HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Belediyelere kayyım atanmasına yönelik torba yasadaki hükmün çıkarıldığını hatırlatan Sancar, belediyelere kayyım atanmasının önünü açan yasanın KHK ile çıkarıldığını söyledi.

İktidarın mevcut mevzuatla belediyelere el koyamayacağını bildiği için KHK çıkardığını savunan Sancar, “iktidar, mevcut yerel yönetim mevzuatına göre hareket ederek belediyelere el koymasının mümkün olmadığını görüyordu. O zaman, darbe girişimiyle mücadele gerekçesiyle ilan edilen olağanüstü hâlin imkânlarını devreye soktu. DBP'li belediyelere toplam 94 kayyum atandı ama kendi belediyelerinde de istifa ettirme yöntemiyle bir tür kayyum yönetimi egemen kıldılar, şimdi sıra CHP'li belediyelerde. Aslında, bu bütçeye baktığınızda ve genel uygulamaları dikkate aldığınızda şu an ülkede bulunan fiili sistem bir mega kayyumluk sistemidir” dedi.

“Bu iktidar gladyo-Ergenekon zihniyetine teslim olmuştur” ifadelerini kullanan Sancar,  “Bütün demokrasi güçleri, barıştan yana bütün ülke kesimleri bu savaş, gladyo, Ergenekon anlayışlı bütçeye ve bunun altında yatan zihniyete kararlılıkla karşı çıkmalıdırlar. İhtiyacımız savaş değil, barıştır, güvenlik operasyonları değil, sosyal adalet ve demokrasidir” diye konuştu.

HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, şu ifadeleri kullandı:

YEREL YÖNETİMLER

Üzerinde konuşmak için söz aldığım 13'üncü maddede yerel yönetimlerle de ilgili bir düzenleme var. Yerel yönetimlerle ilgili bütün bu maddeler büyük ölçüde ironiden ibaret kalmaktadır çünkü Türkiye'de demokratik bir yerel yönetim sistemi zaten çok fazla mevcut değildi, olağanüstü hâl ilan edildiğinden bu yana da artık ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla burada yerel yönetimler için ne öngörülüyor, ne yapılıyor diye bütçede söz söylemenin bir anlamı da yoktur.

‘İKTİDARIN ZİHNİYETİNİ GETİRDİĞİ BÜTÇE TASARISINI DA BELİRLER’

Bir iktidarın sahip olduğu zihniyet getirdiği bütçe tasarısını da belirler. Tersinden söyleyelim, bütçenin kendisi ya da bütçe tasarısı iktidarın hangi zihniyetle yönetmek istediğini de gösterir. İktidarda şu anda egemen olan zihniyet, bütünüyle özgürlüklerin bastırıldığı, emekçilerin haklarının bütünüyle göz ardı edildiği, güvenlik anlayışının egemen olduğu, savaş hazırlıklarının belirleyici nitelik taşıdığı bir anlayıştır, bütçe de ona göre belirlenmiştir. Bu bütçe, her şeyden önce, daha önce de söylediğimiz gibi, bir güvenlik ve savaş bütçesidir.

‘MUHALEFETE KAYYUM MADDESİYLE İLGİLİ SÖZ VERİP KHK İLE GETİRDİLER’

Elbette, bunun öncesi var ama özellikle 20 Temmuz 2016'da olağanüstü hâl ilan edildikten sonra, bu, yukarıda özetlediğim anlayış iyice belirgin hâle gelmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin ne kadar kınanması gereken, karşı çıkılması gereken ve mücadele edilmesi gereken bir girişim olduğunu biz burada sürekli dile getirdik.

Ancak iktidarın darbe girişimiyle mücadele adı altında yaptığı işlere bakarsanız, darbe zihniyeti ve darbe teşebbüsüne karşı samimi bir tedbir paketine sahip olmadığını rahat görürsünüz. Olağanüstü hâl çerçevesinde ilk yaptıkları işlerden biri belediyelere kayyum atanmasını mümkün kılan kanun hükmündeki kararnameyi yayımlamak oldu 4 Eylül 2016'da.

Oysa, 19 Ağustos 2016'da, burada, torba yasada böyle bir hüküm varken bunu bütün partiler bir araya gelip tartışmıştık ve bizlerin muhalefeti sonucu, itirazları sonucu bu düzenleme o torba yasa tasarısından çıkarılmıştı. Peki, neden daha sonra böyle bir kanun hükmündeki kararname çıkardınız?

‘İKTİDAR MEVZUATLA BELEDİYELERE EL KOYMASININ MÜMKÜN OLMADIĞINI GÖRÜYORDU’

Çünkü iktidar, mevcut yerel yönetim mevzuatına göre hareket ederek belediyelere el koymasının mümkün olmadığını görüyordu. O zaman, darbe girişimiyle mücadele gerekçesiyle ilan edilen olağanüstü hâlin imkânlarını devreye soktu. Burada muhalefet partilerine söz verdiler iktidar grubu temsilcileri "Bu madde daha sonra KHK'yla gelmeyecek" dediler ama bu sözde de durmadılar pek çok sözde durmadıkları gibi ve ardından belediyelere kayyum atama uygulaması başladı.

‘DBP'Lİ BELEDİYELERE TOPLAM 94 KAYYUM ATANDI’

DBP'li belediyelere toplam 94 kayyum atandı ama kendi belediyelerinde de istifa ettirme yöntemiyle bir tür kayyum yönetimi egemen kıldılar, şimdi sıra CHP'li belediyelerde. CHP'li belediyeleri de müfettiş raporları veya soruşturma tehdidiyle yine görevden almaya yönelik hazırlıkların ilk adımı olarak Ataşehir Belediyesi operasyonunu yaptılar.

‘ÜLKEDE BULUNAN FİİLİ SİSTEM BİR MEGA KAYYUMLUK SİSTEMİDİR’

Aslında, bu bütçeye baktığınızda ve genel uygulamaları dikkate aldığınızda şu an ülkede bulunan fiili sistem bir mega kayyumluk sistemidir. Mega kayyumluk sistemi 16 Nisan’daki şaibeli referandumla kabul ettirilen Anayasa değişikliğinde Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılıyor, bunun gerçek adı bütün ülkeye hükmeden mega kayyumluk sistemidir.

AKP, vesayetle mücadeleyi kendi demokrasi destanının, demokratiklik hikâyesinin temeli olarak inşa etti fakat kurdukları sistem süper vesayet sistemidir. Şu an geldiğimiz yer mega kayyum, süper vesayet sistemi ve buradan herhangi bir demokratik gelişmenin, herhangi bir demokratik ilerlemenin çıkması mümkün değildir.

‘SADECE DEMOKRASİ DEĞİL SOSYAL ADALET DE TAHRİP EDİLİYOR’

Sadece demokrasi değil sosyal adalet de tahrip ediliyor, bu da çok diyalektik bir sonuçtur. Eğer güvenliğe, eğer baskıya, eğer savaşa, askere yatırım yapıyorsanız, öbür yandan emekçiye de, yoksula da elbette para ayırmazsınız. Tersinden söyleyelim: Eğer siz özgürlükleri askıya alırsanız, emekçilerle mücadeleyi, özgürlükler için mücadeleyi bastırma hedefini esas alırsanız doğal olarak, güvenliğe, polise, polis teşkilatının ihtiyaç duyduğu baskı aygıtı yöntemlerinin araçlarına yatırım yaparsınız. Öte yandan, eğer bölgede barışçıl bir düzenin kurulmasını, çoğulcu bir düzenin barışçıl yollarla kurulmasını istemiyorsanız bölgeye dönük savaş planlarını devreye sokarsınız, bütçenizi de buna göre yaparsınız.

‘BU İKTİDAR GLADYO-ERGENEKON ZİHNİYETİNE TESLİM OLMUŞTUR’

Ortaya çıkan haberlere bakarsanız bu iktidar gladyo-Ergenekon zihniyetine teslim olmuştur. Yurt dışı operasyon haberleri arka arkaya geliyor. Bunları hangi kaynaklarla, hangi gerekçeyle, hangi anlayışla ve meşruiyetle yapacaksınız? Bu bilgilerle ilgili bugüne kadar doyurucu bir yalanlama yapmamış olmanız bu hazırlıkların doğru olduğunu göstermiyor mu ya da bu hazırlıkların doğru olduğunu mu gösteriyor?

‘BU İKTİDAR, ORTA DOĞU'DA MEZHEP EKSENLİ SAVAŞIN DEVAMINI İSTİYOR’

Öte yandan, Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Kurulu adı altında bir kuruluş Türkiye'de geçen hafta toplantısını yaptı, ulusal ordu kuruluyor. Bu iktidar, Orta Doğu'da ve özellikle Suriye'de mezhep eksenli savaşın devamını istiyor görünüyor. Bu mezhep eksenli savaşı derinleştirmeyi öngörüyor görünüyor. Bu, çok tehlikelidir, hem bölge için hem ülke için.

AFRİN'E SAVAŞ HAZIRLIKLARININ DA NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİLİYORUZ’

Bu konseyin, yüksek kurulun bundan sonraki toplantısı, basına yansıdığı kadarıyla, Samandağ'da yapılacak. Bunun ne anlama geldiğini aklı başında herkes bilir. Mezhep çatışmasını kaşımanın daha ileri bir adımıdır, çok tehlikelidir. Afrin'e savaş hazırlıklarının da ne anlama geldiğini biliyoruz. Bölgede Kürtlerle savaşı yaygınlaştırmak, derinleştirmek bütün Orta Doğu'yu ateşe vereceği gibi Türkiye'nin içinde de çatışma eksenlerini kötü bir biçimde derinleştirir ve fay hatlarının daha da hassas hâle gelmesine neden olur. Bu planlardan derhâl vazgeçilmesi gerekiyor.

‘İHTİYACIMIZ SAVAŞ DEĞİL, BARIŞTIR’

Sadece iktidara çağrı yapmak yetmiyor. Bütün demokrasi güçleri, barıştan yana bütün ülke kesimleri bu savaş, gladyo, Ergenekon anlayışlı bütçeye ve bunun altında yatan zihniyete kararlılıkla karşı çıkmalıdırlar. İhtiyacımız savaş değil, barıştır, güvenlik operasyonları değil, sosyal adalet ve demokrasidir.

Demokrat Haber/Ankara