Cumartesi eyleminin ilk katılımcılarından olan Talat Türkoğlu, 18 yıl önce Edirne-İstanbul yolunda gözaltına alındı, öldürüldü. JİTEM üyesi Kasım Açık, Türkoğlu'nun Meriç Nehri'ne atıldığını anlattı. Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları, bir kez daha Türkoğlu'nun akıbetini sordu, "Onlar, bu insanlık suçunun hesabını verinceye kadar bu dava bizim için kapanmayacak" dedi.

Cumartesi Anneleri, Galatasaray'da gerçekleştirdikleri 472. buluşmada, 18 yıl önce gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu'nun akıbetini sordu.

JİTEM ELEMANI İTİRAF ETMİŞTİ  

Cumartesi eyleminin ilk katılımcılarından olan Talat Türkoğlu, annesini ziyaret için gittiği Edirne'den İstanbul'a döndüğü sırada, 1 Nisan 1997 tarihinde gözaltına alındı ve bir daha da kendisinden haber alınamadı.

Ancak aynı yıl, MLKP tarafından sorgulanan JİTEM üyesi Kasım Açık, kendi el yazısıyla yaptığı itirafta, Türkoğlu'nun Edirne yakınlarında buluna Çadırkent'te "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın başında bulunduğu polis, asker ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını anlattı.   

Açık'ın itiraflarına göre, Türkoğlu'nu Murat Demir ve Murat İpek adlı JİTEM elemanları öldürdükten sonra Meriç Nehri'ne attı.  

İtirafların ardından ailenin ve İHD'nin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı. İç hukuktan sonuç alınmaması üzerine dava AİHM'e taşındı, Türkiye yeterli ve doğru soruşturma yapmadığı, yaşama hakkını korumadığı için mahkum edildi.  


'HEPİMİZ İÇİN ADALET, ADALET'  

Bugünkü eylemde konuşan Talat Türkoğlu'nun kardeşi Fatma Türkoğlu, Edirne Valisi ve Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere tüm yetkililerin kardeşinin kaybedilmesinden sorumlu olduğunu söyledi, "Ailesi ve dostları olarak aramaya devam edeceğiz. Hepimiz için adalet, adalet..." dedi.

Türkoğlu'nun ailesinin avukatlarından Gülizar Tuncer, JİTEM elemanı Kasım Açık'ın itirafları üzerine soruşturmanın genişletilmesi talebiyle yaptıkları başvurunun kabul edilmediğini belirtti.  

Türkoğlu'nun gözaltında kaybedilmesine ilişkin dosyanın hala açık olduğunu ve bir gelişme olmadığını bildiren Tuncer, "Temel sorun, Türkiye'nin hala BM sözleşmesini imzalamamış olması. Çünkü imzaladığı durumda, zorla kaybetmeyi insanlığa karşı suç olarak kabul edecek, zaman aşımını işletilemeyecek. Devletin sorumluluğu olacak. Kendileri sorumlu olduğu için sözleşmeyi imzalamıyorlar" dedi.

Talat Türkoğlu'nu Cumartesi eylemlerinden tanıyan ve kaybedildikten sonra onu arayan Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak da, Türkoğlu'nun devlete bağlı çeteler tarafından öldürülerek Meriç Nehri'ne atıldığına ilişkin ihbar aldıklarını ve bunu Edirne Valiliği'ne bildirdiklerini hatırlattı. Ocak, savcılığın ve diğer ilgili kurumların gerekli soruşturmayı yapmadığını söyleyen, "Talat Türkoğlu ve tüm kayıpların sorumlusu devlet ve devlete bağlı kontrgerilla çeteleridir. Bunu ısrarla söyleyeceğiz" diye konuştu.  


Bu haftaki açıklamayı gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren okudu. Eren, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakanı Mesut Yılmaz, Adalet Bakanı Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Rıdvan Yenişen, Edirne Emniyet Müdürü Ömer Tüzel, Edirne Valileri Koru Ergin ile Mehmet Cansever, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal başta olmak üzere tüm yetkililerin bu insanlık suçundan sorumlu olduğunu belirtti  

Eren, AİHM mahkumiyetinin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, iç hukukta etkin bir soruşturma ve kovuşturma yapılması için yetkili birimleri harekete geçirmeyen AKP hükümetinin de bu insanlık suçunun devamcısı olduğunu belirtti ve ekledi: "Onlar, bu insanlık suçunun hesabını verinceye kadar bu dava bizim için kapanmayacak." (ANF)