları algılayamadıkları yerlerde kirlilikten, gerilikten, ilkellikten kurtulma olanağı olmaz.

Demokrasinin kurumsallaşamadığı, insan hak ve özgürlüklerinin yaşama geçemediği ülkelerde, basın suskundur. Basının suskun olduğu ülkelerde insan hak ve özgürlükleri üzerinde kara bulutlar dolaşır. Baskı yönetimleri, bu bulutların insanlar üzerinde dolaşmalarını, özgürlük güneşinden yararlanmamalarını isterler.

İnsanların birbirleriyle iletişim kanallarının tıkalı olduğu ülkelerde, yaşamın hiçbir alanında ilerleme olmaz. Ekonomik yaşam düzelmez. Toplumsal ilişkiler güçlenemez.

Baskı yönetimleri istediklerini yapmaya kalkmaktadır.

İnsanların düşündüklerini, duygularını, isteklerini söz, yazı, çizgilerle, başkaca yöntemlerle dile getiremedikleri ülkelerde, insanlar özgürce yaşayamazlar. Bu ülkelerde, yönetenlerin gerçeklerin ortaya çıkmasından kaygıları var demektir.

Toplumda yaşayan insanları, ülkede, dünyada ne olup bittiği yönünde bilgilendirmeye çalışan kitle iletişim araçları özgürce görevlerini yapamamaktaysalar, ortada çürümüşlükle, kirlilikler, kokuşmuşluklar var demektir.

Dünya üzerindeki yerimiz

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, dünyadaki 180 ülkede basın özgürlüğünün durumunu mercek altına aldığı 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ni kamuoyuna açıkladı. Türkiye listede 154’üncü sırada yer aldı. Türkiye Cumhuriyeti, 2018 ve 2019 yıllarında, Dünya Basın Özgürlüğü sıralamasında 157. Sırada bulunuyordu.”

2019 yılında, “zor durumdaki ülkeler” arasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti, listede bu yıl da (2020) “zor durumdaki ülkeler” arasında kaldı.

2020 yılında gözlenen yükselme, Türkiye Cumhuriyeti’nde kitle iletişim araçlarının özgürleştiğinden değil, bu alanda kısıtlamaları bizden çok daha kötü uygulayan ülkelerin önümüze geçmiş olduğundan kaynaklanmakta olsa gerek.

Raporda, Türkiye'de tutuklu gazeteci sayısında geçen yıl az bir gerileme kaydedilse de dünya genelinde hala en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerden birinin Türkiye olduğu vurgulandı. Türkiye'de internet medyasına yönelik sansürün arttığı belirtilen raporda, RSF'in ortak kuruluşu Bianet'in verilerine göre 2019 yılında en az 586 haberin internette sansürlendiği vurgulandı.

Türkiye'nin Paradise Papers (Cennet Belgeleri) ile ilgili haber dolayısıyla bir gazeteciyi yargılayan dünyadaki tek ülke olduğu hatırlatıldı”.

Toplumsal yapıdan kaynaklanan kısıtlamalar

Toplumun genel kültür düzeyi, yaygın inanç sistemleri, gelenek görenekleri, ekonomik, siyasal yapısı, basın özgürlüğünü etkilemekte. Basın özgürlüğünü kısıtlayan uygulamaların toplum tarafından desteklenmesi, basın özgürlüğünün kısıtlanmasına kaynaklık etmekte. Kitlelerin suskunluğu, özgürlüklerinin arkalarından koşmamaları, her zaman, her toplumda baskıların güçlenmesine neden olur. Bu durum ülkemizde net biçimde gözlenmekte.

Kitle iletişim araçlarında çalışanların ödüllendirilmeleri ya da korkutularak doğru, gerçekçi haber üretimlerinin engellenmesi, bir başka iletişim özgürlüğü sorunu.

İletişim özgürlüğünü toplum isterse, bu özgürlük yaşama geçebilir. Hiçbir yönetici sınıf basının özgür olmasını istemez.

Kitle iletişim araçlarının özgür olmaması, yönetimin denetiminde olması, yönetenlerin en güçlü isteklerinden biri. Bu nedenle iletişim özgürlüğünün kısıtlanmasını sağlayacak her olay, özel ya da tüzel kişiler devlet tarafından desteklenmekte. Yönetimi, devleti eleştiren her tür girişim acımasızca ezilmekte.

Özgürlüklerin içeriği

Kitle iletişim araçlarının özgürlüğü, insan hak ve özgürlüklerinin, demokratik yaşamın en temel göstergelerinden biri.

Demokrasi dışı uygulamaların, baskı yönetimlerinin olduğu ülkelerde devleti yönetenleri sınırsız olarak övme özgürlüğü, yalanlarını, yolsuzluklarını örtme özgürlüğü sınırsız olarak vardır. Ama insan hak ve özgürlükleri çiğnenmelerine yönelik bir eleştiri getiren yazar, haberci, yayın organlarına yaşama hakkı tanınmaz. Devleti, yönetimi övenler el üstünde yaşatılır, eleştirenler ayaklar altında süründürülürler. Ülkemiz bu ülkelerden biri.

Uydurma gerekçelerle gazetecilerin, yazarların yıllarca tutukevlerinde özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının hiçbir yaptırımı, bedeli yok.

Yönetimin her türlü eylemlerini yücelterek, süsleyerek veren kitle iletişim araçları ödüllendirilirken, gerçekleri yazmaktan yana tavır alanlar susturulmaya, ekonomik yönden çökertilmeye çalışılmakta.

İnsanın nefes almasıyla, düşündüklerini özgürce açıklaması arasında sıkı bir bağ var. Düşüncelerini açıklayamayan insan, ağzı kapatılmış, beyni gerçeklere yabancılaştırılmı bir canlı demektir.