Tutuklu HDP Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel, hakkında açılan dava Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.

Duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılan Demirel savunmasında, “Düşünce özgürlüğü bir anayasal haktır. Bizler birçok olay ve olgunun tanığıyız. Nusaybin, Sur ve Cizre’de yaşananları ben ve vekil arkadaşlarım olarak tanığıyız” ifadelerini kullandı.

Kocaeli 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Çağlar Demirel’in Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olan 25 Kasım 2015’te yaptığı konuşmadan dolayı açılan soruşturmanın 2’inci celsesi Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya, HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik ve Mardin Milletvekili Ali Atalan da katıldı.

Duruşmada söz alan Demirel’in avukatı Reyhan Yalçındağ, soruşturmayı açan savcının 15 Temmuz darbesinden yargılandığına dikkat çekerek, savcının soruşturulması ve yargılamanın bekletilmesi talebinde bulundu. Talebin mahkemeye heyeti tarafından ret edilmesi ardından iddianame okundu.

Mahkeme heyetinin süre talebini reddeden Çağlar Demirel, SEGBİS aracılığıyla savunmasını yaparak, “Ben Diyarbakır milletvekiliyim ve TBMM’nin yasama dokunulmazlığına sahip üyesiyim. AKP hükümeti hukuk dışı uygulamalar ile demokratik siyaset alanını daraltıp kendi iktidarını güçlendirmeyi hedeflemiştir. Örneğin, 4 Kasım’da nasıl olur da 5 ilin başsavcıları aynı gece, aynı saatte farklı dosyalardan milletvekillerini bir arada düğmeye basılmasıyla harekete geçecek bir operasyon ile gözaltına alır” dedi.

‘YARGIYA GÜVEN KALMADI’

Meclis’te bulunduğu 12 Aralık gecesi bütçe görüşmelerinin yoğun olduğu bir dönemde yurtdışına kaçma gerekçesi olarak gözaltına alındığını mahkemeye çıktıktan sonra öğrendiğini belirten Demirel, “Tutuklu bulunmayan tek grup başkanvekili ben kaldığım için imza yetkisi bir tek bendeydi. Bu şekilde yargının bağımsız tarafsızlığı tartışılmaya başlanmış. Özellikle son yapılan anketlerde yargıya güven yüzde 2.9’a düşmüştür” diye konuştu.

'NUSAYBİN, SUR VE CİZRE'YE TANIĞIZ'

Demirel, soruşturma açılan konuşmasının 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Partimiz kadınların siyasete eşit katılımını güvence altına alarak Türkiye’nin şimdiye kadar en yüksek orandaki kadın temsil oranına kavuşmasını sağlamış. Ve ilk kez bir kadın grup parlamentosu oluşturmuş.

Bu kadar kadının tutuklu bulunması Türkiye’deki kadınlara yönelik bir tehdit ve mücadelelerine bir darbedir. Her yıl kadınlar 25 Kasım’da alandadır. Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları insanlık suçudur. Son bir kaç ayda basından öğrendiğim Türkiye’de 2015 yılında 301 kadın, 2016 ise artarak 328 kadın katledilmiştir.

Kadın katliamlarını durdurmak, devletin birinci derecede görevidir. Açıklamanın tamamına bakıldığında kadına yönelik şiddet ve katliamdan söz ediyorum. Siyaseten yaptığımız tüm açıklamalar düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır.

AKP hükümetine ve devlet yetkililerine yaptığım açıklamalar tamamen eleştiri ve insan haklarına aykırılıklara dikkat çekmektir.

Bizim talebimiz hiç bir insanın yaşamını yitirmemesi için mücadele etmektir. Amacımız insanların başta yaşam hakları olmak üzere diğer haklarını korumaktır. Biz muhalefet partisi olarak AKP’nin politikalarını takip etmek ve gördüğümüz yanlışları göstermektir. Orada söylediklerimin tamamını hatta daha fazlasını aynı zamanda mecliste ve genel kurulda farklı tarihte dile getirmiştim. Düşünce özgürlüğü bir anayasal haktır. Bizler birçok olay ve olgunun tanığıyız. Nusaybin, Sur ve Cizre’de yaşananları ben ve vekil arkadaşlarım olarak tanığıyız.

‘BEN DAHİL BİRÇOK KADIN DEVLET ŞİDDETİNE UĞRADIK’

Gündemimiz kadın olduğu için bu iddianamede yaptığım açıklama kadınlara ilişkin olduğu için birkaç örnek vereceğim. Taybet Ana polis ve keskin nişancılar tarafından vuruldu ve kendi ailesinin gözü önünde bir hafta bekletildi. Cenazesi alınamadı.

Yaşlı bir ananın bir hafta boyunca yerde kalması tüm kamuoyu tarafından görüldü. Yine Sur’da bizzat ilgilendiğim bir konu Fatma Ateş. Çocuklarının gözü önünde yaralanıyor ve bizi arayıp yardım istediler. Acil ambulans talebinde bulundular. Ben bizzat yetkililere adresi verdim. Ambulans çok daha sonra bir yere kadar gitti ve Ateş ambulans yerine getirilene kadar yaşamını yitirdi.

Bunun gibi birçok kadının öyküsünü anlatabilirim. Bunların hepsi Kürt kadınıydı. Yine Silopi’de 3 Kürt kadın siyasetçi Sêvê Demir, Pakize Nayir ve Fatma Uyar, açılan ateş sonucunda yaralandıklarına dair bilgi ulaştı.

Birçok vekil arkadaşlarımızla birlikte Sağlık Bakanı, İçişleri Bakanı ile görüşmeler yaptık. Ama ertesi gün katlettiklerini cenazelerinin hastaneye götürüldüğünü duyduk. Bunların açığa çıkması lazım. Ben dahil olmak üzere birçok kadının devlet şiddetine uğradığı bir gerçektir. Bu örnekler herkesin yakınlarının gözleri önünde gerçekleşen durumlardır. Bizler bunların tanıklarıyız. Fakat bunları gerçekleştirenler açığa çıkarılmadı. Bugün dikkat çekmek isteğimiz konuları ifade ettiğimiz için suçlanıyoruz.”

Yine yasaklar zamanında Cizre ve Sur’da öldürülen kadınların teşhir edilerek, çıplak bedenlerin önünde polis ve askerlerin fotoğraf çekip sosyal medyada paylaştıklarını hatırlatan Demirel, “Bu Türkiye tarihinde kabul edilecek bir durum değildir. Devlet terörü üzerinden bahsettiğim 5 yıldır hâlâ açığa kavuşturulamayan Roboski Katliamı’dır” dedi.

‘ANAYASA TARTIŞMALARINDA HDP’LİLER İÇERİDE’

Demirel, Anayasa görüşmelerinin olduğu bu süreçte, Meclis’in 3’üncü büyük partisi HDP milletvekillerinin saf dışı bırakıldığına dikkat çekti.

Demirel, “Oysaki Türkiye’nin geleceğini etkileyen, rejim değişikliğine varan bir anayasa değişikliğiyle, sistem değişikliğini öngören böylesi önemli bir teklifin tartışılması sürecinde HDP’li milletvekillerin tutuklu bulunması Anayasa’ya aykırıdır ve genel kurul tartışmaları durdurulmalıdır” dedi.

Demirel hakkındaki suçlamaları ret ederek beratını talep etti.

Duruşmaya Demirel ile birlikte SEGBİS üzerinden katılan avukatı Zeynep Çakmakçı da, bir milletvekilin kürsüde söylemiş olduğu sözlerden yargılanamayacağını, bunun ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek, konuşmaların bu çerçevede değerlendirilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti söz konusu açıklamanın grup toplantısında söylenip söylenmediğini, söylenmiş ise CD’ye aktarılarak çözümlenmesinin yapılması için TBMM Başkanlığına müzakere yazılmasını isteyerek, duruşmayı 30 Mart tarihine erteledi.

‘TUTUKLAMALARIN HUKUKLA ALAKASI YOK’

Mahkeme sonrası Mardin Adliyesi önünde açıklama yapan HDP Mardin Milletvekili Ali Atalan, bu duruşma ile vekillerin tutuklanmasının hukukla alakasının olmadığını savunarak, “Halkımızın iradesine bir darbe gerçekleştiriliyor. Kadın katliamını kınayan vekilimizin açıklaması suç gösterilmiş. Buradan da anlıyoruz ki, AKP zihniyeti Kürt halkına, Kürt kadınlarına düşman kesilmiş. Hiçbir vekilimiz, temsilcimiz haksızlığa, hukuksuzluğa karşı geri adım atmayacaktır” dedi.

(Kaynak: Dihaber)