14 Mayıs seçimlerinden Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime giren HDP’nin oyları beklenilen oranın altında kaldı. 2018 seçimlerinde yüzde 11.62 oranında oy alan parti, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak girdiği 14 Mayıs seçimlerinde yüzde 8.83 oranında kaldı.

Çok sayıda sandıkta Yeşil Sol Parti oylarının başka partilere yazıldığı ve baskıyla blok oylar kullandırıldığına dair birçok tespit var. Buna karşın yine de beklenenin altında bir oy alındığı kabul ediliyor. Oy düşüşü hakkında tartışmalar sürüyor. Peki oy kaybının sebepleri neler? İttifak politikaları ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararının etkisi ne oldu?

Bu soruların cevaplarını siyaset bilimciler Cuma Çiçek ve Celil Kaya ile konuştuk. Çiçek ve Kaya'nın tespitlerinde öne çıkan beş temel başlık şöyle: İktidarın partiye yönelik engelleme, gözaltı, tutuklama, kapatma davası gibi süreçlerle kurumsal darbe vurması, oyların bir kısmının CHP'ye gitmesi, 7 Haziran sonrası çatışmalı sürecin yarattığı umut ve güven kaybı, ittifak politikalarında yapılan hatalar ve Kürt mahallesinde karşılık bulamayan politikalar.

‘ORANSAL AÇIDAN EN BÜYÜK KAYIPLARDAN BİRİ’

Cengiz Anıl Bölükbaş'ın Artı Gerçek'te yer alan haberibe göre, HDP’nin oylarında düşüş beklediğini ancak bu derece bir düşüşü tahmin etmediğini söyleyen Çiçek, ortalama dört seçmenden birinin kaybedildiğini ve HDP’nin hemen hemen olduğu her yerde gerçekleştiğini belirtti. Kürt illerinde kaybın daha az olmasına rağmen Batı metropollerinde bu düşüşün bazı yerlerde yüzde 40’ı bulduğunu ifade eden Çiçek, kaybı “HDP geleneğinin tarihindeki oransal açıdan en büyük kayıplardan biri” olarak nitelendirdi.

Kaya, 2015’ten beri HDP’nin batıdan aldığı oyların bir kısmını ayrı liste ile giren TİP’e gittiği, bir kısmının da CHP’ye kaymış durumda olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu’nun etkisine dikkat çeken Kaya, “Özellikle sosyal demokrat, alevi oylarının bir kısmı Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte CHP’ye gitti” dedi.

Kürt illerindeki oy kaybının ise birçok sebebi olduğuna dikkat çeken Kaya’ya göre, bölgede katılım oranında en az yüzde 5’lerden yüzde 10’lara varan bir katılım düşüklüğü var ve oy vermeyen kitlenin büyük oranı HDP seçmeni.

Çiçek, bölge illerindeki çatışmalı sürecin umut ve güven kaybının nedenlerinden biri olduğunu belirtti:

“1999 yılından 2015 yılına kadar süren inişli çıkışlı barış süreçlerinden sonra barışa, entegrasyona, umuda dair uzun bir dönemin ardından Kürtler arkalarında yıkılmış şehirler ve binlerce can kaybı bıraktılar. Özellikle yüzde 13,07 oy ile 83 milletvekiliyle parlamentoya girdiği 7 Haziran sonrası bu yıkımın meydana gelmesi umut ve güven kaybının sebeplerinden birisi. 2018 ve 2019 seçimlerinde bir oy kaybına dönüşmeyen bu durum, bu seçimlerde etkili oldu.”

‘KURUMSAL AÇIDAN DARBE MOBİLİZASYON ETKİSİNİ DÜŞÜRDÜ’

Bu kayba sebep olan faktörlerden bir tanesinin HDP’nin kurumsal açıdan bir darbe yemiş olması olduğuna dikkat çeken Çiçek, tutuklamalar, parti üzerindeki izolasyon politikaları ve ana akım medyanın etkisinin HDP’nin siyasi mobilizasyon etkisini ve kitlelerden görünürlüğünü çok düşürmüş durumda olduğunu belirtti.

“HDP ‘de facto’ kapatılmış bir partiydi diyen Çiçek, “Genel başkanlarının bile bazen ilçe örgütlerine giremediği, binalarında açıklama yapamadıkları, susturulan bir parti vardı” diye konuştu.

Partinin biraz genel merkez ile halk arasında kopukluk olduğu görüldüğünü ifade eden Kaya, özellikle seçim öncesinde aday listeleri açıklanmasında ve sosyal medyada konuyla ilgili eleştiriler olduğunu dile getirdi. Çiçek ile parti üzerindeki baskı konusunda hemfikir olan Kaya, “HDP kadrolarının halkla temas kuran kadrolarının bir kısmı cezaevinde. Hemen onun yerine o teması kurabilecek kadrolar bulabilmek kolay değil. Bu kadro kaybının önemli bir etkisi var” dedi.

‘İTTİFAK POLİTİKALARI BU SEÇİMDE ETKİLİ OLDU’

Bu seçimlerde daha özgün birkaç dinamiğin olduğunu ve bunlardan birisinin ittifak politikası olduğunu vurgulayan Çiçek’e göre, CHP ile kurulan ilişki ve özellikle TİP üzerinden yürüyen, çok daha fazla görünür olan ve gerilimi arttıran politika seçimlerde etkili oldu.

Kürt hareketinin son kertede Kürt meselesi üzerinden mobilize olan bir hareket olduğunu ve Ankara ile rekabet içerisinde olan, özgün bir hareket olarak varlığını sürdürdüğünü söyleyen Çiçek, CHP ile kurulan ilişkide bir siyasal öznellik kaybının ortaya çıktığı, siyasi olarak büyük oranda öznelliğini yitirdiği ya da kitleler nezdinde algının negatife dönüştüğü görüşünde:

“Bu konumlanma daha net olsaydı, Altılı Masa’ya dahil olma ya da olmasa bile siyasal taleplerini Altılı Masa’nın söylemlerinin bir parçası kılma şeklinde cereyan etseydi belki bir öznellik yaratabilirdi. Ama hem iki bloktan birini destekleyip hem bu desteğin siyasal olarak bir alan açmaması hem de aktör olarak yer açmamasıyla birlikte öznelliğini yitirmiş bir HDP ile karşı karşıya kaldık. Benim “feragat siyaseti” dediğim, yani sürekli ötekilerin alanını açan ama kendi kitlesinin taleplerini gerçekleştiremeyen bu siyaset bir öznellik oy kaybı anlamına geliyor.”

‘ASIL SORUN İTTİFAKIN NİTELİĞİ VE TEMSİLİYET’

TİP’in bağımsız olarak seçime girmesinin ise bir hata olduğunu ve şu an 4 vekil kaybına neden olmuş gibi göründüğünü aktaran Çiçek, Kürt hareketinin içerisinde Türkiye sol hareketi ile kurulan ilişkilerde sol hareketin temsil gücünden daha fazla konum ettiğine dair bir itiraz var olduğunu dile getirdi.

Türkiye solu ile kurulan ilişkinin yanlış olmadığını belirten Çiçek, 1960’lı yıllardan bugüne bakıldığında Kürt meselesinde tutarlı ve bir dayanışma içerisinde olan tek hareketin Türkiye sosyalist hareketi olduğunu ifade etti. Çiçek’e göre asıl sorun ittifakın niteliği ve temsiliyet meselesi:

“Eğer HDP’nin aldığı oyun yüzde biri buralardan geliyorsa parlamentoda da aynı oranda bir temsiliyet olmalıydı. Bu hareketin geleneğinden gelmeyen ve Kürt sokağında temsili olmayan aktörlere fazla yer verilmesi uzunca bir süredir bir rahatsızlık yaratıyordu. Bu mesele TİP ile olan tartışmada ayyuka çıktı.”

TİP ve CHP ile kurulan ilişkide bir ortak noktanın öne çıktığını belirten Çiçek’e göre, bu nokta Türklük ve Kürtlük arasında kurulamayan eşitlik. “Zaten Türkler Kürtleri eşit görmüyorlar, Türk siyasi partileri de Kürt siyasi partilerini eşit görmüyorlar” eleştirisinin yoğun olarak yapıldığını aktaran Çiçek, “HDP de bu eşitsizliği kabullenmiş yerden konuşuyor. Bu eşitsizliği kabul gören yerden siyaset yapmak Kürtler açısından onur ve haysiyet kırılmasına sebep oldu. TİP’ten çok HDP’ye kızgınlar, TİP’in böyle konuşmasına alan açtıkları için” dedi.

‘TİP İLE İLİŞKİ SARİH ŞEKİLDE ANLATILAMADI’

Kaya da Çiçek gibi ittifak politikalarının seçimlerde etkili olduğu görüşünde. HDP Genel Merkezi’nin TİP ile ilişkisini sarih bir şekilde anlatamadığını belirten Kaya, şunları söyledi: “Genel başkan bir mitingde isim vermeden TİP’e verilen oy boşa gider diyor. O zaman ‘Neden ittifak kuruyorsunuz?’ diye soru sorabiliyor insanlar. Ancak buna açık bir cevap yok. Buna ilişkin ancak cevaplar tahmin edebiliyoruz. Bu süreci iyi anlatamadılar. Burası muğlak bir alan olarak kaldı. Kitlesini ikna edecek politikalar da üretmediler.”

‘POLİTİKALAR KÜRT SOKAĞINDA KARŞILIK BULMADI’

HDP’nin iki temel siyasal hattının olduğuna işaret eden Çiçek, bunlardan birinin daha çok Kürt meselesi odaklı, Kürtlerin somut taleplerini merkeze alan ve biraz Kürt coğrafyasını merkeze alan siyaset olduğunu, diğerinin ise Türkiye ölçeğinde yüzde 15-20 bandında genel bir muhalefet inşa etmeye yönelik bir hat olduğunu belirtti.

Hamit Bozarslan’ın 2000’lerin ortasında “Irak Kürtlerinin Iraklılaştıkça Kürdistanileştiği, Kürdistanileştikçe Iraklılaştığı” analizini hatırlatan Çiçek, Kürt hareketinin Türkiye siyaseti bağlamında şunları söyledi:

“Özetle şu, Kürtler Bağdat’ta güçlü oldukça, örneğin bir Kürt cumhurbaşkanı ya da bakan olunca kendi coğrafyalarında kendi bölgelerindeki alanlarını genişletmeye yardımcı oldu. Süleymaniye’de, Hewler’de güçlendikçe Bağdat’ta elleri güçlendi. Burada da Kürt hareketinin Türkiyelileşme ve Kürdistanileşme olarak tarif edebileceğim iki yüzü var. Kürt hareketi bu coğrafyada yüksek oy alan bir hegomanik hareket. Ama batıda ortalama %10 oy alan azınlık ve muhalefet hareketi. HDP stratejik yatırımını Türkiyelileşmeye yönelik yaptı. Türkiye ölçeğinde demokratikleşme, ana muhalefet partisini kazanma gibi ihtiyaçları merkeze aldı. Diğer alanı geriye çekti. Bu politika Kürt sokağında çok karşılık bulmuş gibi değil.”

Türkiyelileşme stratejisinin Ankara’da karşılık bulsaydı belki başka bir tablo olabileceğini söyleyen Çiçek, HDP’nin kayıtsız şartsız Kılıçdaroğlu’nu desteklemesinin ve karşıdan bir adım atılmamasının kitleler nezdinde siyasal hatta yönelik bir itiraza sebep olduğunu vurguladı. Çiçek, “Belki HDP kendi adayı ve talepleriyle seçimlere girseydi Kılıçdaroğlu’nun da eli daha rahat olabilirdi. Hem de HDP daha yüksek oy alabilir ve ikinci tura daha güçlü bir şekilde girebilirdi” ifadelerini kullandı.