HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken meclis kürsüsünde Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya'nın yıllar önce yazdığı Fethullah Gülen aleyhindeki kitabı göstererek, “Yaşlı ve hasta olan Aydın Engin’i o şekilde gözaltına aldırmakla Türkiye demokrasi tarihi açısından bugüne kadar belki de görülmedik bir utanca imza atmış oldunuz. Hikmet Çetinkaya’yı Fethullahçı yapılanmaya destek ve iş birliğinden gözaltına aldınız. Yahu, insan biraz utanır. Eğer okumadıysanız size göstereyim. Hikmet Çetinkaya’nın daha kaç yıl öncesinden, kırk yıllık Fethullah Gülen’in serüvenini anlatan kitabını eğer bilmiyorsanız, hiç olmazsa o iddianameleri hazırlamadan önce ya siz okuyun ya da talimat verdiğiniz o savcılar okusun” dedi.
 
HDP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır milletvekili İdris Baluken, HDP grubunun basına yönelik baskılara ilişkin verdiği araştırma önergesi üzerine Genel Kurul'da yaptığı konuşmada şunları belirtti:


 
"Türkiye'de adım adım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP’li yetkililerin ifade ettiği baskıcı bir rejimin hayata geçtiği bir dönemdeyiz. Şu anda Türkiye'deki mevcut yönetimin adı, Saray-AKP rejimidir. Bu rejim bir diktatörlük rejimidir. Bu rejim, otoriter baskılarla ve faşist saldırılarla bütün toplumu susturmaya ve sindirmeye çalışmaktadır.
 
Bu rejimin basın özgürlüğünden anladığı şey de, basın kurumlarına baskın özgürlüğüdür. Bunun tarihsel bir kökeni de var. 1857 yılında Osmanlı döneminde devreye konan Basmahane Nizamnamesi o dönemin hükümdar ve hükümet ailesine yapılan her türlü eleştiriyi altı ayla üç yıl arasında hapisle cezalandırıyordu. Eleştirilerin dozuna göre de 25’le 100 altın arasında da nakdi cezalarla tüm basını susturmaya çalışıyordu.
 
Yine o dönem bu Nizamname’de belirtilen maddelerde, bakanlara dokunacak sözler için bir aydan bir yıla kadar hapis cezaları öngörülüyordu. 1857’de bu Nizamname’yi yayımlayanlar 1867’de de Sadrazam Ali Paşa emriyle bu cezaları daha da artıracak bir değişikliğin altına imza attılar. Yüz yıl önce Sadrazam Ali Paşa’nın yaptığını, bugün atanmış Başbakan Binali Yıldırım eliyle AKP Hükümeti yapıyor.
 
Her gün televizyon, radyo, ajans ya da yayın kurumlarının kapatılmasına tanıklık ediyoruz. 3 haber ajansı, 16 televizyon kanalı, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi olmak üzere tam 173 medya organı kapatıldı. Tutuklanan gazeteci sayısı 117’yi geçti. 2.500 gazeteci işsiz kaldı. 775 gazetecinin basın kartı iptal edildi. 46 gazetecinin pasaportu bu baskı uygulamaları neticesinde iptal edilmiş oldu.
 
Bunlar, Cumhuriyet gazetesine yapılan baskına kadar var olan tablo. Cumhuriyet gazetesine baskın yapıldı ve Cumhuriyet gazetesinde yazan aydınlar, yazarlar utanç verici bir şekilde gözaltına alındılar.


 
“HİKMET ÇETİNKAYA’YA FETHULLAHÇI DERKEN İNSAN BİRAZ UTANIR”
 
Yaşlı ve hasta olan Aydın Engin’i o şekilde gözaltına aldırmakla Türkiye demokrasi tarihi açısından bugüne kadar belki de görülmedik bir utanca imza atmış oldunuz. Gerçi birkaç yıl önce de kemoterapi gören Türkan Saylan’ı gözaltına aldırdığınızda da o vicdanları kanatmıştınız ama Aydın Engin’in ayakta duracak takati olmadığı halde bu şekilde gözaltına alınmasının hesabını ne halklar önünde, ne tarih önünde veremeyeceksiniz.
 
Hikmet Çetinkaya’yı gözaltına aldınız. Hikmet Çetinkaya’yı Fethullahçı yapılanmaya destek ve iş birliğinden gözaltına aldınız. Yahu, insan biraz utanır. Eğer okumadıysanız size göstereyim. Hikmet Çetinkaya’nın daha kaç yıl öncesinden, kırk yıllık, Fethullah Gülen’in serüvenini anlatan kitabını eğer bilmiyorsanız, yazılarını bilmiyorsanız hiç olmazsa o iddianameleri hazırlamadan önce ya siz okuyun ya da talimat verdiğiniz o savcılar okusun.
 
On dört yıl önce “Gülenciler terör örgütüdür” diye manşet atan bu gazeteyi Fethullah Gülen’le, cemaatle iş birliğiyle suçluyorsunuz; on dört yıl boyunca devletin her kademesine yerleştirdiğiniz bu cemaatle de siz kendiniz mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz. Buna kim inanır? Buna hiç kimse inanmaz. Böyle çelişki olabilir mi?
 
Musa Kart’ı gözaltına aldınız çünkü karikatürün gücünden, çizginin, mizahın gücünden korkuyorsunuz. Kadri Gürsel’i, Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı’nı gözaltına aldınız. Yani bu uygulamaların tamamı nasıl bir anlayışla hareket ettiğinizi gösteriyor. Can Dündar’ın evine baskın yaptınız? Niye? Çünkü Can Dündar MİT tırlarıyla ilgili haberi yaptı ve AKP-IŞİD ilişkilerini, AKP’nin Suriye’deki çete ilişkilerini teşhir etti. Erdoğan “Bunun bedelini ödeyecekler.” demişti Can ve Erdem için; şimdi Can ve Erdem için olan o kişisel husumeti Cumhuriyet’i kurumsal olarak cezalandırarak hayata geçirmeye çalışıyorsunuz.
 
Bu günlerin geleceği belliydi, Cumhuriyet’e baskının yapılacağı bu günden belliydi. Özgür Gündem kapatıldığı anda susanlar Cumhuriyet’in basılmasına onay verdiler. Özgür Gündem niye kapatıldı? “Çözüm İmralı’da” dediği için. Barışı, demokratik siyasi çözümü ve bu ülkede müzakere yöntemini savunduğu için Özgür Gündem’i kapattınız.
 
Şimdi tutuklamayla sonuç alacağınızı sanıyorsunuz ya, siz bu milyonları tutuklayarak, Özgür Gündem’i kapatarak, bu milyonların iradesini kırarak mı sonuç alacağınızı düşünüyorsunuz? Azadiya Welat’ı kapatarak Kürtlerin diline, Kürtçe’ye olan düşmanlığınızı ortaya koydunuz. Musa Anter’in, Apê Musa’nın “Kürtçe ıslık çalmamız bile yasaklanmıştı” dediği dönemlere geri götürdünüz.


 
ZAROK TV’Yİ NEDEN KAPATTINIZ?
 
Bir basın mezarlığına cevirdiniz bu ülkeyi. Jiyan TV’yi kapattınız. Benim anadilim olan Zazaki’de tek yayın yapan televizyon kanalını kapattınız. UNESCO Zazaki’yi yok olma tehlikesi, riski altında olan dil olarak ilan ediyor, siz Zazaki yayın yapan Jiyan TV’yi kapatıyorsunuz. Bak, ben size Zazaca söyleyeyim yani bizim meşhur bir deyimimiz var: “Miletê Kurd sey verî nîyo, şima do bivînê senîn o.” O yüzden böyle baskılarla falan ne Zazaki’yi yok edebilirsiniz ne de bizleri susturabilirsiniz. Zarok TV’yi niye kapattınız? Hala bir cevap yok. Çizgi film gösteren Kürtçe kanalı niye kapattığınızın bir cevabı yok.
 
JINHA’yı kapattınız çünkü kadının sesinden korkuyorsunuz. Kadınla ilgili tek haber ajansını kapatarak siz kadın özgürlük çizgisine karşı kadın kölelik çizgisinin sonuç alacağını tahmin ediyorsunuz. Muharrem yasında TV10’u kapattınız, çünkü Alevilerin sesinden korkuyorsunuz. Hayatın Sesi’ni kapattınız çünkü işçinin, emekçinin haklı sesinden korkuyorsunuz.
 
Yani özcesi bu ülkeyi bir basın mezarlığı haline getirdiniz. Ancak bu baskılarınızın asla sonuç vermeyeceğini ifade etmek istiyorum. Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Ahmet Altan, Mehmet Altan, İnan Kızılkaya, Nazlı Ilıcak, Zana Kaya, Zehra Doğan ve daha ismini zikretmediğim yüzlerce gazeteci, aydın yazarı cezaevine gönderdiniz. Şimdi, ağzınızla kuş tutsanız dünyayı başka bir şeye inandıramazsınız.
 
DARBECİLERİ İNTERNETİ KESMEMİŞTİ, AKP KESTİ
 
Siz gazetelerden de, gazetecilikten de, aydınlardan yazarlardan da korkuyorsunuz. Üç gündür İnternet ve sosyal medya erişimini Kürt illerinde çökertmiş durumdasınız. Hastanelerin, okulların, ticarethanelerin tamamını çökertmiş durumdasınız. Ya ayıp denen bir şey var, 15 Temmuz darbecilerinin yapmadığını siz yaptınız ya. Onlar darbe yaparken interneti, sosyal medyayı kesmemişlerdi; siz Kürt illerinin tamamında darbe yaptığınızda, kayyum atadığınızda interneti çökertip bütün yaşamı felç ediyorsunuz. Yasa dışı işler yapıyorsunuz, yasaya aykırıdır. İletişim hakkını, haber alma hakkını, bütün toplumsal yaşamı etkileyecek olan bu tarz süreçleri işletmeyle ilgili ne mevcut yasalarda ne da Anayasa’da tek bir madde gösteremezsiniz."