HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, muhalefetin dinlenmesinin ahlak dışı olduğunu belirterek, “Ne dediğimizi merak ediyorsanız, neden bizi susturmak istiyorsunuz?” diye sordu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, Medipol Başakşehir Yardımcı Antrenörü Pierre Webo’ya yönelik ırkçı saldırıyı kınayarak sözlerine başladı. Irkçılığa karşı her yerden ses yükseldiğini dile getiren Beştaş, “Bu tabi ki anlamlıydı ama biz Türkiye yurttaşları olarak şunu söylemek isteriz. Marks Webo’ya yapılan ırkçı saldırıya karşı çıkarken, evin içinde Türkiye’de meydana gelen ırkçı saldırıları görmezden gelemezsiniz, gelmeyin. Ermenilere, Süryanilere, Kürtlere toplumun farklı kesimlerin dillerine, inançlarına yönelik ırkçı saldırılar nefret dili aralıksız bir şekilde devam ediyor. Buna karşı sesini çıkarmayanları, bunu besleyenleri biliyoruz. Amedspor’a aralıksız devam eden ırkçı saldırıları unutmadık. O konuda tüm Türkiye’nin tepki vermesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz” dedi.

MUHALEFETİN DİNLENMESİ 

Türkiye’de önemli bir sorunun da siyasi partilerin dinlenmesi olduğuna dikkat çeken Beştaş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun konuya dair, “partinin genel başkanlarının dinlemek devlet sapıklığıdır” açıklamasını hatırlattı. Beştaş, partisinin İstanbul İl Örgütüne yerleştirilen ses dinleme böceklerini kamuoyuyla paylaştıklarını ifade ederek, “Soylu işin adını koymuş. Muhalefete yönelik dinleme işlemi sapıklıktır, doğru ahlak dışıdır. Kabul edilemez bir tutumdur ama Soylu bunu söylerken, partimizde böcekler çıktığını unutmuş olacak herhalde. Somut delil olduğu için savcılığa sunacağız. Buna yönelik iktidardan da Soylu'dan da cevap gelmedi. Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin dinlenmesine cevap bile vermedi. Bu kabuldür, bu ikrardır. Bu biz dinledik demektir” şeklinde konuştu.

‘NEYİ MERAK EDİYORSUNUZ?’

Partilerinin daha öncede usulsüz bir şekilde dinlendiğini hatırlatan Beştaş, “Geçmişten beri parti binalarının dinlediğini biliyoruz. Bunu sadece biz değil kendileri ile kuruculuk yapan, partide uzun yıllar çalışan isimler de bu uygulamaları kabul ediyorlar ve özeleştiri veriyorlar. Ali İhsan Arslan bunu söyledi. ‘Fetö yöntemleri kullandık’ dedi. Biz buradan soruyoruz: HDP’yle ilgili hakikaten neyi merak ediyorsunuz? Gelin biz size bunu anlatalım, bize sormanıza gerek bile yok. Meclis kürsülerinde, sokakta, basında her şeyi konuşuyoruz. Yüzünüze vurduklarımız yetmedi mi? Bir de gizlice mi dinlemek istiyorsunuz? Ne dediğimizi merak ediyorsanız, neden bizi susturmak istiyorsunuz? Basın açıklamalarımızı, etkinliklerimizi, sözlerimizi kısmak için sadece Van'ı örnek vereyim, basın açıklamalarını basının çekmesine izin vermiyorlar. Bir yandan susturmak istiyor, basına ambargo uyguluyorlar, ırkçılık serbest ama gelip bizi gizli gizli dinliyorsunuz. Bu konuda İçişleri Bakanı başta olmak üzere iktidar sözcülerinden bu dinlemeyi neden yaptıklarına dair bir açıklama bekliyoruz. Sorumlular hakkında varsa bir soruşturma açıklasınlar, yoksa neden başlatmadıklarını açıklasınlar” diye konuştu.

AŞI TARTIŞMALARI

Koronavirüs ile ilgili gündeme gelen aşı tartışmalarına değinen Beştaş, “Türkiye’nin ortalama 100 milyon aşıya ihtiyacı var. Bütçe görüşmeleri sırasında herkese ücretsiz nitelikli aşı olması için önerge verdik fakat maalesef reddedildi. Neymiş, kaynak yok diyorlar. Kaynakları var, Sağlık Bakanlığı bütçesinin kaynakları var, bunun için ayrıca insan yaşamının söz konusu olduğu bir ortamda, her türlü kaynağın yaratabileceğini biliyoruz. Sarayın şatafatın bütçesi aşıya aktarılırsa, bu sorun çözülecektir. Sadece güvenlik harcamalarının bir kalemi aşıya aktarılsa gene çözülür. Çin’den 10 milyon aşı getireceğiz dediler. Herkes bu soruları soruyor. Türkiye’nin 100 milyon aşıya ihtiyacı varken, 10 milyon aşı getirilmesi demek, hepimizin aklı ile alay edilmesidir. En az 50 milyon yurttaşın 2 doz aşıya ihtiyacı var, 10 milyon aşı getireceğiz demek abesle iştigaldir” ifadelerini kullandı.

‘NİTELİKLİ AŞI TOPLUMUN HAKKI’

Pandemi sürecinin kötü yönetildiğini söyleyen Beştaş, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “Günde ortalama açıklanan rakamın yanına bir sıfır koyun” şeklindeki açıklamasını anımsatarak, bunun günde 600-700 insanın koronadan yaşamını yitirdiği anlamına geldiğine işaret etti. Beştaş, “Bu durumda vefat sayısını bile gizleyen ahlaki olmayan bir tutumu aşıda da yaparlarsa, bu halk kime güvensin. Bunu şu nedenle söylüyoruz. Yalanlar üzerine kurulu bir iktidarda yaşam hakkı, can güvenliği, sağlık hakkı gibi bir meselede yalanın bedeli ölümdür. Can kaybıdır, sakat kalmaktır. En nitelikli aşı bu toplumun hakkıdır” dedi.

YAŞANAN ÖLÜMLER 

“Rastgele kervan yolda dizilir misali bir anlayışla karşı karşıyayız” diyen Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi bir de Alman aşısından bir milyon adet getireceğim, bunu eczanelerde satacağım diyor. Çin aşısını ücretsiz veriyorsun, peki Alman aşısını neden satıyorsun. Alman aşısını parası olan alacak, korondan korunacak, yoksul gidecek Çin aşısını yapacak. Bu açıklama bile aşılar arasında güvenilirlik açısından bir tespit olmadığını ortaya koyuyor. Parası olan yaşayacak bu açıklamaya göre, parası olmayan ise ölecek. Peki, aşıda bile ayrımcılık yapıldığını söylesek, terör laflarıyla bize saldıracaklar. Herkese bulaşıyor ama aşı yapmak konusunda açık bir ayrımcılık var. Aşı çok daha önemli ve mutlaka çözülmesi gereken bir problem alanı olarak ortada duruyor. Bir de aşıya niye güvenelim, bu konuda tatmin edici bir bilimsel veriler var mı? Bir netlik söz konusu değil. Ölüm sayılarını saptıran iktidarın aşıyla ilgili sözlerine yurttaş neden güvensin.”

ASGARİ ÜCRET

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun görüşmeleri ve asgari ücretle ilgili taleplere değinen Beştaş, asgari ücretin 4 bin TL olması gerektiğini söyledi. Beştaş, şunları söyledi: “4 bin lira da geçim sıkıntısını ortadan kaldırmayacak. Bilal’e anlatır gibi tane tane anlatmak istiyorum. Normal şartlarda asgari ücret bir ülkede istihdamın en fazla yüzde 5’ine uygulanır. Ne demek bu? Yani bir ücret tarifesi vardır. Yüzde 5 asgari ücretle geçinmek zorunda kalıyor, bizde durum ne? Bu rakam Türkiye istihdamının yüzde 40’ına yakını. Yani yüzde 40 asgari ücretle geçiniyor. 10 milyon asgari ücretle çalışan kişi var. Yine TÜİK verilerine göre 10 milyon da kayıt dışı çalışan var. Toplam 20 milyondan fazla emekçi, 2 bin 324 TL ve altında ücretle çalışıyor. Bu bir utanç tablosudur. Bu bir felaket tablosudur. 20 milyon insanın açlık sınırı altında yaşaması, hakikaten utanması olanlara, artık yüzlerini kimseye göstermemelerini gerektirir. Açlıkla toplumu terbiye etme, teslim alma politikasıdır bu.”