15 Ocak 2012  tarihli Sabah gazetesinde "Helal Sana Yasemin" manşetli haberi okudum. Gazetenin Roma temsilcisi Yasemin Taşkın yazmış haberi. Bir gün öncede de Agos gazetesinde ve bianet'te "Ermeni Zulmü Sorusu" haberleri yer aldı.

İki haberin de ortak noktası ırkçılık ve ayrımcılık.

Olaylar iki ayrı ülkede geçiyor.

Olayların geçtiği mekan her iki ülkede de okul.

Türkiye'de Dadyan Ermeni İlköğretim Okulu, diğeri İtalya'daki İsviçre Okulu...

İtalya'da Türkler, Türkiye'de Ermeniler aşağılanıyor.

Sabah gazetesinin haberi:
"İtalya'nın başkenti Roma'daki İsviçre Okulu'nda öğrencilere yazdırılan ve Türk kadınlarını aşağılayan metin skandal yarattı. 'Türk kadınlarının çoğu evlenmek ve çocuk yapmak içindir' diyen metin, ortaokul 3. sınıf öğrencilerine bir İsviçreli öğretmen tarafından dikte ettirildi. Bu metnin yazıldığı sınıfta bir Türk kız çocuğu da vardı ve o öğrenci benim kızım Selin'di. Geçen 18 Eylül'de İsviçre okulunun 3'üncü sınıfında, Almanca öğretmeni Roger Schumacher tarafından dikte ettirilen Almanca metni, kendisi, annesi ve ülkesi için aşağılayıcı bulan Selin Ansaldo durumu bize anlattı. Türk kadınlarının eğitim almalarının gereksiz olduğu yazılı olan metni gördüğümde hemen diğer velilerle paylaştım."

Agos'un ve Bianet'in haberi:
Bakırköy'deki tüm okullarda bugün (13 Ocak 2012) uygulanan Seviye Belirleme Sınavı'nın (SBS) Sosyal Bilgiler bölümünün ilk sorusu, Radikal gazetesinin 23 Aralık tarihli manşetine göndermede bulunuyordu. Gazetenin, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, yasa teklifini hazırlayan milletvekili Valerie Boyer ve Ermeni siyasetçi Patrick Devedjian'ı hedef alan "Les Miserables" (Sefiller) manşeti, soru metninin üst kısmına yerleştirilmişti. Bu manşet altındaki soru ise şöyleydi:
"Mondros sonrasında kurulan ve amacı dünya kamuoyuna Ermenilerin yaptığı zulümler hakkında belge ve Fransızca eserler yayınlayarak etkilemek olan aşağıdaki hangi cemiyet daha etkili olsaydı bugün Ermeni meselesi ile ilgili bu gazete haberi yayımlanmayabilirdi?"

Burada Radikal gazetesinin 23 Aralık tarihli manşeti konunun kenar süsü.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ırkçılığa, ayrımcılığa karşı dünyanın her yerinde tutum almak bir insanlık görevidir.

Yasemin'in gösterdiği tepkiyi son derece haklı buluyorum, Ermenileri haklı bulduğum gibi...

Metindeki ifade şöyle olunca:
"Çoğu Türkün gözünde kadınlar evlenmek ve çocuk doğurmak için var, bu nedenle de eğitim almalarını gereksiz olarak değerlendiriyorlar? Türkiye'den gelen yetişkinlerin çoğu okuma yazma bilmiyor. Çocuklarının ev ödevlerine nasıl yardım etsinler? 'Türk erkeği ev işi yapmaz' diyor Ayşe'nin tren garında çalışan babası."

Bu ülkede, kadınlar "en az üç çocuk yapmalı" diyen bir başbakanın varlığını bir kez daha hatırlayalım.

Metindeki aşağılayıcı ifadelerle Başbakanın yaklaşımı arasında ne fark var?

Nikah törenlerine katılan bakanların neredeyse ana sloganı "başbakanın üç çocuk talebi" ince espriyle birlikte gelenek haline geldi.

Feminist kadınlar bu konuya ilişkin gerekli açıklamalarda bulundular, eylemler yaptılar. Bu konuda herhangi bir geri adım atılmadı.

Roma'daki Türk Büyükelçiliği İsviçre Büyükelçiliği'ne yolladığı bir notada olayı diplomatik bir dille kınadı, hukukun öngördüğü tüm tedbirlerin alınmasını istedi.

Peki başbakan için hangi tedbirleri almamız gerekecek?

Muhafazakâr bir yaşam biçiminin topluma dayatılmasının ortaya çıkardığı algıyı, İtalya'da okuyan Selin Ansaldo'ya yansımasının hesabını kim verecek.
Aynı şekilde  Ermeni çocuklara siz zulmeden bir milletsiniz anlamına gelen soruyu sorarak çocukları rencide etme hakkını bulanlar hesap verecek mi ?
Şimdi sıra Milli Eğitim Bakanlığı'nda olmalı ve ders kitaplarındaki her türlü ayrımcılığı içeren konuların çıkartılması için talimat verilmelidir. (bianet'te yayınlanmıştır)