Taybet İnan’ın ölümüne ilişkin “6 gün sonra öğrendik” diyen emniyete bir yalanlama da o gün Silopi’de olan HDP’li vekil Aycan İrmez’den geldi.

İrmez, “Defalarca 112 ve 155’i aradık. İçişleri Bakanlığı’nı da bilgilendirdim. Açılan ateşten dolayı ambulans geri döndü” dedi. 

Şırnak’ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının 5’inci gününde 57 yaşındaki Taybet İnan ve kayını Yusuf İnan öldürüldü. 7 gün cenazesi yerde bekletilen Taybet İnan ile kayınının ölümüne ilişkin savcılığın talebine cevap veren Silopi Emniyet Müdürlüğü, olaydan 6 gün sonra bilgilerinin olduğunu ileri sürdü.

Taybet İnan’ın eşi Halit İnan, “Olay gecesi ve sabahı 155’i defalarca aradık ve bilgilendirdik” sözleriyle emniyeti yalanladı. İnan’lar öldürüldüğünde kentte olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Aycan İrmez de emniyet ve savcılığı yalanladı. 

‘TELEFON KAYITLARI BULUNABİLİR'

Olay yaşandıktan hemen sonra Taybet İnan’ın oğlunun kendisini aradığını kaydeden İrmez, bilgilendirdiği 112 Acil Servisi’nin kendisini 155 Polis İmdat Hattı’na yönlendirdiğini aktardı. Bunun üzerine 155’i arayarak İnan’ların yaralı olduğunu yetkililere ifade ettiğini söyleyen İrmez, “Sabaha kadar defalarca 155 ve 112’yi aradım. Hatta jandarmayı dahi arayıp, olay hakkında bilgi verdim. O günün telefon kayıtları bulunabilir. 155’deki polisler İnan’ların bulunduğu bölgenin güvenli olmadığını bu yüzden ambulansın olay yerine geçişine izin vermeyeceklerini belirtti” bilgilerini aktardı. 

‘İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NI DA BİLGİLENDİRDİM’

İçişleri Bakanlığı’nı da bilgilendirdiklerinin altını çizen İrmez, olayın kamuoyu tarafından da yakından takip edildiğini hatırlatarak, “Tüm dünya bundan haberdar oldu. Hatta yoğun ısrarımız sonucu 2 defa olay yerine ambulansı yönlendirdiler. Ancak beyaz bayrakla Taybet İnan’ın yanına gelmek isteyen aile üyelerine de ateş açıldı. O yüzden ambulans geri gitmek zorunda kaldı” diye konuştu. 

‘ENVANTERDE OLMAYAN SİLAHLAR KULLANILDI’

Bilirkişi raporlarının “Taybet İnan’ın vücudunda çıkan metal parçaların hangi silaha ait olduğunun belirlenemediği” kararına da değinen İrmez, “Bu tarz olaylarda vücutta çıkan mermilerin hangi silaha ait olmadığının genel olarak tespit edilememesi tesadüf değildir. Henüz yasak kalkmadan kente bulunan asker ve polisler tüm silah atıklarını topladı. Amaçları arkalarında delil bırakmamaktı. Hatta o dönem güvenlik güçleri, envanterinde kayıtlı olmayan silahlar dahi kullandı” dedi. 

‘HERKES POTANSİYEL SUÇLU OLARAK GÖRÜLÜYORDU’ 

İrmez, savcılığın “Güvenlik güçlerinin silahsız hiçbir şahsa, terör örgütü üyesi olsa dahi ateş açmadığı görülmektedir” tespitine ilişkin de şunları söyledi: “O dönem 13 yaşındaki çocuk da 72 yaşındaki dede de yaşamını yitirdi. Bu insanların yaş aralığına iyi bakılmalı. Küçük çocuk ve yaşlı insanların elinde silah mı vardı? Bu halk orda yaşanan her şeye şahittir. Bunlar göz önünde bulunduğunda çelişkiler ortaya çıkıyor.”  

Yasak esnasında güvenlik güçlerinin herkesi potansiyel “suçlu” olarak gördüğünü savunan İrmez, şöyle devam etti: “İnsanların evleri başlarına yıkıldı. Aç ve susuz bırakıldılar. En yakınlarındaki insanlar öldürüldü. İnsanlar toplu bir şekilde kapalı spor salonuna götürülüp sorgulamalardan geçirildi. İşkenceye maruz kalan çok sayıda insan oldu. Evlere zorla baskınlar düzenlendi.” 

KAYNAK: Mezopotamya Ajansı