Halkların Demokratik Partisi (HDP)  Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) heyeti, AKPM’nin kararı ve HDP’ye yönelik eleştirilere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

Konseyde ‘evet’ oyu kullanmalarına yönelik eleştirilere yanıt veren HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, “HDP’nin Konsey'de oy kullanma hakkı olan 2 milletvekili olarak, hem bu kararlara hem de Türkiye’nin yeniden gözlem statüsüne alınmasına evet dedik. Bu kararımız için gurur duyuyoruz. Çünkü biz milletvekili olurken yemin ettik. İnsan haklarının böylesine ayaklar altına alındığı bir dönemde Türkiye’nin bizzat kurucusu olduğu bir insan hakları kurumunda Türkiye’nin hukuksuzluklarının giderilmesi yönünde alınan karara hayır diyen milletvekilliği yemininden ayrılmış olur. Anayasaya sadakatte ısrarlıysak yapmamız gereken, AKPM'de evet demek olmalıydı“ ifadelerini kullandı.

HDP’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) heyetinde HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü bulunuyordu.

KÜRKÇÜ: BUNCA CAHİLLİĞİN KARŞISINDA ŞAŞIRDIM

AKPM’nin insan hakları merkezi olduğunu ifade eden Kürkçü, Avrupa Konseyi Avrupa’nın insan hakları merkezidir. Konusu insan, insan hakları, demokrasi, idamsız bir Avrupa. Türkiye buraya kendi rızasıyla üye oldu, 1950’den beri kurucu üye. 1 yıldan bu yana da en çok para veren ülkelerden. Kimse Türkiye’yi zorla almadı, konsey Türkiye’yi işgal etmedi. Yani tartışma esasen Türkiye’nin insan haklarını askıya alması sonrasında tüm temel hakların ihlal edilmesi ve Türkiye hükümetinin verdiği sözleri yerine getirmemesiyle ilgilidir” ifadelerini kullandı.

Kürkçü şöyle devam etti:

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) 25 Nisan günü Türkiye ile ilgili kararına ilişkin HDP’nin tutumu gerçekte olmadığı kadar bulandırılıyor. Bahçeli dün yaptığı grup toplantısı konuşmasında, bir karardan dolayı aynı anda hem AB’yi hem Avrupa konseyini hem de tüm Avrupa’yı hedef aldı. Bunca cahilliği karşısında şaşırdım. Olay, Avrupa Konseyi’nde geçiyor. Biz Avrupa Konseyi üyesiyiz ve TBMM, buraya 18 üyeden oluşan bir delegasyon gönderiyor. Biz de HDP olarak 2 asil ve 2 yedek üye şeklinde katılıyoruz.

Avrupa Konseyi Avrupa’nın insan hakları merkezidir. Ne AB gibi ticaretin meseleleriyle ilgileniyor ne de NATO gibi silahla, işgalle ilgileniyor. Konusu insan, insan hakları, demokrasi, idamsız bir Avrupa. Türkiye buraya kendi rızasıyla üye oldu, 1950’den beri kurucu üye. 1 yıldan bu yana da en çok para veren ülkelerden. Kimse Türkiye’yi zorla almadı, konsey Türkiye’yi işgal etmedi.

Türkiye 2004’te gözlem sürecinden çıkmıştı. Bu yıla kadar da diyalog sürecindeydi. Ancak hem 2015 7 Haziran seçimleri sonrasında alevlenen çatışmalar hem de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kitlesel insan hakları ihlal süreciyle karşı karşıya kalmamız sonucu bu tartışma yeniden başladı. Yani tartışma esasen Türkiye’nin insan haklarını askıya alması sonrasında tüm temel hakların ihlal edilmesi ve Türkiye hükümetinin verdiği sözleri yerine getirmemesiyle ilgilidir.

Türkiye’den istenenler; milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına son verilmesi, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması, OHAL’in kaldırılması, kitlesel temizliklerin sona erdirilmesi, OHAL inceleme komisyonunun göreve başlaması, tutukluluk hallerindeki istisnai durumların kaldırılması, avukat görüşlerine izin verilmesi, el konulan mal mülkün geçici olduğu kabulüyle yargı denetimine açılması, kamu görevlilerine cezasızlık getiren yasanın değiştirilmesi, cezasızlığa son verilmesi, işkenceyi önleme komitesinin raporunun üzerindeki yasağın kaldırılması, gazeteciler ve insan hakları savunucularının serbest bırakılması, ifade özgürlüğünün önünün açılması, Terörle Mücadele Kanununun değiştirilmesi…

AKPM'DE EVET DEDİĞİMİZ İÇİN GURUR DUYUYORUZ

HDP’nin Konsey'de oy kullanma hakkı olan 2 milletvekili olarak, hem bu kararlara hem de Türkiye’nin yeniden gözlem statüsüne alınmasına evet dedik. Bu kararımız için gurur duyuyoruz. Çünkü biz milletvekili olurken yemin ettik. İnsan haklarının böylesine ayaklar altına alındığı bir dönemde Türkiye’nin bizzat kurucusu olduğu bir insan hakları kurumunda Türkiye’nin hukuksuzluklarının giderilmesi yönünde alınan karara hayır diyen milletvekilliği yemininden ayrılmış olur. Anayasaya sadakatte ısrarlıysak yapmamız gereken, AKPM'de evet demek olmalıydı.

BAŞBAKAN’A YANIT: KİMSE KİMSEYİ PEŞİNE TAKMADI

Tutumumuz dolayısıyla yöneltilen eleştirileri doğal karşılayabilirdik. Ayrı düşünülebilir ama AKPM’de ‘evet’i tercih etmemiz dolayısıyla ayrı bir statüye indirgenmemiz sadece demokrasi dışı rejimlerde geçerli olabilir. Sayın Başbakanın, başkalarının peşine takıldığımıza ilişkin eleştirisini fıkra gibi görüyoruz. Kimse kimseyi peşine takmadı.

AKPM’de bir milli maç oynanmıyor, bir savaş yapılmıyor. Kendi siyasi eğilimlerimize göre gruplara dağılıyor. Biz Birleşik Sol’un üyesiyiz. AKP ve MHP çeşitli sağ gruplara üye. Dolayısıyla tartışmalar bu gruplarda yapılıyor. TBMM’de nasıl oy kullanıyorsak Konsey’de de öyle oy kullanıyoruz. AKP’li üyeler bulundukları grubun hiçbir üyesini ikna edememişken gruptaki meslektaşlarına ne diyecekler? Onların Türkiye düşmanı olduklarını haçlı olduklarını söyleyecekler mi?

HDP Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu, konseyde Türkiye’de hakları çalınan yurttaşları savunduklarını ifade etti.

HDP’ye yönelik eleştirilere tepki gösteren Kerestecioğlu, CHP’nin AKPM’deki tutumuna yönelik,” Nasıl bir yıl kadar önce CHP, dokunulmazlıklarla ilgili düzenleme için “anayasaya aykırı ama EVET” dediyse, bugün de Avrupa Konseyi'nde "evet insan hakları ihlalleri var ama Türkiye’nin daha yakından izlenmesine HAYIR” dedi. Belli ki yine, bazı derin çıkarlar, Türkiye vatandaşlarının çıkarlarından üstün geldi” dedi.

Kerestecioğlu şöyle konuştu:

 ‘HÜKÜMET AKPM’NİN KARARININ GEREKÇESİNİ ÇOK İYİ BİLİYOR’

Bugün Türkiye'deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Türkiye’yi düzenli periyotlarla izlemek anlamına gelen Denetim Süreci lehinde oy kullanan milletvekillerine “İslamofobik”, “Haçlı zihniyeti”, “Tanımıyoruz”, “Siyasi karar”, “Düşmanlık”, “Kendine baksın” diye hakaret edenler, 2004’ten bugüne Türkiye'yi desteklemiş milletvekillerinin neden bu kararı verdiğini aslında çok iyi biliyorlar; ama bilmezden gelmeyi tercih ediyorlar!

Türkiye’nin baskıcı yönetiminden memnun olanlar ise yalnız Erdoğan’a benzeyen Avrupalılar, yani başından beri Türkiye’yi AB’de istemeyenler…

‘AKP AVRUPA İLE SADECE EKONOMİK İLİŞKİ İSTİYOR’

AKP’nin istediği, insan hakları kriterlerini dikkate almadan yalnızca Avrupa ile ekonomik ilişkiler içinde olmak. Böylece Ortadoğu’da “patron” olmak… AB’nin özelleştirmeler, serbest ekonomiyle ilgili, yani halkın cebinden çalmakla ilgili tüm önerilerini hemen uygulayan AKP, insan hakları konusundaki uyarıları ise hiç dikkate almıyor. Şirket devletini, insan haklarını gözetmeden yönetmek istiyor.

Kuruluş amacı “insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü desteklemek” olan Avrupa Konseyi’ne üye olmak, hele ki kurucu üye olmak bu değerleri her ülke için önemsemeyi gerektirir. Ne var ki, sadece Türkiye uyarıldığında veya sadece kendilerini ilgilendiren konularda Avrupa Konseyi tartışmalarına katılan AKP’liler, AKPM’de azınlıklarla ilgili engelliler, göçmenler, kadınlar, çocuklarla ilgili ne kadar önemli çalışmalar yapıldığının farkında bile değiller.

‘CHP İÇİN DERİN ÇIKARLAR ÜSTÜN GELDİ’

Nasıl bir yıl kadar önce CHP, dokunulmazlıklarla ilgili düzenleme için “anayasaya aykırı ama EVET” dediyse, bugün de Avrupa Konseyi'nde "evet insan hakları ihlalleri var ama Türkiye’nin daha yakından izlenmesine HAYIR” dedi. Belli ki yine, bazı derin çıkarlar, Türkiye vatandaşlarının çıkarlarından üstün geldi ve CHP Türkiye’nin imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ve Avrupa Konseyi üyeliğini tamamen işlevsiz hale getiren bir karar verdi. KHK’larla işten çıkarılanları, Referandumdaki şaibeleri, tutuklu gazetecileri, tutuklu milletvekili ve Belediye Başkanlarını, OHAL’i, Türkiye’deki basın ve düşünce özgürlüğünü gündeme getiren bir Rapora Hayır diyen bir Ana muhalefet Partisinin, üstelik Sosyalist Enternasyonelin de üyesi olan bir Ana Muhalefet Partisinin düştüğü durumu kendisinin değerlendirmesi gerekir.

‘KONSEYDE HAKLARI ÇALINAN VATANDAŞLARIMIZIN TEMSİLCİSİ OLDUK’

Biz Konseyde, hakları çalınmış vatandaşlarımızın temsilcisi olduk. Barış çağrısı yaptığı için 1 yıl 3 ay hapis cezası alan Ayşe Öğretmenin temsilcisiydik, Berkin Elvan’ın temsilcisiydik, Prof İbrahim Kaboğlu’nun temsilcisiydik, AKP’nin atadıkları tarafından koltukları çalınan ve hapse atılan seçilmiş Belediye Başkanlarımızın, ihraç edilen öğretmenlerin temsilcisiydik, biz her türlü şantaja, tehdide rağmen diz çökmeyen Türkiyeli onurlu insanların temsilcisiydik. Ve her zaman insan haklarından, insan onurundan daha yüksek bir çıkar olmadığını, tek sorumluluğumuzun yurttaşlarımızın selameti olduğunu savunacağız. Ayrıca biz, “Türkiye’de yaşar, Avrupa’da şaşar” şeklinde politika yürüten bir parti de değiliz. Barış ve demokrasiyi, evrensel prensipleri tüm dünya halkları için savunan bir Partiyiz. Ve Türkiye’de yaşanan bütün hak ihlallerine karşı, tıpkı referandumda olduğu gibi, HAYIR diyen yurttaşlarımızla birlikte yolumuzu yürümeye devam edeceğiz...

(HABER MERKEZİ)