Cumhuriyet Gazetesi’nde Kübra Köklü'nün yaptığı haberde İbrahim Gökçek, herkesi mücadelesine destek vermeye çağırarak "Yaşamayı çok seviyorum. Ölmek için bu eylemi yapmıyorum. Elimden geldiğince de yaşamak için mücadele edeceğim. Sadece türkü söylemek istiyorum. Konser yasakları kaldırılsın, cezaevlerindeki üyelerimiz tahliye edilsin. Bir an önce taleplerimiz karşılansın. Herkesin elinden geldiğince mücadelemize destek vermesini istiyorum” dedi.

İbrahim Gökçek’in babası Ahmet Gökçek de aynı haberde; "Maalesef Helin’i kurtaramadık, oğlumun da ölmesini istemiyorum. Bu çocuklara 5 yıldır konser yasağı uygulanıyor. O yüzden bedenlerini, ölüme yatırmaktan başka çareleri kalmadı. Artık onlara 'ölüm orucunu' bırakın demekten vazgeçin. Çözüm, taleplerin karşılanmasıdır" açıklaması yaptı.

İbrahim Gökçek ölüm orucunda 307. günü geride bırakıyor bugün. Talepleri elbette anlaşılır ve de karşılık bulması gerekiyor.

1) Grup Yorum'a dönük konser yasaklarının kaldırılması.

2) Cezaevlerindeki Grup Yorum üyelerinin tahliye edilmesi.

Şimdi bizler bir şekilde uzun yıllardır çeşitli mücadele alanlarında doğru söz ve de eylem üretiyoruz. Bir çoğumuz daha önce bir çok defalar çeşitli talepler ile açlık grevlerine girdik. Şimdi bütün duyarlı kişi, çevre ve de yapılara soruyorum. Daha önceden hatırlayanınız var mı; herhangi bir açlık grevi eyleminde devlet yetkilileri çıkıp da "tamam taleplerinizi kabul ediyorum" dedi mi?

Böyle bir şey hiç bir zaman olmadı, olmayacak da. Ancak çeşitli şekillerde aracılar ile, ya da örtülü söylemler ile mesajlar verdi ve eylemler durdu. En son Leyla Güven'in öncülüğünde başlayan ve onlarca insanın dahil olduğu açlık grevlerinde de aynı durum yaşandı.

Birilerinin hoşuna gitmeyecek ama, nasıl ki Helin Böke'nin ölmesini bu devlet izledi ise, İbrahim Gökçek için de bir şey yapmayacak. Bunu anlamak için daha ne yapmak lazım?

İbrahim Gökçe'nin yaşaması için sanatçılar, siyasetçiler, aktivistler bir mücadele içinde bulundular ve de bulunmaya devam ediyorlar.

İbrahim’in çok zamanı kalmadı. İbrahim’in de kendisini içinde ifade ettiği bir siyasi akıl elbette var. Bu siyasi akıl Türkiye’yi okurken şimdi bir devlet yetkilisinin basın karşısına çıkıp; “İbrahim Gökçek’in taleplerini konuştuk, Grup Yorum artık bundan böyle konserlerini özgürce yapabilecek, cezaevinde bulunun Grup Yorum üyelerini de tahliye ediyoruz” mu diyecek.

Karşımızda az biraz demokratik, toplumun taleplerini dinleyen ve bunları hayata geçirmek için çalışan bir hükümetin var olduğunu düşünen birileri mi var. Daha bir kaç gün önce bir mafya babasını serbest bırakmak için mecliste yasa çıkaran bu hükümet değil mi Ölüm Orucu eyleminin muhatapları? On binlerce politik tutsağı cezaevlerinde ölüme terk eden faşist bir koalisyondan adalet ve vicdan mı bekliyoruz biz şimdi?

Bugün için HDP, İHD, KESK ve TMMOB gibi yapı ve kurumlardan oluşacak bir heyetin acil bir şekilde Adalet Bakanı’ndan bir randevu talep etmeleri, talebin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi durumunda Ölüm Orucu’nun sonlandırılması için İbrahim Gökçek ile durumu konuşmaları akla en uygun çözüm gibi geliyor. Kimse artık bugünden sonra bizlere siyasi ajitasyon ya da nutuk çekmesin. Devrimci grup, yapı ya da parti olmak kendi çözümünü kendisinin üretmesidir, en büyük değerlerimiz olan devrimcileri iktidarın insafına terk etmesi değildir.

Yarın Pazartesi, Salı çok geç olabilir.