Hrant ağpariği (ağabeyi) anma gününde; bu özel günün herkes için özel bir anlamı olduğunu görüyorum. Şimdi sizlere kendi toplumu hakkında bilmediği konuları Agos ve Hrant abi vasıtası ile öğrenen bir Ermeni gencin hikayesini anlatmaya çalışacağım.

Agos kurulduğu dönemi hatırlıyorum, sanırım ilk resmi abonelerindendim. Gazetenin kurucularından Diran Bakır vasıtası ile üye oldum. Gazeteye bir sene aboneliğimde, bir kere bile gazete bana ulaşmadı. Gazeteyi bir yerlerden dönem dönem almaya çalıştım.

Ermeni genci için TV lerde, gazetelerde okuduğumuz eğitim ve kitaplarda sürekli karşımıza çıkan düşmanlık söylemleri sonrası varlığının değer ölçüsü olarak ispat etme dürtüsü doğar. Hatırlarım yurtdışında olan ünlülerin birçoğuna Ermeni damgası vururduk. Genelde bu Ermeni oluşu ninesinden; onun 'dönme' olabileceği bilgisi üzerinden gelirdi. Bir çoğu belki de Ermeni bile değildi ama kendimizi yücelttiğimizi düşünürdük.

Bizim gençliğimiz Asala'nın ateşeleri vurması ile ve başka kimi eylemlere tanık olmakla geçti. Medyada 'sözde soykırım' diye başlayan konular hep tedirgin ederdi. Bunun sonucunda içimize iyice kapandık. Yakın tanıdıklarımız yurtdışından mektup yazarken, postacı getirdiğinde apartmanın boşluğunda bırakılan zarfı hemen almaya özen gösterirdik. Apartman komşularımız Lübnan'da, Fransa'da veya başka yerlede olan akrabalardan gelen mektupları görmesinden çekinirdik. Kendilerince bir sonuç çıkarmalarından korkardık.

Agos'un çıkışıyla anlayacağımız yalın dilden konuşulmayan tarihimizi öğrenmeye başladık. Hatta artık yurtdışında belli değer olmuş insanları gözümüzde büyütmekten vazgeçtik. Bu toprakların hikayelerini öğrenmeye başladık. Öğrendiklerimiz bu topraklarda iyi olan birçok konu ve kişiyi kazıyınca arkasından bir Ermeni çıkıyor oluşuydu. Azınlık okulullarında Ermeni tarihi okutulmaz, bilmezsiniz... Devletin kendi okullarındaki tarih kitaplarında da Ermeniler hakında olumlu bir kelam görmedim. Dolayısıyla çocukluğumda etnik kimliğimizin bu toplum üzerinde ne anlama geldiğini bu kötü yaklaşımlarla anladım. Tanıdığım azınlık mensubu olmayan dostlarımın çoğu bizleri çok severdi; onlarla anlaşılırdık, ama ulusal anlayışta bu hiç böyle olmazdı. TV'lerde, kitaplarda düşmanca söylemlerden korkardım. Bir de din farklılığı olunca durum daha da zor bir hal alıyordu. Hatta yanlışlıkla bir de solcu Ermeniysen offf, offfff... Ermeni toplumu etkilenmesin diye Fırat adını seçmek de, Armenak adının Orhan yapılması da inanın boşuna değildi..

Agos'un çıkışıyla tarihimizi öğrenmenin dışında ufkumuz da genişledi. Öncelikle bir genç olarak etnik kimliğimizin nasıl olduğunu tanıdık. Sonrasında bu topraklara yaptığımız katkıları öğrendik. Anadolulu olmanın değerini bildik. Ufkumuz artarken konuşulmayan tarihi konuşmayı öğrendik. Bu konuşmaları yaparken, bizim toplumun içinde olmayan insanlarla bunu yapmaya başladık. 1915 çukurundan kurtulmaya başalamıştık. Hatta farklılıklarımızla şakalaşmanın güzelliğini öğrendik. Yavaş yavaş içimize kapanmaktan kurtulmaya başladık. Hatta cesarettimiz arttı ve kamuoyu önüne TV'lere çıkar olmaya başladık. Konuşma sınırlarını zorlar olunca mahkemeler açılmaya başlandı. Bu durumu farkeden kirli eller, el atmaya ve demokrasinin önünde engel olmaya başladılar. Ama ok yaydan çıkmıştı bir kere... Ermeni toplumunda yeni söylemleri fark eden solduyulu demokratlar bizi dinledi.

Kendimizi yalnız hissetmeketen çıktık. Bu topraklarda yaşanan sıkıntılara beraber tepki verir olmaya başladık. Artin topu Rojdaya at, Rojda topu Ali'ye at demenin değerini öğrendik. Bizimle beraber bunu anlatmak isteyenler de sesini topluma duyurmaya başladı.

Hrant abinin Agos'ta çıkan yazısı sonrası iyice karanlık eller rahatsız olup ortaya çıkmaya başaldı. Sabiha Gökçen'nin Ermeni olabileceğine dair bilgiler onları delirtti. Artık lokal konuları konuşur halden çıkıp, ulusal medyadaki gündemi etkilemesi bunları korkuttu.

Gün 19 Ocak 2007, saat 15.00'i gösterdiğinde, bu topraklardan bir güvercin daha uçtuuu gittti. Hrant abinin ölümü önceleri sandık ki, sadece biz Ermeni toplumunu üzdü. Sonrasında vuran şahsı yakadıklarını öğrendik. Umudumuz bu işi organize edenlerin de ortaya çıkacağı yönündeydi. Ama bir jandarma komutanlığında çekilen görüntüler birçok berbat konunun anafikri olmuştu. Katil bir 'vatansever' gösteriliyordu. Onunla çekilen resim karesi adaleti sağlayan kişiler için güzel anı olarak resmediliyordu. Kanımın donduğu anlardı bunlar. Bu ülkede askerlikten soğutmanın suç olduğu durumda, Jandarma komutanının bu yaptığı hareketin cezasının ise hiç de caydırıcı olmayışı bir tezatlığı daha gösterdi..

Bir anda halk sel oldu çıktı, dışarlara taştı 19 Ocak 2007 tarihinde. Korku vardı, üzüntü vardı ve tabii şaşkınlık da vardı. Barış köprüsü olan birini yok ettiler. Ettiler etmesine ama onun ekmiş olduğu barış tohumlarını yok edemediler. Agos'un ve Hrant ağpariğin sayesinde öğrendiklerimizi konuşmaya ve onunla tanıdığımız duyarlı insanlarla birlikte 'yoldaş' olmaya devam etmekteyiz.

Dördüncü senesinde sanırım birçok kişi bugün yine Agos'un önünde olacak. Bir mum yakacağım, Hrant abiye duamı edeceğim. Ve tüm Hrant dostlarıyla, kimlik ayrımı olmadan yanyana olup, IRKÇILIK ZAVALLILIĞINI kınayacağız.