Ermeni Soykırımı sürecinde hayatını kaybedenler için 24 Nisan vesilesiyle İstanbul Haydarpaşa tren garı önünde anma töreni düzenlendi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon ve Avrupa Irkçılık Karşıtları Hareketi (EGAM) tarafından düzenlenen anma töreninde, “Ermeni Soykırımı, tanı, özür dile, tazmin et” yazılı pankart açıldı.

Anmaya Ermeni diaspora kuruluşlarından Ermeni Hayırseverler Genel Birliği (AGBU) temsilcilerinin yanı sıra, Fransız Senatosu’nun sosyalist üyesi Philippe Kalntenbach ve İngiltere İşçi Partisi milletvekili Avrupa Parlamentosu üyesi Julie Ward da katıldı.

Ermeni Soykırımı’nda hayatını kaybedenler, halk sanatçısı Leman Stehn’in seslendirdiği “Der voğormia” duasıyla anıldı. Anmada, Ermeni Soykırımı sürecinde İttihat ve Terakki hükümetinin talimatıyla 24 Nisan 1915’te İstanbul’da tutuklanan, daha sonra farklı zaman ve farklı yerlerde öldürülen Ermeni aydınlarının fotoğrafları kamuoyuna teşhir edildi.

Anmada yapılan basın açıklamasında, Ermeni Soykırımı’nda hayatını kaybedenleri anma günü olan 24 Nisan’da tutuklanan Ermeni aydınların Haydarpaşa tren garına getirilerek, buradan trenlerle Anadolu’nun içlerine, fakat aslında ölüme gönderildikleri hatırlatıldı.

Soykırım inkârının, insanlığa karşı işlenen suçun devam ettirilmesi anlamına geldiği ifade edilen açıklamada, “Soykırımı bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte tanıyın. Adaleti yerine getirin” çağrısında bulunuldu.

İnsan Hakları Derneği Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, Türkçe, Ermenice ve İngilizce okunan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Cezalandırılmayan suç, işlenmeye devam eder. İnkâr, soykırımı sürekli kılar.

İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç olan Ermeni soykırımı inkâr edildiği, failler cezalandırılmadığı için, bu suç işlenmeye devam ediyor

101 yıl önce bugün, 24 Nisan 1915’te başlayan tutuklamalarda Ermeni toplumunun her kesiminden kişiler, ama özellikle düşünce önderleri, şairler, yazarlar, gazeteciler Sarayburnu’ndan gemiyle işte buraya, Haydarpaşa’ya getirildiler. Anadolu’nun içlerine, aslında ölüme götürüldüler. Çok az kişi kurtulabildi. Çoğu katledildi.

Soykırım süreci simgesel olarak bu tutuklamalarla başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi hükümeti, İttihat ve Terakki’nin açık emri, bu emrin uygulanması için vilayetlerde etkin örgütlenmesi ve yerel halkın da katılımıyla gerçekleştirildi.

1915 öncesinde İstanbul Patrikhanesi’nin 1913 nüfus sayımına göre imparatorluğun Ermeni nüfusu yaklaşık 2 milyondu ve Ermeniler, kent, mahalle ve köy olmak üzere 2 bin 925 yerleşim yerinde yaşıyordu. Bu toplumların bin 996 okulu, 173 bin erkek ve kız öğrencisi, 2 bin 538 kilise ve manastırı vardı. Böylesine canlı bir Ermeni toplumsal varlığına son verildi. Doğrudan katliamlar, sürgün, beraberinde okul, kütüphane, kilise ve benzerlerinin oluşturduğu toplumsal altyapının tahribi, mal ve mülklerin yağması yoluyla yok edildi. Kurumları, kültürleri, tarihleri, uygarlığı, yetmedi, varlığının izleri bile yok edildi.

Ama 1915 Soykırımı, aynı zamanda “Seyfo” demekti. Süryani halkının kitlesel kırımı ve sürgünüydü. Ve aynı zamanda Küçük Asya ve Pontus Rumlarının soyunun kırılması demekti.

Evet, soykırımın inkârı, soykırımın sürekli kılınmasıdır dedik. Çünkü inkâr, kurumsallaşır, daha da ötesi toplumsallaşır, fail nesiller tarafından içselleştirilir. İnkâr, kurbanların kimliğine karşı nefretin sürekli üretilmesidir.

Cezalandırılmayan insanlığa karşı suç, Türkiye’de darbelerle, Kürt isyanlarının kanla bastırılmasıyla, Dersim soykırımıyla, 90’larda köyleri ateşe vermeler ve boşaltmalarla, milyonlarca kişinin kendi yurdunda mülteci haline getirilmesiyle işlenmeye devam etti. Çünkü, 1915 Soykırımı ve onun inkârı, devletin istediği zaman hukuk dışına çıkabileceği ve suç işleyebileceği önkabulü köklü bir şekilde sisteme ve zihinlere yerleştirildi, benimsetildi ve normalleştirildi. Bu nedenledir ki darbeler, işkenceler, zorla kaybetmeler, faili meçhuller, suç değil, devletin mecbur kaldığında yapması gereken şeyler olarak görüldü. Sorumlular cezasızlık zırhıyla korundu.

İşte bugün, Ağustos 2015’ten bu yana devletin ordusuyla, tankla, topla Kürtlere karşı yürüttüğü savaş ve bu savaşa Türk toplumundan kitlesel, güçlü bir karşı çıkışın olmaması da bu yerleşik devlet aklının sonucudur.

Soykırımın inkârı soykırımın sürekli kılınmasıdır dedik. İnkâr, failin aklanması, kurbanın suçlanmasıdır. Ermeniler ders kitaplarından özel yayınlara, gazetelerden televizyonlara kadar her zaman soykırımı hak edenler olarak gösterilir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, bugün de Türkiyeli Ermeniler kendilerine düşman bir toplumda, faillerin, aynı failler gibi düşünen torunlarıyla birlikte, yan yana, iç içe yaşıyorlar.

Devlet kendini ne zaman tehdit altında hissetse her zamanki Ermeni düşmanlığı daha da korkunç boyutlara ulaşıyor. Bugün devletin kendi yurttaşlarına, Kürtlere karşı yürüttüğü, evrensel savaş hukukunu her an çiğnemekte olan, bu tepeden tırnağa ırkçı savaş koşullarında Ermeniler her zamankinden daha fazla tehdit altındalar.

Soykırımın inkârı, “Ermeni”ye düşman milliyetçi kuşaklar yetiştirilmesi, kurbanların anısına hiç bitmeyen hakaret, kurban nesillerinin yaralarının sürekli kanatılması demektir. İnkârdan fail nesilleri olarak bizler de sorumluyuz, bunun ağır utancıyla yaşıyoruz.

Soykırım ve onun inkârından bu yana Türkiye’de kan, gözyaşı, ağıtlar dinmedi. Çünkü suç cezalanmadı, yeni suçlarla devam etti ve suçlular cezasız kaldı. Çünkü adalet yerini bulmadı. Soykırımın mezarsız ölüleri azap çekmeye devam ediyor. 

Her zaman söyledik, yine söylüyoruz:

·         Soykırım tanınmadıkça,

·         Dünyanın dört bir yanına dağılmış Ermenilerden, Süryanilerden, Rumlardan af dilenmedikçe,

·         El konulan nakit ve taşınmaz mallar tazmin edilmedikçe,

·         Kürtlere karşı yürütülen savaştan vazgeçilmedikçe, Kürtlere kendi kaderlerini tayin hakkı verilmedikçe,

·         Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygılı bir düzen tesis edilmedikçe,

Adalet yerini bulmayacak, soykırımın laneti bu ülkenin üzerinden kalkmayacak, bu coğrafya gün yüzü görmeyecektir. Bu bir öngörü değil, gerçeğin ta kendisidir!

Soykırımı bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte tanıyın!

Adaleti yerine getirin!” (Hrant Kasparyan / Demokrat Haber