Meclis’te dokunulmazlığı kaldırılan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, ‘silahlı terör örgütüne üye olmakla’ suçlanarak Ankara Sulh Ceza Hakimliği'nin kararı ile 3 Eylül’de tutuklandı.

HDP Van Milletvekili Muazzez Orhan, Güzel’in tutuklanmasını seçim çalışması olarak değerlendirirken Van Barosu İnsan Hakları Merkezi Eş Başkanı Burcu Şeber de Güzel’in gözaltına alındıktan sonra doktor raporu alınmak için hastaneye götürüldüğü sırada usulsüz işlemler gerçekleştirildiğini söyledi.

‘KÜRT HALKININ İRADESİNİ BASTIRMA VE BİTİRME SİYASETİDİR’

Duvar'dan Kadir Cesur'un haberine göre, Semra Güzel’e yapılanları devlet politikası ve Kürt düşmanlığı olarak değerlendiren Orhan, “Belirli vaatlerle Kürtlerden destek almak için ve Kürtlerde bir umut yaratmak için bir siyaset yürütüyorlardı. Sonuçta yine devletin yüz yıllık Kürt düşmanlığı politikası devreye girdi. Birçok katliam Kürtler üzerinden gerçekleştirildi. İdamlar gerçekleşti. Bugün yapılan, AKP- MHP faşist iktidar blokunun ve ‘suç işleri bakanının’ organizeli yeni bir yöntemle tekrar Kürt düşmanlığı politikası yürüterek, savaş politikası yürüterek, Kürt halkının iradesini bastırma, sindirme, yok etme ve bitirme siyasetidir” ifadelerini kullandı.

‘İKTİDARIN ÇÖKÜŞ SÜRECİNİ KÜRT DÜŞMANLIĞI ÜZERİNDEN KURTARMA ÇABASIDIR’

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için ‘suç işleri bakanı’ ifadesini kullanan Orhan şunları söyledi:

“Bugün de aslında ‘suç işleri bakanının’ ısrarla kendi egosunu tatmin etme ve ülkenin içine girdiği yanlış işte, ülkenin içine girdiği kaos ve iktidarın çöküş sürecini tekrar Kürt düşmanlığı üzerinden kurtarma çabasıdır. Seksen darbesinden sonra Diyarbakır zindanlarında Kürtlere diz çöktürülmek istendi. Seyit Rıza idama götürülerek diz çöktürülmek istendi. Doksanlı yıllarda faili meçhul cinayetlerle Kürtlere diz çöktürülmek istendi. Orhan Doğan’lar ile halkın iradesine boyun eğdirerek halka diz çöktürülmek istendi. Leyla Güven’ler ile aynı şey yapılmak istendi. Eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Kürt halkının siyasi iradesi cezaevinde rehin tutularak diz çöktürülmek istendi. Ama hiçbiri onların o kumpas oyunlarına boyun eğmedi.”

Orhan, “Süleyman Soylu aslında Semra Güzel şahsında yine Kürt halkının iradesine ve dolayısıyla Kürt halkına ‘ben boyun eğdirdim’ çabasında ama bu, beyhude bir çaba. Hiçbiri de boyun eğmez” diye konuştu.

‘BÜTÜN PARTİLER GİTTİ AMA KÜRT HALKI HALA AYAKTA’

Semra Güzel’in tutuklanmasının, AKP ve MHP ittifakının kendi tabanlarına yönelik bir seçim çalışması olduğunu ifade eden Orhan, “Milletvekili de olsa, belediye başkanı da olsa, sıradan vatandaş da olsa sizin göreceğiniz muamele budur. Bu mesaj verilmek isteniyor. Tamamıyla bunlar, iktidarın o siyasetinin bir ürünüdür. Çünkü kendi tabanında artık destek göremiyor. Bütün partiler Türkiye tarihinde, Kürt halkının meşru ve insani taleplerini demokratik yollarla çözülmesi yerine ısrarla inkâr-imha politikası sürdürdü. Bütün partiler gitti ama Kürt halkı hala ayakta” dedi.

Semra Güzel’in servis edilen fotoğrafları ile ilgili olarak Orhan, “Mesele Semra Güzel'in çektirdiği bir fotoğraf değil aslında. İktidar kendini yaşatabilmek için yine ‘vur abalıya’ misali yine Kürtlere vurarak bu süreci geçirmeye çalışıyor” diye konuştu.

‘TERS KELEPÇENİN HUKUKİ TARAFI YOK’

Van Barosu bünyesinde kurulan İnsan Hakları Merkezi de (İHM) Güzel’in tutuklanmasını ve gözaltına alınması sırasında yapılan uygulamaları hukuki olarak değerlendirdi.

İHM Eş Başkanı Burcu Şeber, HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel gözaltına alındıktan sonra doktor raporu alınmak için hastaneye götürüldüğü sırada usulsüz işlemler gerçekleştirildiğini belirtti. Şeber, “Saçı çekiştirmek, başı öne eğdirmek suretiyle yaptırımlar uygulamak tamamen usulsüzdür. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan bir genelge ile vücut bulmuştur ters kelepçe ama bunun hiçbir hukuki tarafı yoktur” dedi.

‘BİR CEZAİ YAPTIRIMI OLMAK ZORUNDA’

Şeber, mevcut hali ile bakıldığında Türk Ceza Kanunu’nun 94’üncü maddesinde işkence suçunun unsurlarını taşıdığının açık şekilde gözlemlendiğini belirtti. Yapılanların usulsüz bir hareket olduğunu belirten Şeber şöyle devam etti:

“Yapılan muamelenin kolluk tarafından yapılmış olması tabi ki bu cezayı arttırır. Sonuçta kanun koyucunun işaret ettiği kanunları kolluk biriminin bilmemesi söz konusu değildir. O zaman ortaya şöyle bir tablo çıkıyor. Kolluk bunu bilerek, isteyerek yapmış ve servis edilmiştir. Kolluk görevlilerince yapıldığı için yapılacak bir yaptırımın sonuçları onlar açısından bir vatandaşa göre daha ağır olacaktır. Tabi ki, bizim de üzüntümüz herhangi bir soruşturma başlatılmamış olmasıdır. Temennimiz odur ki, bir soruşturma başlatılsın. Emri veren, uygulayan kim olursa olsun bunun bir cezai yaptırımı olmak zorunda.”