Adnan Genç / Demokrat Haber

Türkiye ve Ermenistan; iki komşu ülke ama iki uzak ülke… Halklarının da birbirlerine karşı olan duygusu; özellikle tarihten gelen gerçeklerin çarpıtılması ve doğrunun bir türlü kabul edilmemesi nedeniyle limoni, diyebiliriz… Son yıllarda, özellikle Agos Gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesi sonrasında, epeyce sivil toplum kuruluşu birlikte projeler üreterek ve uygulayarak; halkların yakınlaşması konusunda epeyce yol almış durumda. Hükümetler de sınırların açılması başta olmak üzere diplomatik ilişkilerin sürdürülebilir halde olması için öngörülen protokoller üzerinde anlaşmasına karşın, bunlar hayata geçirilemedi. Azerbaycan’ın doğalgaz kozu başta olmak üzere Karabağ üzerindeki fikri vesayeti nedeniyle ilişkiler yeniden donduruldu ve bu durum iç politikaya katık edilmek üzere stabil hale getirildi…

Geçen hafta içinde Erivan’daydım. Sasonlular’ın yaptığı bir düğün törenine davetliydim ve her zamanki gibi dostlarla değişik konularda görüşmelerim de oldu. Hemşin’le ilgili bir belgeselde göründüm ve bu kez benimle de bir röportaj yapıldı… Herkesin neredeyse her zaman (ve her koşulda) kendini Anadolulu saydığı ortamlarda bulunuyorum ve konuştuğumuz her konu özgün bir kısıt olmadan önümüze geliyor. Minnetle karşıladığım bu tutumlarında bazen abartıya da kaçmıyor değil dostlar; beni gazeteci olmamın ötesinde; antropolog, etnograf, tarihçi, teolog, sosyalbilimci vb. sayarak, ne konuşursak meseleyi binlerce yıl ötesinden alarak gündeme getirmelerini reel politika üzerine çekerek savuşturmaya çalışmam da anlayışla karşılanıyordu…

Bir dostumun arkadaşı olan bir milletvekili ile protokoller, iki halkın yakınlaşması ve ilkesel koşullar ile biraz da bu konunun gündemde tutulmasına çalışacak olan Batı Ermenileri Ulusal Kongresi üzerine konuştuk…


Bir Osmanlı tapu belgesi...

SOYKIRIMI TANIMAK ÖNEMLİ…

Bargavach Hayastan... Ermenistan’ın Refahı Partisi’nden… Ermenistan Meclisi’nin ikinci büyük partisi ve hükümette yer almıyor… Özellikle iki ülke arasındaki ilişkiler konusundaki tutumları da bir devlet politikası olarak özdeş… Hükümetle genel olarak aynı düşünüyorlar… Akhoyan Aragats, ERP’nin vekili ve aynı zamanda bir işadamı. Küçük bir tarih müzesi gibi olan kişisel ofisinde konuştuk, sayın vekille…

Sayın Aragats, biliyorsunuz 2009 Ekim’inde protokoller imzalandı ama uygulamaya geçmedi. Protokollerden söz eder misiniz, lütfen? Neye yarayacaktı; kısaca anlatabilir misiniz?

İki ülke halkının yakınlaşmasına ve esasen iki ülkenin resmi ilişki kurmasına neden olacaktı. Şimdilik donmuş gibi ama en azından kapı aralanmıştı diyerek, protokollerden söz edeyim… Daha sonra da ilkesel işbirliği için önkoşul sayılmasa da gerçekleşmesi için hassasiyet gösterdiğimiz konulara geçeyim…

Bildiğiniz gibi Türkiye ile Ermenistan üç yıl önce paraf ettikleri Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol ile karşılıklı diplomatik temsilcilik açma kararı aldı. İlişkileri normalleştirmek için Nisan 2009'da bir yol haritası üzerinde uzlaşıldı. İsviçre'nin arabuluculuğunda sürdürülen görüşmeler sonucunda paraf edilen iki protokolden biri olan "Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol", iki ülke arasındaki sınırın karşılıklı olarak tanınmasını öngörüyor. Biliyorsunuzdur, Ermenistan bugüne dek sınırı tanımayı reddediyordu. Sınırın açılması konusunda ise "İki ülke ortak sınırın açılması hususunda aldıkları kararı vurgular" deniyor; herhangi bir tarih ya da koşuldan söz edilmiyor. Bu amaçla hazırlanan protokol iki tarafça paraf edildi. "Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokol" adlı bu metnin en önemli boyutu, sınırların açılması konusuna eğilmesi. Protokole göre "ortak sınır, protokolün yürürlüğe girmesinden sonra iki ay içinde açılacaktı. Protokolün ek belgesi ise, atılacak adımları takvime bağlıyor. İş planına göre de bir dizi alt komisyon kurulacaktı… Çok değerli bir çalışma taraflarca dondurulmuş vaziyette. Şu alt komisyonlardan da söz edeyim ve konuyu bağlayalım…


Koleksiyoner vekilin pek çok tarihi dini kitabı var...

ALT KOMİSYONLAR

  • Siyasi istişare alt komisyonu
  • Ulaştırma, iletişim ve enerji altyapı ve şebekeleri alt komisyonu
  • Hukuki konulara ilişkin alt komisyon
  • Bilim ve eğitim alt komisyonu
  • Ticaret, turizm ve ekonomik işbirliği alt komisyonu
  • Çevre sorunlarına ilişkin alt komisyon
  • Tarihsel boyuta ilişkin alt komisyon

Buna göre söz konusu protokolün yürürlüğe girmesinden yaklaşık dört ay kadar sonra, aralarında uluslararası uzmanların da katılacağı bir tarih komisyonu ve diğer bazı alt komisyonlar kuruluyor.

'İlişkileri Geliştirme' protokolünün öngördüğü adımlara yönelik takvimin işlemesi için önce altı haftalık siyasi istişare döneminin geçmesi, protokollerin imzalanması ve parlamentolarca onaylanması gerektiği için, bu sürecin bütünüyle tamamlanması 2010 yılına kalacak gibi görünüyordu, yani bir yıl içinde kapılar ardına kadar açık olacaktı.


Sasonlular'ın coşku dolu düğün gecesinden...

İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİ VE DİASPORA

Kişisel fikirlerinizi merak ediyorum. Türkiye ile olan ilişkilerinizi biliyorum. Van ve havalisi ile Türkiye’nin kimi bölgelerinde gezindiğinizi ulusal basında yeterince yer almasa da öğrendim. Akhtamar adasına da geldiniz… Kültürel temaslarınız oldu ve yerel yöneticilerle de görüştünüz… Bölge halkının size ilgisi ve “Ermeni Meselesi” diye tabir edeceğimiz konulara ilişkin duyarlılığı nedir? Tehcir ya da soykırım.. Bu mesele nasıl hallolacak?

Bölge halkının ilgisine ne diyebilirim. Çokça merak ama özünde sıcak bir ilgi gördük. Yerel yöneticilerle de benzer ilgiyi çok farklı yönleriyle organize etme kararımız bile oldu… Bunlar benim kişisel temaslarım elbette ama Türkiye’den de vekil arkadaşlarımız geliyor Ermenistan’a. Görüşmelerimiz hep sürüyor ve zaten gerekli de…

Benim Sünni, Alevi, Kürt ve Türk arkadaşlarımla ilişkilerim var… Çözüm beraberce konuşarak gerçekleşebilir. Osmanlı’da 1915’e kadar çok halk vardı ve eşit yurttaşlar olarak yaşıyorlardı. Ne zaman soykırım oldu –ki, nedenlerini şu an konuşmuyoruz- ardından vatandaşlara zulüm başladı. Bu şu an da sürüyor. Topraklarından koparılan Ermeniler, ülkelerinden sürüldü ve hayatta kalabilenleri dünyaya savruldu. Hesaplarımıza göre Osmanlı’dan çıkıp kökleri bugüne ulaşan Ermeniler’in sayısı 7 milyon civarında. Hepsinin bu topraklarda malı, mülkü kaldı… Hak/hukuk yerine getirilmeli. Bugün, devletiniz ‘Sevgili Ermeniler, vatanınıza dönün’ demelidir. Dönen olur mu; olsa nereye ve nasıl yerleşir? Buna diasporada yaşayan 7 milyon insanın yüzde 90’ı zaten inanmıyor. Yani bizim yeni kurduğumuz ve benim de yöneticilerinden olduğum Paris merkezli Batı Ermenileri Ulusal Kongresi’nin temel çabası olan ne bu uğraşa ne de TC hükümetinin böyle bir şeye yönelebileceğine inanıyorlar. Bu ilkesel olarak tanınmalı. Gelen olur ya da olmaz… Yeniden yurttaş olunmasının Anayasal teminatları olmalı. Zaten Anadolu’nun hiçbir yerinde artık ne cemaatimiz var; ne de buna bağlı olarak kiliselerimiz ve okullarımız. Yok, yokuz…


Dağlardaki bir haç (açılış) töreninde gelen halk, yiyecek masalarında ürün kutsanması rituelini de gerçekleştirdi...

ÇALIŞMA PLANINIZ NEDİR?

Yeni kuruluş neyi, nasıl yapacak? Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Bu yıl planlamalar yapılacak ve gelecek yılın programı kesinleşecek… Türkiye’de bir merkez açmayı istiyoruz. Bu bir araştırma merkezi gibi olacak… Şunun iyice bilinmesini isterim. Biz bir hakkın peşindeyiz. Vicdanlarımızı rahatlatacak kararlar alınmalı… Ve bu çalışmaları partizanca bir gayretkeşlikle yapmayacağız… Paris merkezimizin başkanı Suren Serayderyan, Suriye kökenli bir İsviçre yurttaşı… Uluslararası diplomat ve BM’nin İnsan Hakları Komisyonunun kıdemli üyelerinden bir tarihçi…