HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, AKP’nin baro düzenlemesine ilişkin teklifini değerlendirdi.

Sorunların hukuk fakültelerinin niteliğinden başladığını savunan Oluç, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu’nun anayasa profesörü olmasını örnek verdi.

Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında AK Parti’nin baro teklifi üzerine HDP’ye yaptığı ziyarete ilişkin, “Söylemeden geçemeyeceğiz; bu ziyaretler yapılıyor ama maalesef muhalefetin önerileri iktidar tarafından dikkate alınmıyor. Bunu infaz yasasında gördük, umarız barolar konusunda aynı tutumu takınmaz. Bu bir ortak akıl yaratmaya yönelik bir adım olarak yaratır. Daha önce en ufak adım atılmadı. Bu yasa önce komisyona ardından da Genel Kurul’a getirilecek” dedi.

‘BUNU BÜTÜN PARTİLER BİLİYOR’

Komisyon aşamasında baro başkanlarının dahil edilmesi, öneri ve eleştirilerinin dinlenmesi gerektiğinin altını çizen Oluç, şöyle devam etti:

“Bu olmadan komisyon tartışmalarının son derece yararsız bir hale gelecektir. İktidarın kendisini dayatacaktır. Avukatların, özellikle savunma hakkı kullananların ciddi sorunları olduğunu biliyoruz. Bunu bütün siyasi partiler biliyor, kendileri de bunu defalarca dile getirdi. Bu sorunlar en temel noktadan, hukuk fakültelerinin niteliğinden başlıyor. Hukuk fakültelerinin niteliği ve eğitim süreci yargı açısından ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Meseleyi onun üzerinden örneklendirmek istemiyoruz ama düşünün, bir ülkede Burhan Kuzu anayasa profesörü ve Burhan Kuzu tek kişi değil. Çok Burhan Kuzular var. Ve Burhan Kuzuların eğitimi sürdüğü bir hukuk fakülteleri sisteminin yarattığı sorunlar ve sonuçlar hepimizin malumu.”

‘TUTUKLU AVUKATLAR, RUHSAT GASPLARI’

“Adil yargılanma hakkı, savunma hakkı ve silahların eşitliği hakkı ve ilkeleri çok ciddi bir şekilde çiğneniyor. Tutuklu avukatlar meselesi vardır. Bu da avukatların, savunma hakkını kullananların ciddi bir sorunu haline gelmiştir. Ruhsat gaspları ve iptalleri meselesi vardır bu da ciddi bir sorundur. Bütün bu sorunlar varken, esas itibariyle bu sorunların çözümü doğrultusuna adımlar atılması gerekirken biz çoklu baro olsun mu olmasın mı tartışmasıyla uğraşıyoruz. Aslında iktidarın hedefi makul avukat yaratma projesidir. Şimdi bu makul avukat yaratma projesi çerçevesinde esas itibariyle bu barolar tartışmasını iktidar partileri yürütmektedir. Yargının bağımlı ve taraflı hale geldiği yargı alanında tuzun koktuğunu biliyoruz. Baro sistemi tamamen iktidarın hedefleri doğrultusunda bir tartışmasıdır. Biz AKP heyetine de çok açık bir şekilde baro sisteminin yanlış olduğunu ifade ettik.”

‘BAROLAR ZAYIFLATILMAK İSTENİYOR’

“Bir ilde birden fazla baronun olması demek hukuk birliğinin sağlanması açısından ciddi sorunlar ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu sistemle aslında barolar zayıflatılmak isteniyor ve siyasi iktidara itaatkar yapılar haline getirilmek isteniyor. Bu uygulama aslında baroları siyasi bir araç olarak kullanma hedefidir. Aslında siyasi iktidar kendisine yönelik, hukuk ve yargı alanında attıkları adımlara eleştirilerin ve muhalif sesleri azaltmak için bu tartışmaya yeniden ısıttı, gündeme getirdi.

BAHÇELİ’NİN TÜRKÖNE AÇIKLAMASI

Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Oluç, “MHP Genel Başkanı’nın Müntazer Türköne’nin yeniden yargılanması ile ilgili değerlendirmesi ve çağrısı oldu. Nasıl değerlendirirsiniz“ sorusuna şu karşılığı verdi:

“Sayın Bahçeli çok önceleri, tam tarihini hatırlamıyorum ama şöyle bir çağrıda da bulunmuştu. FETÖ’cü olduğu iddiasıyla yargılanan, hakkında soruşturma yürütülen savcı ve hakimlerin hazırladığı iddianameler ve bu iddianamelerle açılan davaların hepsi gözden geçirilsin, demişti. Bu sözünün arkasında durmadı. Biz bunu Genel Kurul’da da ifade ettik. Biz ifadenin doğru bir ifade olduğunu düşünüyoruz. Hem önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş hem milletvekilliği düşürülen Leyla Güven, Musa Farisoğulları ve şimdi geçmiş dönem milletvekillerimiz olan ve cezaevinde bulunan davaları süren ve tutuklu bulunan milletvekillerimizin iddianameleri, yargılanan, yurt dışına çıkan hakim ve savcıların eseridir. Sadece Türköne değil tüm bu davalarla ilgili yeniden gözden geçirilmesi ve bu davaların yok hükmünde sayılması gerektiğini düşünüyoruz.”