HDP Sözcüsü Ebru Günay, tecride karşı ortak mücadelenin önemine dikkat çekerek, "İmralı Adası’nda bugün savaş ve barış, demokrasi ve otoriterlik, teklik ve çokluk iradeleri çarpışmaktadır. Bu çarpışma tarihidir ve sonuçları da tarihi olacaktır" dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisine yönelik saldırı ve kapatma davasına ilişkin HDP Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi. Konuşmasının başında İzmir İl Örgütü binasında gerçekleştirilen saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı anan Günay, “Yoldaşımızın derin acısını yaşıyoruz. Halkımızla birlikte Deniz’in yasını tutuyoruz. O günden beri halkımız, dostlarımız, emek, barış ve demokrasi güçleri, sendikalar partimizi yalnız bırakmadı. Milyonlar Deniz için ayağa kalktı, büyük bir öfke ile saldırıyı ve katliamı lanetledi. Deniz’in anısına, mücadelesine onun bize bıraktığı sorumluluklara sahip çıktı. Yaşadığı o tarifsiz ve derin acıya rağmen Deniz’in annesi dimdik ayakta, Deniz’in yoldaşları olarak bizler yaşadığımız acıyı her zamankinden daha kararlı bir şekilde mücadeleyi sahiplenme gerekçesi kabul ediyoruz” dedi.   

‘TUTUMUMUZ NET’

Günay, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bu sahiplenme, bu kararlı tutum, kötülüğün karşısına dikilen bu onurlu duruş, katillere ve katliam ortaklarına verilen en anlamlı yanıttır. Bizi korkutmaya, sindirmeye çalışanlara; bu korkakça, canice cinayete boyun eğmemizi bekleyenlere karşı halkımızın da partimizin de dostlarımızın da, demokrasi, özgürlük ve barış isteyen herkesin tutumu nettir. 

BU ÜLKENİN SAHİBİYİZ

Biz bu ülkenin sahibiyiz, her karış toprağındayız, hayatın her alanındayız, bizi bitirmek mümkün mü? Katliamlarla, cezaevleriyle, kumpas yargılamalarıyla, kapatma davalarıyla bizi bitiremezsiniz. Başaramayacaksınız. Eğer katliamla ölümle başarılı olunsaydı, hak ve özgürlük talebi bastırılabilinseydi, Halepçe’yi bombalayan ve 5 bin insanı bir anda katleden Saddam başarılı olurdu, dünya insanlığının başına bela olan ve milyonlarca insanın hayatına sebep olan Hitler başarılı olurdu. Hiçbiri başaramadı siz de başaramayacaksınız. Çünkü biz haklıyız, çünkü bu ülkede yaşayan 80 milyon insanın demokrasi, barış ve özgürlük istekleri var. Biz bu taleplerin savunucularıyız, biz hak olanı hakikat olanı savunuyoruz, evrensel değerlere sahip çıkıyoruz, bu halkın ve toplumun geleceği için mücadele ediyoruz. Buna karşı duran ve saldıran herkes kaybetmeye mahkumdur. 

YARGI BU KATLİAMIN SORUMLUSUDUR

İşte bu hakikatten duydukları korku ile saldırıyorlar. Deniz’i katledenler bu çürümüş sistemi ayakta tutmaya, karanlık ilişkilerini gizlemeye, halkın sırtından yaşadıkları lüks ve şatafatı asalakça sürdürmeye çalışanlardır. Biz ilk gün de söyledik, bugün de söylüyoruz. Katili tanıyoruz, katilleri tanıyoruz. Bu cinayetin arkasındaki güçleri biliyoruz.  Bu saldırı ve katliam 7/24 parti binalarımızın önünde nöbet tutan emniyet güçlerinin gözü önünde gerçekleşti. Parti binalarımızın önünde kamp kuran, partimize girip çıkanları fişleyen, hedef gösteren emniyet güçleri ve onların işbirliği ile çadırlar kuran provokatörler bu katliamdan sorumludur. Bu katliamı gerçekleştiren sadece tetiği çeken katil değildir. Daha olayın ilk anında, ‘HDP binasında çatışma’ haberleriyle olayı manipüle etmeye, daha sonra ‘Neden daha fazla HDP’li ölmedi, öldürülmedi’ diyerek beklentisini gizlemeyen ve partimizi suçlama hadsizliğinde bulunan gazeteci görünümlü tetikçiler ve gazete diye geçinen paçavralar bu olayın sorumlusudur. Sabah akşam partimizi hedef gösteren iktidar partisi, onunla çıkar ortaklığı yapanlar bu saldırının sorumlusudur. Tıpkı Tahir Elçi ve Hrant Dink cinayetlerinde olduğu gibi iktidarın hedef göstermesi sonucu en demokratik hakkımızı yargılama konusu yapan ve bunun üzerinden de partimizi ‘kriminalize eden’, halkımıza saldıranları ve katliam yapanları ise aklayan yargı bu cinayetin sorumlusudur.

KATLİAM MEKANİZMASI

Biz biliyoruz ki bu ülkede muhaliflere, düşmanlaştırılan kesimlere karşı kurulmuş çok basit ama çok ahlaksız bir cinayet mekanizması işliyor. İktidar hedef gösteriyor, özel savaş aparatı olan yandaş bunu köpürtüyor, yargı harekete geçip yargılıyor, talimatı alan lümpen katiller harekete geçerek cinayeti işliyor. Hrant Dink, Tahir Elçi ve yüzlerce cinayet işlendi. O yüzden diyoruz ki, rantlarının HDP’nin susturulmasından geçtiğini düşünen, kirli düzenin sürdürülmesi için partimizi hedef alan çevreler bu cinayetin sorumlusudur. Bugüne kadar partimize yapılan bütün saldırılarda, saldırganları koruyan onlara yol veren Genel Merkezimize yapılan taşlı saldırı örneğinde olduğu gibi saldırganları güvenli bir şeklide uzaklaştırıp gözaltına bile alma ihtiyacı görmeyen, katliam yapan IŞİD görevlilerine eşlik eden kolluğun bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı bu cinayetin sorumlusudur.
 
DAVALAR KONSEPTİN PARÇASI

Hiç kimse saldırıyı kişisel bir öfke sonucu işlenmiş bir cinayet gibi göstermesin. Bunu yapanlar bu cinayetin ortağı olanlardır. Biz biliyoruz, bu cinayet iktidar bloğunun, iktidar yandaşı basının, iktidarın günümdeki yargının, onun denetiminde hareket eden kurum ve kuruluşların ortak yapımıdır. İzmir’de il binamıza yapılan saldırı, Deniz yoldaşımızın katledilmesi, siyasetçilerimizin Kobanî Kumpas davasıyla yargılanması ve partimize açılan kapatma davası, aynı saldırı konseptinin ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı akıl tarafından tertiplenmiş ve hayata geçirilmiştir. Aynı karanlık ilişkilerin ürünüdür. 

CİNAYETİN SİYASİ BİLDİRİSİ OKUNDU

Cinayet detayları partimiz karşısında kurulan çadırlarda konuşulmaktadır. Bunu saklama gereği bile duymuyorlar. İktidarın küçük ortağı cinayetten hemen sonra ortaya çıkan tepki üzerine önce 'bizimle alakası yok' dediği cinayeti üzerinden saatler geçmeden meclisteki grup toplantısında üstlendi. Katil, kendisine verilen akılla cinayeti 'kişisel bir tepki' gibi göstermeye çalışırken, biz cinayetin siyasi bildirisini 'Deniz Poyraz’ı terörist' olarak gösteren ve katliama onay veren MHP’nin grup toplantısında dinledik. Bu HDP’ye oy veren milyonlarca insanı 'terörist' gören ve aynı mesajla tehdit eden akıldır. 

İNTİKAM VE RÖVANŞ DAVASI

Bu akıl şimdi de katliamla, cezaevleriyle, tutuklamalarla başaramadığı nihai hedefini gerçekleştirmek için partimiz hakkında kapatma davası açtı. AKP-MHP genel merkezlerinde hazırlanan ve içerdiği saçmalıklar, absürtlükler nedeniyle AYM tarafından iade edilen iddianame bir iki göstermelik değişiklikten sonra sanki yeni deliller bulunmuş gibi kabul edildi. Üstelik de AKP’nin iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimlerinin yıldönümünde! Bu tarih rastlantı değil. Zaten İktidarın başındaki 7 Haziran yenilgisini hiç unutmadığını ittiraf etti. İşte bu yüzden bu saldırılar intikam saldırısıdır diyoruz, bir rövanş ve öç alma konseptidir. Baştan sona hiçbir hukuki değeri olmayan iddianamede art arda sıralanan absürtlükleri saymakla bitmez... HDP kurucu üyesi değilken kurucu üye olarak tanımlanan vekillerimiz mi dersiniz, Mardin'de devam eden üyelerimizin yargılandığı kumpas dosyalarında  geçen 2008’den bu yana ulaşılmayan gizli tanıklar mı dersiniz, isim karışıklıkları mı dersiniz, Meclis'e gelmeyen fezlekeler mi dersiniz; özetle kullanılan tüm anayasal haklar iddianamenin konusu haline getirilmiş. 

PARTİMİZE KARŞI SİYASİ BİLDİRİ

Bunun gibi onlarca yüzlerce suçlama ile bu çöp metin hazırlanmış. Bu metin o yüzden bir hukuk metni değil, HDP’ye karşı hazırlanmış bir siyasi bildiridir. Bu metne karşı biz de en güçlü siyasi bildiriyi hazırlayacağız. Biz kendimizi değil, demokrasiyi, hukuku, adaleti, barışı, temel insan hakları ve değerlerini savunacağız. Çünkü saldırı esasen bu değerlere karşıdır. Haliyle HDP’ye yaklaşım, bu ülkenin geleceğine yaklaşımdır. Bu dava HDP’yi değil Türkiye’yi, Türkiye’deki insani bütün değerleri kapatma davasıdır. Partimizi kapatmaya teşne olanlar, anayasadan beklenti içinde olanlar, anayasayı bir kez daha tümüyle rafa kaldırmaya çalışıyorlar. Peki, Anayasasız bir devlet nasıl bir devlettir? Bir iktidar kendi en üst kurumu olan ülkenin anayasasına ve onun kararlarına uymuyorsa o iktidarın adı nedir? Böylesi bir devlette vatandaşların hukukunu kim koruyacak? Bunları sormalıdır siyaset ve Meclis.  

YÜZLEŞMEK YERİNE YÜZSÜZLEŞTİLER

Mafyayı, çeteye yol vermek için HDP’yi kapatmaya çalışıyorlar. Çünkü pudra şekeri ticareti için daha çok gemi ve deniz yollarına ihtiyaç duyuyorlar. Her şeyi ranta çeviren bu çürümüş ve göbekten bağlı oldukları sistemi sürdürme derdiniz var. O yüzden HDP’yi kapatmaya çalışıyorlar. HDP’ye kurulan kumpas ve intikam davası; aynı zamanda Kürt sorununda gelinen çıkmazın da sonucudur. Kürt sorunu ile yüzleşmek yerine aynı ezberleri tekrarlayarak yüzsüzleşenlerin vardığı nokta işte bugün komplo, katliamlara başvurmaktır, çete-mafyadan medet ummaktır. 

6 MİLYON SEÇMENİN EVİ HDP GENEL MERKEZİDİR

HDP’yi kapatamayacaklar, 6 milyon insanın siyasi temsiline ve onun siyaset yapma hakkına engel olamayacaklar. Türkiye’nin dört bir yanında bulunan 6 milyondan fazla seçmenin evi HDP genel merkezidir. 8 Mart’ta, Newroz’da bu halk iradesine en güçlü şekilde sahip çıktı bundan sonra da sahip çıkmaya devam edecek. Şimdiye kadar bu halkın defalarca partisini kapattınız, her türlü engelli çıkardınız ama bu halk demokratik siyasette ısrar etti, mücadelesini büyüterek yoluna devam etti. Dün direndik bugün de direnmeye devam edeceğiz. 

HALK SİZE DERS VERECEK

Biz halkımızın iradesini doğru temsil etmek için var gücümüzle mücadeleyi yükselteceğiz. HDP’nin kapatılmasıyla partisi kapatılan insanların kendilerine bu kötülüğü yapanlara oy vereceğini düşünenler bu halkı hiç tanımıyor. Bu halk onlara yakında siyaseten hiç unutamayacakları öyle bir ders verecek ki, 90’lı yılların karanlık aktörleri gibi silinip gidecekler. Aynı saldırgan ve tasfiyeci akıl Kobanî Kumpas Davasında da devrede. Kobanê davası da tek bir merkezden ve tek bir amaçla yazıldı. Bu kumpas iddianamesi iktidarın kirli ittifaklarını, devletin kasalarını boşaltmalarını, hak ve hukuk gaspını gizlemek, ülkeyi de daha fazla karanlığa sürüklemek amacıyla yazıldı ve yürürlüğe konuldu. İki haftadır, Sıkıyönetim Mahkemelerini anımsatır şekilde Sincan’da Kumpas davası görülüyor. İddialar malum, arkadaşlarımız en ağır suçlarla suçlanıyorlar. Peki salonda ne oluyor? Arkadaşlarımıza “HDP’ye ne zaman üye oldun, HDP’nin MYK toplantısına katıldın mı, twitleri hangi amaçla attın ya da paylaştın” gibi akla ziyan sorular yöneltiliyor. Yani Kobanî Kumpas Davasında düşünce ve ifade yargılanması yapılıyor. Burada da bizim siyaset tarzımız hedefleniyor, çözüm önerilerimiz engellenmeye çalışılıyor. Mahkeme heyeti bu davada taraf olduğunu iktidarın talimatlarını yerine getirdiğini göstermekten geri durmuyor.

'FETÖ' YARGISININ AKLI MAHKEMEDE
 
Kobanê kumpas davasının görüldüğü Sincan’da yaşananları, hukuk adına yaşanan garabeti gidip görmek gerekiyor. Baştan aşağıya çamur bir iddianame söz konusu, yargılanan arkadaşlarımız ve avukatlarımız, bu hukuksuzluğu, bu vicdansızlık ve insanlık dışı siyasal anlayışı yerle yeksan ediyorlar. Bu iktidar her alanı kirlettiği gibi yargı alanını da kendi güdümünde hareket eden memurlara çevirdi. Ancak 'FETÖ’nün savcıları ve yargıçları gibi hareket eden bugünün müktedirlerine de hatırlatmak isteriz ki, ayaklar altına aldığınız adalet olgusu bir gün sizden hesap soracak. Ne siz ne de talimatlarını yerine getirdiğiniz AKP-MHP iktidarının yetkilileri bu hesaptan kaçamayacak.  

ARKADAŞLARIMIZ FAŞİZMİ YARGILIYOR

Arkadaşlarımız günlerdir Sincan’da demokrasi tarihine örnek olarak geçecek bir duruş sergiliyorlar. Her biri bu ucuz suçlamalara karşı kendilerini değil Türkiye halklarının ortak geleceğini savunuyorlar. Faşizmi yargılıyorlar. Bu dava IŞİD’in hezimetinden duyulan öfkenin eseridir, 7 Haziran’ın intikamıdır. AKP-MHP’nin 7 Haziran yaraları o kadar büyük ki, ne yapsalar nafile. Biz daha nice 7 Haziranlar ve 31 Martlar yaşatacağız. Bu nedenle biz tüm muhalefet diyoruz ki bu dalga HDP ile sınırlı değildir. Demokrasi mi otoriterlik mi ikilemidir. Ne olursa olsun şu tespit tarihe not düşsün; HDP’ye açılan davalar AKP’nin ismini tarihten silecek HDP fikriyatının ülkenin her yerinde kök salmasını güçlendirecektir. 

AÇLIK GREVLERİ
 
Cezaevlerinde sürdürülen ve bugün 210’uncu gününe giren açlık grevi eylemlerindedir tecrit. Defalarca söyledik siyasi tutsakların talepleri insan haklarından ve adaletten yana olan milyonların haklı talepleridir. Ancak AKP-MHP iktidarı tecritte ısrar etmeye devam ediyor. İktidar bir an önce bu haklı taleplerin gereklerini yerine getirmeli, Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride ve hapishanelerdeki baskılara son vermeye çağırıyoruz. Ve biliyoruz ki çeteleriyle, mafyalarıyla ve savaş baronlarıyla Türkiye’ye çöken, bizleri nefessiz bırakan AKP-MHP iktidarına karşı demokrasi güçlerinin birleşmekten ve ortak hareket etmekten başka şansı yoktur. Bu talan ve tecrit düzenine ancak mücadele ederek son verebiliriz.”