HDP Milletvekili Hişyar Özsoy, "Darbe girişimi başarısız olmadı sadece liderlik ve yön değişti. Erdoğan şu an da darbenin liderliğini yapıp yönünü Türkiye’deki muhalif seslere yöneltmiş durumda” diye konuştu.
 
HDP Bingöl Milletvekili ve Dış İlişkiler Sorumlusu Hişyar Özsoy Voa Kurdish’ten Zozan Yaşar’ın sorularını yanıtladı:
 
Erdoğan’nın başını çektiği Türk iktidar blokunun şu ana kadar Ortadoğudaki politikaları iflas etmiş durumda. İflas etmesinin temelinde Kürt gerçekliği var; bütün dünyanın artık kabul ettiği Kürt kazanımlarını Erdoğan kabul etmiyor. Yüzyıl öncesinden Ortadoğu’da kurulan sistem, her tarafından yıkılıyor, dökülüyor. Kürtler de tarih sahnesine geri dönüyor ve kendilerinden alınan hak ve hukukları neyse onu geri istiyorlar, fazla da bir şey istemiyorlar bu Irak Kürdistanında öyle Suriye Kürdistanında da öyle.
 
Erdoğan sürekli olarak Kürtlerin Ortadoğu’daki kazanımlarını Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en büyük ulusal güvenlik sorunu olarak telakki ediyor ve bunun için de barış sürecini askıya aldı, bitirdi.
 
7 Haziran seçimlerinden sonra HDP’nin seçim başarısı, daha önce Kobani’nin düşmemesi, ondan sonra Tel Abyad yani Gire Spi’nin Kürtler tarafından alınması, iki kantonun birleştirilmesi ve Kürtlerin uluslararası arenada artan prestijleri karşısında Kürtlere bir bütün olarak çok ciddi bir kriminalizasyon kampanyasını başlattı.
 
Erdoğan çözüm sürecini askıya aldığını söyledi. Son derece sert bir saldırı dalgası başlattı onlarca Kürt kasabasını tanklarla, ağır silahlarla yıktı. Bu süreçte de yüzlerce sivil öldürdü.
 
Erdoğan Suriye’deki duruma da, Rojava’daki Kürtlere de ağır bir baskı uygulayarak müdahil olmaya çalışıyor. Bugünlerde Musul’a ve Rakka’ya ve El Bab operasyonlarına müdahil olmaya çalıştı. Müdahil olamayınca içeride daha fazla hırçınlaşıp Türkiye içindeki Kürt mücadelesine Türkiye’deki demokrasi mücadelesine ki Kürtler bunu önemli bir parçası çok ciddi saldırı başlatmış durumda.
 
Kürtlere demokratik legal siyaset, parlamenter siyaset, yerel yönetim alanında siyaset şansı tanımazsanız Kürtler, bu alanların dışında kendilerini bir şekilde ifade etmeye devam edecekler
 
Bu açıdan Erdoğan’ın yaptığı şu siyaset Türkiye ve Kürdistan’da siyasal şiddeti artıracak bir siyasettir. Siz bütün televizyon ve radyoları kapatırsanız insanlar, demokratik olmayan yol ve yöntemlerle mücadelelerine devam edecekler.
 
Darbe girişimi başarısız olmadı sadece liderlik ve yön değişti. Erdoğan şu an da darbenin liderliğini yapıp yönünü Türkiye’deki muhalif seslere yöneltmiş durumda. Türkiye’de demokrasi güçlerine, Kürt meselesinin siyasal temsilcilerine yönelik bu vahşet kampanyasının daha geniş bir konseptte düşünülmesi lazım. Erdoğan bir şekilde başkanlık sistemine gitmeye çalışıyor ve bu yolda ilerlerken yani kendi diktatöryal rejimini kurarken karşısında en büyük hedef olarak medyayı, aydınları ve Kürtleri görüyor. Özellikle HDP birçok kesime öncelik yapan bir siyasal parti DBP yine Türkiye Küdistanında özerklik çalışmaları yapan siyasal bir partidir.
 
AKP şu anda bütün hukuk, anayasa hepsini rafa kaldırarak legal demokratik siyasal alanı kökten kriminalize etmeye, terörize etmeye ve bitirmeye çalışıyor.
 
Biz HDP olarak tabiki ısrar edeceğiz. Demokratik alanı Erdoğan bize bahşetmiş değil, 30 yıldan fazla bir mücadelenin sonucunda ortaya çıkmış halkın kazanımı olarak görüyoruz
 
Bizi parlamentodan atabilirler, vekilleri tutuklayabilirler ama bu mücadeleyr devam etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Mesela Cezaevlerine koyuyorlar cezaevleri Kürtler için çok önemli mücadele alanları olmuştur, hatta kurucu mücadele alanları olmuştur cezaevleri.
 
Bu formel legal demokratik alanlardan Kürtleri sürerlerse Kürtler tabii ki envai çeşit yol ve yöntemlerle demokratik mücadelelerine devam edecekler. Belki iddialı gelebilir bu ülkenin siyasetinde bizim yerimiz var ama Recep Tayyip Erdoğan ve etrafındaki su anki aşırı militarist ve milliyetçi, islamcı gurubun Türkiye’nin geleceğinde yerinin olmayacağını düşünüyoruz. Bu iktidar bloğunun, Erdoğan’ın darbeden sonra kurduğu blok çok kırılgan bir blogtur. Aslında hepsi birbirinden nefret ediyor, ortak çıkarlarla yan yana duruyorlar ve karşılarına da Kürtleri almışlar. Onlara kimlik kurmak için öteki lazım.
 
“KENTLERİ YIKTILAR CANIMIZ YANIYOR”
 
Canımız yanıyor, kentleri yıktılar canımız yanıyor, bütün Kürt medyalarını kapattılar canımız yanıyor, alıyorlar işkence yapıyorlar hapse atıyorlar haksız yere bunlar hep canımızı yakıyor. Fakat canımızın yanması ile siyaseten kazanmak ve kaybetmek farklı şeylerdir.
 
“TESLİM OLMAK YOK”
 
Erdoğan Kürtlerin iradesini teslim almak için bunu yapıyor, canlarını yakarak diz çöktürmeye çalışıyor ama biz HDP olarak neyi temsil ettiğimizin farkındayız. Yüzyıllık mücadelenin şimdiki temsilcileriyiz ve kesinlikle hiçbir koşulda Erdoğan’ın önünde diz çökmek, teslim olmak yok. Halkın iradesini, zorlukla, zahmetle, bedelle üretilmiş bu çok kıymetli siyasal mirası biz sonuna kadar koruyacağız.
 
“KÜRTLERİN YENİ ORTADOĞU’DA YERİ OLACAKTIR”
 
Şu an zor zamanlardan geçiyoruz ama Kürtlerin hem seçenekleri var hem de Erdoğan ne kadar da zorlarsa zorlasın Kürtlerin yeni Ortadoğu’da yeri olacaktır. Kendisi şu anda bunu hazmedemiyor. Ortaya çıkmış Kürt gerçekliği var bunların karşısında dehşete düşmüş durumda.
 
“ERDOĞAN’IN YANINDA ESKİDEN KENDİSİNE DÜŞMANLIK YAPANLAR VAR”
 
Erdoğan hem içerde hem dışarda zor durumda kalmış durumda. Avrupa’da, dünyada yalnızlaşmış, imajı yerle bir olmuş durumda. Hiç kimse Erdoğan’ı misafir etmek bile istemiyor, kendisini bu kadar kapatmış. İçerde de daha önce yola çıktığı bütün insanları yolda bırakmış. AKP’yi birlikte kurduğu insanlar, daha sonra ittifak kurduğu liberaller, demokratlar, Kürtlerin belli bir kesimi hiç kimse yok yanında. Şimdi yanında kim var? Eskiden kendisine düşmanlık yapan, hakaret edenler var; Yiğit Bulut gibi, Numan Kurtulmuş, Doğu Perinçek, Ergenekoncular gibi… İlginç, tercihini bu yönde kullandı. Kendisini kurtarmaya çalışıyor şu an, çok sıkışmış durumda. Bu milliyetçi, ırkçı kesimin kendisini cemaatle girdiği kavgada kurtarmasını bekliyor.
 
Biz darbe sürecinden sonra tercihini Kürtlerden yana, demokrasiden yana yapabileceği bir ortam olduğunu düşündük ama o ortamı değerlendirmek istemedi. Kendi siyasal tercihidir. Bununla beraber şiddet dalgasını iyice arttırdı. Başta HDP ve DBP olmak üzere bütün legal siyasal demokratik siyaseti tasfiye etmeye çalışıyor.
 
Dolayısıyla biz HDP olarak bu kadar kanın akmasına siyaseten bir çözüm bulmaya çalışıyoruz, insani bir yerden düşünüyoruz. Fakat Erdoğan şu an kendisini çözüm düşüncesine kapatmış, şahsi anlamda partisini kurtarma telaşına düştüğü için öyle bir kaygısı yok. Bu yüzden her gün 20 yaşında gençler ölüyor. Bu asker olur, militan olur, polis olur bunun üzerinden hamasetle, kahramanlık söylemleri çekerek milliyetçileri arkasına almaya çalışıyor.
 
“KÜRT MESELESİ ÇOK İNSANIN BAŞINI YEDİ”
 
Kısa vadede kendisine bir iki oy getirebilir ama orta ve uzun vadede Türkiye’nin yapısal sorununa bir çözüm olmadığı için memleketi ciddi bir darboğaza sürüklüyor. Kürt meselesi çok insanın başını yedi. On tane Cumhurbaşkanı, 20 tane başbakan, onlarca Genelkurmay başkanı geldiler geçtiler ama bu mesele ortada duruyor. Dolayısıyla öyle ucuz, boş, hamaset üzerinden milliyetçi duyguları harekete geçirip bir siyasal pozisyon belirlemek yerine aklını başına alacak Kürtler var, Ortadoğu’da varlar, bütün dünya kabul etmiş ama Erdoğan ve ittifak bloğu kabul etmekte zorlanıyor. Kırılma bundandır.
 
“MERHAMET VE BARIŞ DİLENECEK POZİSYONA GELMEYİZ”
 
Türkiye, Ortadoğu’daki bu yeni gerçekliğe adapte olamadığı için saldırganlaşıyor. Kürtlerin Ortadoğu’da seçenekleri vardır ama şu ana kadar bu meseleleri konuşarak görüşerek halletmenin zeminine bakıyoruz HDP olarak. Ama bütün alanları Kürtlere kapatırlarsa ki o yönde bir çalışma söz konusu, kendilerinden merhamet ve barış dilenecek pozisyona gelmeyiz. Tabii ki barış olsun, siyasal sürecin önü açılsın isteriz ve bunun için çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Fakat bizim irademizi kırıp teslim almaya çalışan birisine karşı da, kimse yumuşak tonda bir siyaset yapmamızı beklemesin, kendileri bilir. Azdan az çoktan çok gider.
 
Biz meclisi kullanıyoruz. Mecliste grup toplantılarımızı yapıyoruz, halkımızla buluşuyoruz. Bu kısmi bir cevaptı adaletsizliğe. Tabi halkla konuşacağız, görüşeceğiz, çünkü en nihayetinde meclisten çekilme kararını kendimiz alamayız. Bugün 50 vekilin yan yana gelip alacağı bir karar değil en nihayetinde bir halk bize oy vermiş bizi vekil tayin etmiş, vekaleten onların iradesini temsil ediyoruz, bu yüzden onlarla konuşacağız. Eğer halk, sizin orada olmanızı istemiyoruz derse olmayız.
 
Daha önce defalarca böyle durumlar oldu, dokunulmazlıklar kalktığı zaman da acaba meclisten çekilebilir miyiz gibi bir tartışma yürümüştü. Hala bir siyasal sürecin zeminini bulabiliriz diye, o zemini tutmaya çalışıyoruz bütün baskı ve yönelimlere rağmen. Fakat bütün seçenekler de ortada, kimse Kürtlerden oturup boynunu kılıca uzatmasını beklemesin. İstemiyorsanız parlamenter sistem üzerinden bu meseleyi çözmeyi, zaten parlamento çalışmıyor, Erdoğan’ın noteri olmuş, her gelen orada onaylanıp geçiyor.
 
Dolayısıyla parlamentoda meclis televizyonunu kullanmak dışında hiçbir fonksiyonunuz yok, onu da zaten işlerine gelmediği zaman kesiyorlar. Genel başkanlarımızın mesajları verilmeye başlandığı an kestiler. Meclis televizyonu bu kadar arsız, bu kadar rezil bir durumda. Parlamentoyu işlevsel kıldığımız an orada kalmamızın bir anlamı var. Eğer işlevsel değilse, hiçbir işe yaramıyorsa o koltukları da boşuna işgal etmenin anlamı yok.
 
“ÖNEMLİ BİR KESİM BU MECLİSTE KALMAYA GEREK YOK DİYOR”
 
Aramızda önemli bir kesim bu mecliste kalmaya gerek yok diyor, toplumda ciddi bir tepki var bu konuda. Fakat genel eğilimleri alıp bunları değerlendirip, dostlarımızla, bizimle dayanışan sivil toplum örgütleri, sendikalar, aydınlar, işçiler, köylülerle oturup konuşacağız ve nihayetinde bir karara varacağız. Sonuna kadar tabi ki demokratik parlamenter sistemi zorlamak isteriz. Ama bize o zemin bırakılmadı, eş başkanlarımız, vekillerimiz tutuklanınca başka da alternatif kalmıyor.

“KÜRTLERSİZ ANAYASA TUTMAZ”
 
Kürtlersiz anayasa yaparlar ama tutmaz. Türkiye’de yapılan bütün anayasalar Kürtlere karşı yapılmış ve hiçbiri tutmamış. Böyle rezil bir rejim krizinden geçilmiyor. Her on senede bir darbeler, darbe girişimleri.. Kürtler var, kabul edeceksin, sindireceksin içine. Kürtlerle birlikte oturacaksın tertemiz adil bir barış yapacaksın. Herkesin hakkını, hukukunu belirleyeceksin, yolunda yürüyeceksin. Yok ben yüzyıl sonra yüzyıl önceki statükoyu devam ettireceğim dersen bu şekilde parçalanır dağılırsın.
 
Türkiye Ortadoğu’daki bu genel gelişmelere, ortaya çıkan Kürt gerçekliğine, değişen dünya dengelerine ayak uyduramadığı için içerde sistematik olarak kırılmalar yaşıyor. CHP ve MHP ikiye bölünmüş, AKP başbakanını yedi, bütün bunlara bakın Ortadoğu’nun burada yarattığı baskı, özellikle Kürt meselesi, barış meselesinin rafa kaldırılması bütün bu dengeleri alt üst etmiş durumda. Dolayısıyla biz kararlı tavrımızı sürdüreceğiz. Samimiyetle söylüyorum bunu, kavga, gürültüden yana değiliz.
 
“BAŞLARI DİZLERİNDEN ÖNCE YERE DÜŞÜYOR”
 
Bu meseleyi çözmek istiyoruz. Yok illa biz seni tanımıyoruz, önümde diz çökeceksin diyorsa, biz öyle bir siyasal gelenekten geliyoruz ki hiç kimsenin önüne diz çökmemişiz. Bir vekilimiz söyledi veciz bir şekilde Diyarbakır’ı anlatırken; başları dizlerinden önce yere düşüyor demişti. Yani ölürler diz çökmezler demişti. Zaten bunu yapmadıkları için vekillerimiz, eş başkanlarımız içerde.
 
“HALKIMIZ UMUTLU OLSUN”
 
Birkaç ay, birkaç yıl olabilir gerekirse daha fazla, biz bu bedeli vereceğiz. Eğer Erdoğan ve bu devlet bizden bedel istiyorsa, biz bu bedeli vereceğiz. Mesele burada bedel vermek üzerinden bir delikanlılık meselesi değil, bizim öyle bir derdimiz de yok. Biz bu meseleyi çözmek istiyoruz. Çözüm için bazen bedel vermek gerekiyor bazı kapıları açmak için. Şu an için bedel vermemizi istiyorsa biz de tavrımızı alırız, kararlı bir şekilde bedel de veririz. Halkımız kesinlikle umutlu olsun. Bizim bu ülkenin, bu toprakların geleceğinde yerimiz var.
 
“AŞİRET REİSLERİ DİYORLARDI SONRA KIRMIZI HALI SERMEYE BAŞLADILAR”
 
Hazmedemeyenler var, bunlar zaman içinde alışacaklar. Bir zamanlar Kürdistan Bölgesel yönetimi için bunlar aşiret reisleri, kabile reisleri diyorlardı, sonra kırmızı halı sermeye başladılar.
 
Ortadoğu’da Kürtler de bu konjonktürü sonuna kadar değerlendireceklerdir. Başka halkların aleyhine değil, Arap-Türk-Fars halklarının aleyhine değil ama kendi hakkımızı, hukukumuzu alıp yeni Ortadoğu’da yerimizi almak istiyoruz. Bu da bizim hakkımız.