Serdar Korucu / Radikal

Özellikle 'yandaş' tabir edilen medyanın hedef aldığı HDP'nin seçimde Eskişehir'den aday gösterdiği LGBTİ'li adayı Barış Sulu, "Halk onlar gibi değil. Kestirip atmıyor. Merak ettiğini soruyor" dedi. Sulu, hükümet üyelerinin Onur Yürüyüşü ile ilgili açıklamalarını ise tehlikeli bulduğunu vurguluyor.

LGBTİ hakları son bir aydır belki de hiç olmadığı kadar Türkiye’nin gündeminde. Bu süreç iktidar ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP’nin eşcinsel adayı Barış Sulu’yu hedef alması ile başladı. 13 yıldır hiçbir izin sorununun yaşanmadığı, Gezi Parkı eylemleri sonrasında bile düzenlenebilen LGBTİ yürüyüşüne sert polis müdahalesi ile devam etti.

7 Haziran seçimlerinde Eskişehir’den milletvekili adayı olan Barış Sulu’ya göre tüm yaşananlar birbirinden ayrı olaylar değil, “Hepsi birbiriyle bağlantılı” diyor. Kendisini hedef alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da mesajı var: “Demek ki benim Cumhurbaşkanım değil”

HDP’nin eşcinsel aday göstermesini eleştiren AK Parti kadrolarına “Acaba bütün adayların cinsel yönelimlerini test mi ediyorlar?” diye seslenen Barış Sulu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Onur Yürüyüşü’nü eleştiren sözleri içinse hedef gösterilme uyarısında bulunuyor: “Biz yürüyüşe saldırı ile ilgili özür beklerken yine hedef gösteriliyoruz. Tek kelimeyle: Ürkütücü”

7 Haziran seçimlerinde LGBTİ kimliği ile iki aday vardı. HDP’den siz adaydınız, Anadolu Partisi’ndense Ahura LGBTİ aktivisti trans kadın Deva Özenen. Neden siz eleştirilerin hedefindeydiniz?

Bence bunun nedeni HDP’nin seçim süreci boyunca hedef olması. Barajı aşabilme olasılığı önemli bir gündem yarattı. Anadolu Partisi ise o kadar iddialı değildi. Bu nedenle beni hedef gösterdiler.

Önce Yalçın Akdoğan “Eşcinsel aday çıkarmışlar, eşcinsel evliliği savunuyor. HDP bunu savunarak mı Türkiye partisi olacak?” dedi, ardındansa Cumhurbaşlanı Erdoğan “Diyarbakır'da sözde bir müftü, Eskişehir'de eşcinsel aday biz göstermiyoruz. Böyle bir derdimiz de yok” diye seslendi. Siz bu ifadeleri duyduğunuzda ne hissettiniz?

Açıkçası bu tip söylemlerin Cumhurbaşkanı seviyesinden gelmesini beklemiyordum.

Nedeni HDP’den seçilme olasılığınızın düşük olması mıydı?

Düşük de değil. Neredeyse öyle bir olasılık yoktu. 6. sıradan seçilebilmem için tüm Eskişehir’in HDP’ye oy vermesi gerekiyordu. Bu nedenle de benimle uğraşacaklarını düşünmüyordum. Ama herhalde yaptırdıkları anketlerde HDP’nin barajı geçtiğini fark edince LGBTİ’leri manipüle edilecek bir konu olarak gördüler. Eşcinsellik Türkiye’de en rahat kışkırtılabilecek alan. Bunu kullanmak istediler.

Bu söylemlerin içinde Cumhurbaşkanı’nın çıkışının olması sizi nasıl etkiledi? “Eskişehir'de eşcinsel aday biz göstermiyoruz. Böyle bir derdimiz de yok” cümlesindeki “biz” kimdi?

Beni hedef gösterirken o kadar açık AKP’yi referans gösterdi ki zaten tartışmalar da böylece alevlendi. Böylece hem Cumhurbaşkanlığını hem kurucu olduğu partinin genel başkanlığını yürüttüğünü ortaya koydu. Bu açıdan bakılırsa demek ki kendisi benim cumhurbaşkanım değil. Ayrıca merak ettiğim bir şey daha var. Acaba bütün adayların cinsel yönelimlerini test mi ediyorlar?

Ancak bütün bu tartışmalara rağmen bugün bir LGBTİ adayı milletvekili seçilememiş durumda. Gelecekten umutlu musunuz?

Ben bu süreci başından sonuna yaşadım. Tabii ki bir kişinin bile Meclis’e girmesi çok önemli. Bakın Ermeniler, Ezidiler, Romanlar, engelliler temsillerini yansıtabildiler. Ve gördük ki bir sorun da olmuyor. Keşke LGBTİ’ler için de bu şans gerçekleşseydi. Birebir özneler tarafından sorunlar anlatılabilseydi. Ama olmadı. Artık bu toplum konuşulmayanı konuşmak istiyor. Bu aşamadan sonra umudum HDP’nin 80 milletvekilinin sorunlarımızı gündemlerine almalarında. Alacaklarına da inanıyorum.

Sizin HDP süreciniz nasıl başladı?

Halkların Demokratik Kongresi sürecinde aktif olarak çalışıyordum. Sonra bu yapı HDP’ye dönüştü. O sürecin içinde de yer aldım. Bu nedenle bazen “En başından beri eşcinseller HDP’nin içindeymiş” diyorlar. Evet. Bu gizli bir şey değil ki? Zaten HDP tek bir kimlik üzerine kurulu değil. En başından beri karar alma mekanizmalarında yer almaya çalışıyorum.

Bu süreçte size milletvekilliği teklifi nasıl geldi?

Ben başvurdum. Eskişehir’de okuduğum için de buradan aday oldum. 17 yıldır LGBTİ politikası üzerinde çalışıyorum. Meclis’e irademizin yansımasını istedim. Bu talebim de çok olumlu karşılandı. Yabancı basının da ilgisi yüksekti. Röportajlarım 14 dile çevrildi.

Peki ya Eskişehir’in sokaklarında, köylerinde durum nasıldı?

Türkiye LGBTİ toplumuna açık. Köylere de, pazar yerlerine de rahatlıkla gittim. Kimseyi ikna etmek zorunda kalmadım. Sadece oturduk konuştuk, birbirimizi anladık. Halk sosyal medyadaki gibi değil, sizi birden “Lut kavmi” olarak kestirip atmıyor. Merak ettikleri şeyler farklı. Nasıl ayrımcılığa uğradığımızı öğrenmek istiyorlar. Yani halk bazı politikacılardan LGBTİ’yi tanımaya çok daha yakın. Çünkü biz onların arasındayız. Sadece büyükşehirlerde varolan ya da toplumun bir kesimine özgü değiliz. Her yerdeyiz! Ne yediğimiz ekmek, ne içtiğimiz su farklı. Yani “hormonlu” değil.

Bunda Erman Toroğlu’nun “Hormonlu domates yemeyin, homoseksüel olursunuz” açıklaması ile başlatılan ödül törenine göndermeniz var değil mi?

Sonunda “hormonlu domates”leri de kimlerin yediğini gördük. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sene de “hormonlu domatesi”ni aldı.

Diğer siyasi partilerin çabaları yeterli mi? Beşiktaş Belediye Başkanı’nın Danışmanı Sedef Çakmak, Şişli Belediye Başkanı’nın Danışmanı Boysan Yakar olsa da CHP’den LGBTİ milletvekili adayı yoktu.

Bir topluluk düşünün, öldürüldüklerinde cenazeleri zor kaldırılıyor, akrabaları en yakınları tarafından da dışlanabiliyor. Bu insanlar için CHP’nin Onur Haftası’na verdiği destek çok önemliydi. O parti amblemlerini bile boyamış olmaları değerli. Kurumlar, belediyeler bunu yaparak umut vaat ettiler. İnsanlar kendilerinin ciddiye alındığını hissetti. Ama tabii bu yine de eksikleri görmemizi engellemiyor. Keşke CHP’den de milletvekili adayı olsaydı diyorum.

LGBTİ aday göstermek siyasi partiler için bir risk mi?

Siyasi hesaplar nedeniyle herhalde öyle görünüyordu. Ama artık değil. Halk 7 Haziran’da HDP’nin barajı geçmesiyle bu algıyı da yıktı. Görüldü ki LGBTİ adayının olması bir partiye oy kaybettirmiyor. Halkın gözünde “öcü” bir imaj yok. Bu çok daha açıkça ortaya çıktı.

Gelecek dönemden umutlu musunuz?

Bence bu süreç CHP ve HDP’yi daha da cesaretlendirecek. Artık geri dönüşü olmayan bir yoldayız. Kim bilir belki erken seçim olursa daha da hızla Meclis’e giren bir LGBTİ milletvekilimiz olur.

Milletvekili adayı için seçim süreci nasıl geçiyor? Siz tehdit aldınız mı?

Çok fazla. Zaten geçmişten beri verdiğim mücadele nedeniyle hedef oluyordum. Ama tabii milletvekili adayı olunca tehditler arttı.

Aras Güngör ile evlenme mücadeleniz kamuoyunda da sık sık yer almıştı.

Evet. Ama işte 4 yıldır evlenmeye çalışsak da kamuoyunun genelinde daha geniş yankı buldu, belki bazı kesimler ilk kez duydu. Ama öyle çarpıtmalar oldu ki! Mesela sevgilimin yanağımdan öperken çekilen bir fotoğraf “fuhuş görüntüsü” denildi. Düşünün artık sevgiden ne anlıyorlar? Sürekli hakaret edildi, algı operasyonları düzenlendi.

Sosyal paylaşım platformlarındaki fotoğraflarınızı “sapkın adayın ahlaksız fuhuş” görüntüleri diye yayınlandığını görünce ne hissettiniz?

Önce sinirlendim tabii. Ardından da hepsine tek tek dava açtım. Açıkçası bir konuda kendilerini tebrik etmem gerek. Kötü bulabilecek tüm kelimeleri peşpeşe koyup cümle haline getirmişler. Bravo! Şimdi isteğim özür dilenmesi ve tekzip yayınlanması.

Sizin adaylığınız tartışıldıktan yaklaşık bir ay sonra ise Taksim’de 13. Onur Yürüyüşü’ne polis müdahale etti. Siz bunu bekliyor muydunuz?

Seçim sürecinde benim hedef gösterilmemle yürüyüşe müdahale çok farklı olaylar değil. Hepsi birbiri ile bağlantılı. 7 Haziran sürecinde öyle bir nefret tohumu ektiler ki ben günde 20 kişiyi sosyal paylaşım platformlarında engellemek zorunda kalıyordum. Onur Yürüyüşü özel olarak seçildi. Bir hafta önce trans yürüyüşünde olay çıkmayıp bir hafta sonra “hassasiyet gelişmesi” ilginç değil mi? Valilik birden “hassasiyet” çıkışı yaptı. Anlamadıkları şu: LGBTİ Müslüman olamaz mı? Hepimiz ateist miyiz? İşte bu algıyı yerleştirmeye çalışıyorlar. Ben İstanbul’da olmadığım için katılamasam da arkadaşlarımız orada sevgi gösterisinde bayrak sallamaya gittiler. Karşılarında gaz, tazyikli su ve plastik mermi buldular. Bir arkadaşımızın gözünü kaybetme riski var. Açık söyleyeyim ben sadece 100 bin gökkuşağının dalgalanmasını bekliyordum.

Sizce bu müdahale yürüyüşleri nasıl etkileyecek?

Ne olacak, insanlar bir daha yürümeyecekler mi? Bu yasağı getirmeye çalışanlar kendilerini zor durumda bırakır. Dünyaya rezil oldular. Dört bir yandan mesaj geldi, gelmeye devam ediyor, Lady Gaga Twitter’dan destek verdi. Şimdi engellemiş mi oldular?

AK Parti’nin seçim broşüründe bu yürüyüş bir özgürlük olarak değerlendiriliyordu. Ne değişti?

Bence bir karar vermeleri gerekli. Propagandasını yaptıkları şeyi yasaklıyorlar. Halbuki Ortadoğu’da en yüksek katılımlı yürüyüş İstanbul’daydı. Ne oldu da ne değişti?

AK LGBTİ’ler ile bu durumu konuştunuz mu?

En azından AK LGBTİ’leri dinleseler. Anlaşılan onlar da seslerini duyuramıyor. Onların da durumuna üzülüyorum. Umarım onlar temas kurmayı başarır.

Onur Yürüyüşü’nü hedef gösteren haberler de bu sene daha fazlaydı. “Taksim’deki ürküten yürüyüş” diye nitelendi. Sizce neden “ürküldü”?

Anlaşılan çok iyi LGBTİ muhabirleri var. Sürekli takipteler, hiçbir şeyi kaçırmıyorlar! Meğer pek de ürküyorlarmış. Ama hiç belli etmiyorlar! Her hareketimizi takip ettiklerini biliyoruz. Anlayamadığımız ne yaparlarsa ne yazarlarsa yazsınlar cezasız kalmaları. Mesela bir yazarı açıkça hepimizin “seks işçisi” olduğunu küfürlü bir ifade kullanarak iddia etmiş. Bu küfür karşısında kim ne yapacak? Artık “sapkınlık” ifadesini de aşmış durumdalar. Çünkü cezasız kalıyorlar.

Neden cezasız kalıyor?

Olay LGBTİ’ler olunca hak, hukuk, adalet olmuyor. Her konuda böyle.

Sosyal medyada öne çıkansa yürüyüşte çıplak trans kadınların dansı oldu. Çıplak eylemler geçmişte de düzenlendiğinde bu kadar sert tepki gösterilmezken Onur Yürüyüşü’ndekinin hedef gösterilmesinin altında ne var?

Bunu dert edenlere sormak lazım. Çıplaklık o kadar korkunç bir şey değil. Zaten doğduğumuzda çıplağız. Öldüğümüzde çıplak olacağız. Yani korkulacak bir şey yok. Hepimizin bedeni aynı. Ne yapacaktık, 100 bine yakın kişi geldiğinde başlarına ahlak bekçisi mi koyacaktık? Kontrol mü edeceğiz insanları? Böyle bir şey asla kabul edilemez. Benim aklıma takılansa bu yürüyüş öncesinde “soyunuyorlar” iddiaları vardı. Halbuki yıllardır soyunan yoktu. Buna inat mı yapıldı, kimler tarafından, nasıl servis edildi bilemiyorum. Yine de binlerce kişi oradayken sadece birkaç kişinin soyunması neden öne çıkar bunu düşünmek gerek. Ortada polisin sert müdahalesi var. Önce bunu tartışsınlar.

Yürüyüşle ilgili iktidar cephesinden de tepki geldi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Maalesef özellikle hanım kardeşlerimizin bulunduğu bir yerde söylemekten haya ediyorum ama birileri bunu onur haline getiriyor” dedi, ardındansa yürüyüşe destek veren partilere karşı seçmenleri tavır almaya çağırdı.

Tehlikeli söylemlerin devletin en üst kademesinden sürekli bir biçimde gelmesi hiç hayra alamet değil. LGBTİ kişiler zaten toplumda en korumasız kesim. Biz olumlu açıklamalar beklerken bu konu sürekli kaşınmakta. Konuyu gerçekten nereye çekmeye çalıştıklarını merak ediyorum. Biz yürüyüşe saldırı ile ilgili özür beklerken yine hedef gösteriliyoruz. Tek kelimeyle: Ürkütücü.

Bütün bu çerçevede Aras Güngör ile evlenmek için mücadeleniz de sürüyor. Hangi aşamadasınız?

2015 yılında artık farklı bir çağdayız. Bunu anlamak gerekiyor. Bakın ABD’de bütün eyaletlerde eşcinsel evlilik yasallaştı. Bu çok büyük bir şey. Muhakkak dalga dalga etkisi olacaktır. Biz Türkiye’de bu işin takipçisi oluyoruz. İç hukuk yollarını tükettiğimizde AİHM’e gideceğiz. Belediyeye, sağlık ocaklarına başvurduğumuzda başımıza öyle şeyler geldi ki! Bu kadar ayrımcılık sonunda bir bedel ödemeliler. Cezalandırılmalılar. Ben her şeyin olumlu sonuçlanacağına inanıyorum. İnanmasak neden mücadele edelim ki?