Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 8 Ocak 1996 tarihinde haber takibi sırasında gözaltına alınarak katledilen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe’yi anan Günay, “Bundan 25 yıl önce 8 Ocak 1996 tarihinde haber takibi yaparken gözaltına alınan ve polis tarafından katledilen Metin Göktepe ve basın şehitlerini unutmadık; mirasları olan özgür bir gelecek yaratmak da bizlerin sorumluluğudur. Metin Göktepe'nin katledilmesi faili meçhul bir cinayet değildir. Gerçeklerin açığa çıkmasını istemeyen iktidarlar ve onlara bağlı güçler tarafından işlenen yüzlerce faili belli cinayetten biridir. İktidarların gerçeklerden duyduğu korkunun göstergesidir” dedi.

PARİS KATLİAMI

Günay, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te katledilen Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız, Leyla Şaylamez ve Fidan Doğan’ın katledilmesinin üzerinden 8 yıl geçtiğini söyledi. Katliamın her şeyden önce Kürt halkının çözüm iradesine ve barış arayışına karşı geliştirilen ve uluslararası boyutu olan bir katliam olduğunu belirten Günay, “8 yıldır bu katliam, ilgili devletlerin müdahalesiyle karanlığa itilmeye çalışılıyor, aydınlatılmasına izin verilmiyor. Biz bu katliamın faillerini de iyi tanıyoruz ve ne olursa olsun halklara, kadın mücadelesine, özgürlük arayışına karşı gelişen hiçbir katliamın asla karanlıkta kalmasına izin vermeyeceğiz. Mücadeleleri geleceğe ışık tutmaya, umut yaratmaya ve bize yol göstermeye devam ediyor” şeklinde konuştu.

YENİ YILDA TOPLUMA SALDIRI

İktidarın yeni yıla topluma karşı saldırılarla girdiğini ifade eden Günay, “AKP-MHP iktidarı, 2021 yılına; yaşanan ekonomik krizi, halkın sırtına yüklemek, yandaşlarını ise halktan topladığı kaynaklarla zenginleştirmek için hızlı bir giriş yaptı. Yeni rejime Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişte ‘her şeyi hızla’ halledeceğiz diyen Erdoğan’ın,, hızdan kastının zam hızı, yandaşı zengin etme hızı olduğunu bir kez daha gördük. Asgari ücretle çalışan on milyon yurttaşımıza verilen yüzde 21,6’lik ücret artışı, bir günde geri alındı. Bu kadar hızlı şekilde yurttaşın cebini soyan başka bir iktidar tarih boyunca görülmedi” diye belirtti.

BOĞAZİÇİ PROTESTOLARI

Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının ardından başlayan protestolar ve polis müdahalelerini değerlendiren Günay, “Boğaziçi Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Çağ Üniversitesi, Antalya Bilim Üniversitesi için yapılan işlemler rektör atamaları değil, kayyım atamalarıdır. Kayyım AKP/MHP iktidarının vazgeçilmezi ve yönetim biçimidir artık. Türkiye toplumu, öğrenciler, geleceğe umutla bakmak isteyen hiç kimse bu duruma rıza göstermiyor, bu dayatmayı kabul etmiyor. Boğaziçi Üniversitesinde yükselen tepki toplumsal itirazın en yalın ifadesidir. Meşru ve haklı protestolardır. Öğrenciler, akademisyenler iktidara biat etmeyerek demokratik protestolar gerçekleştiriyorlar” diye konuştu.

‘KOLLUK SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDİYOR’

Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Atanan kayyıma, kayyım zihniyetine, ‘Hiç utanmanız yok mu?’ diye soruyorlar. Bu gaspçı ve yolsuzluğa batan toplum düşmanı iktidarda da kayyım zihniyetinde utanç olmaz, olamaz. Bunlarda ar yok, haya yok, yüzleri kızarmıyor. Ama bu yüzsüzlüğün üzerine çekilen maske düştü, şiddet, yalan, gözaltılar ve manipülasyon ile gerçekler çarpıtılamaz, yapılan hukuksuzlukların artık üzeri örtülemez. Bugün itiraz eden gençlik ruhu dizginlenemez, adalet, özgürlük, söz hakkı ve tanınma talebi bastırılamaz. Baskıya, zora ve şiddete karşı çıkmak onurlu bir direniştir. Kayyım rejimi ise demokrasinin inkârıdır. Öğrenciler çıplak aramayla işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldı. Demokratik gösteri hakkının engellenmesi, işkence ve kötü muamele suçtur, iktidar ve onun emrinde hareket eden kolluk açık biçimde suçu işlemeye devam ediyor.”

‘KAYYIM REJİMİ ÜLKEYE YAYILIYOR’

Yeni rejimin krizler ürettiğini ve çöküşe doğru gittiğini vurgulayan Günay, 2015 yılından bu yana devam eden çatışmalı ortamın Türkiye’nin her yerine yayıldığını ifade etti. Günay, şunları söyledi: “Kürt sorununa güvenlik konseptiyle yaklaşan iktidar, bir türlü hâkimiyet kuramadığı üniversitelere de el atmış durumdadır. Kürt kentlerinde uygulamaya soktuğu kayyım rejimini tıpkı tecrit rejimi gibi tüm Türkiye sathına yayma çabası içindedir artık. Üniversite kapısına vurulan kelepçe bugün vurulmadı. O kelepçe, Kürt coğrafyasında belediyelere ilk kayyım atandığında, halk iradesine el konulduğunda vuruldu. O yüzden o kelepçe toplum iradesine vurulmak istenen kelepçedir ve reddediyoruz, kabul etmiyoruz. Biz uygulamanın bütün ülkeye yayılacağını 5 yıl önce söylemiştik ve ne yazık ki haklı çıktık. Bugün kayyım rejimi bütün ülkeye yayılıyor. Barışın hâkim olduğu demokratik bir ülkede beraber yaşamamızın tek yolu ortak mücadeledir, demokratik ittifaktır.”

‘AKP TİPİ VESAYET’
 
TSK’ye ait ağır silah ve taşıtların emniyet ve MİT tarafından kullanılmasının önünün açılmasına tepki gösteren Günay, “Bu ağır silahları kime karşı kullanacaksınız? Niye böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duydunuz? Bu topluma karşı açık bir savaş kararı mıdır? En ufak itiraz, protesto, talep hakkı artık bir komplo ve darbe olarak nitelendiriliyor. İşte asıl darbe budur. Darbe toplumu silahla tehdit etmektir. Bu iktidar darbe mağduriyeti yaparak topluma karşı süreklileşen bir darbe yapıyor. Daha önce EMASYA birlikleri vardı ve toplumsal olaylarda, illerdeki polis gücü askerin emrine sokulurdu. Bu iktidar EMASYA’nın vesayetçi olduğunu belirterek iptal etti. Ancak özellikle bunu Kürt halkına karşı devreye soktu, halka karşı orduyu, ağır silahları kullandı. Şimdi, ordunun teçhizat gücü emniyetin emrine sokuluyor. İşte bu da AKP tipi vesayettir, darbe dinamiğinin süreklileşmesidir” şeklinde konuştu.

AKP İMZASINA SAHİP ÇIKMIYOR

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği tahliye kararını değerlendiren Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “AİHM kararı son 5 yılda demokratik siyasete karşı işlenen bütün suçların uluslararası hükmü niteliğindedir. AİHM hükümetin savunmasında yer alan ‘Demirtaş aleyhinde çok fazla soruşturma olması bile örgüt üyeliğine delildir’ ifadesine itiraz ederek, ‘Aksine çok fazla davasının olması dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra başlayan yargı tacizi ile ilgilidir’ diyerek reddediyor. Türkiye AİHM kararlarını uygulamayarak Anayasa’yı yok sayıyor. Buna göre ‘Milletlerarası antlaşmaların kanun hükmündedir’. 7 Mayıs 2004 tarihinde yapılan bu düzenlemenin altında AKP iktidarının, Erdoğan’ın imzası var. İşte söz konusu hak ve özgürlük olunca bu iktidar kendisini de inkar ediyor, imzasına sahip çıkmıyor. Bugünün AKP’si 2004’ün yılının AKP’sini tanımıyor.”
 
KOBANİ İDDİANAMESİ

Günay, Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 108 siyasetçi hakkında “Kobani soruşturması” kapsamında hazırlanan ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamenin, “yargının AKP-MHP iktidarı tarafından nasıl çökertildiğinin bir göstergesi” olduğunu belirtti. “Bu iddianame, kifayetsiz iktidarın liyakatsiz savcılarının hazırladığı bir hukuk garabetidir. Sözde iddianameden aldığımız bu örnekler değil bir yargılama belgesi, olsa olsa bir mizah dergisine kapak olur” diyen Günay, iddianamede yer alan şu örnekleri okudu: “Adalet bakanlığından olma adalet bakanlığı uluslararası hukuk ilişkiler genel müdürlüğü çocuk hukuk bürosu adına şanlıurfa cumhuriyet başsavcılığı haliliye /urfa ikamet eder. Adalet ve kalkınma partisinden olma sögütözü caddesi Çankaya/Ankara’da ikamet eder. AKBANK genel müdürlüğünden doğma Sabancı Center 4 levent beşiktaş İstanbulda ikamet eder. Altın şehir muhtarlığından doğma Ataşehir mahalle muhtarlığı başakşehir istanbulda ikamet eder.”
 
İKTİDARIN ÇARESİZLİĞİ

İddianamenin “kopyala-yapıştır” olduğuna dikkat çeken Günay, “Bu akıllara ziyan iddianameyi yazan savcılara mı, yoksa 3 bin 530 sayfa iddianameyi 325 ek klasörü kabul eden hâkimlere mi laf edeyim bilemedim. Bu iddianame iktidarın çaresizliğinin, zavallılığının en önemli göstergelerinden biri olarak tarihe kaydedildi. Bu hukuksuzlukları yapanlar eninde sonunda adil bir yargı önünde insanlığa karşı işlediği tüm suçların hesabını verene kadar da mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

HDP DİMDİK AYAKTA

Günay, partisinin direniş geleneğini 2021 yılında da sürdüreceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı: “Mücadelemiz aman vermeden devam ettikçe, direnişimiz durmaksızın sürdükçe iktidar daha fazla zorlanıyor, daha fazla tehdit ediyor. Ama biz Türkiye halklarının bu çöküşün altında kalmaması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Partimiz tüm saldırılara karşın geri adım atmak bir yana AKP-MHP faşist ittifakına darbe üstüne darbe vurmaya devam ediyor. Bu kirli siyasetin karşısında tek muhalif güç olarak HDP dimdik ayakta olunca Bahçeli ve Erdoğan’ın her gün bir başka öfke açıklaması peşi sıra geliyor. Çünkü HDP’yi tasfiye etmedikçe kafalarındaki faşizmi tam olarak icra edemeyecekler.”