Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 149 gündür sürdürdüğü ve 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerine yayılan açlık grevlerine ilişkin basın toplantısı düzenledi.

HDP Diyarbakır il binasında açlık grevinde olan HDP Milletvekilleri Tayip Temel, Dersim Dağ ve Murat Sarısaç ile birlikte düzenlenen toplantıya, HDP’li vekiller, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık, ilçe belediye eşbaşkanları ve çok sayıda tutuklu yakını katıldı.

‘EN MEŞRU TALEP GÖRMEZDEN GELİNİYOR’

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Türkiye’nin yerel seçimler gündeminin devam ettiğini ifade ederek Öcalan üzerindeki tecrit ve açlık grevleri olduğunu anımsattı.

Başaran,“Türkiye’nin bütün cezaevlerinde binlerce tutsağın dahil olduğu, Maxmur’dan Kanada’ya kadar dünyanın dört bir yanına yayılan açlık grevi gündemi, Türkiye’nin en yakıcı gündemi olarak karşımızda duruyor. 8 Kasım’dan bu yana en esaslı gündem ikinci planda kalmış durumda. Seçimde atlatıldıktan sonra Türkiye halkları tavrının demokrasiden ve nefret söyleminin karşısında tutmuşsa, esas gündemimize dönmek durumundayız. Binlerce tutsak aylardır açlık grevindeler. En meşru talep aylardır görmezden geliniyor. Bu talep Türkiye’nin kendi kanunlarına, imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere dönmesi talebidir” dedi.

'TECRİT 1999'DAN BU YANA UYGULANIYOR'

İmralı Adası’nda 1999 yılından bu yana tecrit sisteminin uygulandığına işaret eden Başaran, “Savaş politikalarının derinleşmesiyle, iktidarın kendini savaşla ifade ettiği günden bu yana tecrit daha da derinleştirilmiştir. Her tutuklunun sahip olduğu haktan Sayın Öcalan mahrum tutulmakta. Binlerce tutsak aylardır Türkiye’ye, iktidara bu talebi duyurmak için açlık grevinde” diye konuştu.

‘ÖLÜME DAVETİYE’

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in 149, Hewlêr’de Nasır Yağız’ın 136 ve cezaevlerinde 111 gündür açlık grevlerinin sürdürdüğünü hatırlatan Başaran, “Her geçen saniye kritik aşama daha da derinleşmekte, tutsaklar ve direnişçiler üzerindeki açlık grevi etkileri büyümektedir. Uzmanlarında uyardığı kritik aşamayı aştıkları için vücutlarında geri dönülemez hasarların oluşacağı aşikar. Bu çığlığa sessiz kalan iktidar direnişçiler üzerinde baskıyı arttırarak, gün be gün ölüme sürüklemektedir. Tekli hücrelerde tutulan tutsaklar için daha önce uyardık. Ölüme davetiye tutulacak şekilde tek başına tutuluyorlar” şeklinde konuştu.

Başaran, cezaevlerinde sağlık durumları kritik aşamada olan bazı tutuklulara ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“* Menemen R Tipi Cezaevi’nde bulunan Engin Aktaş, açlık grevinin 34 gününde. İki kolu olmayan Aktaş, yalnız başına tutuluyor. Aktaş kan kusuyor. İşkence uygulamak adına limonu bölmeden kendisine veriyor. Bu hakaret ve işkencenin geldiği boyutu gösteriyor.

* Edirne F Tipi’nde bulunan Zerdeşt Oduncu, 110 gününde ve tek başına hücrede tutuluyor. Sıvı alımında zorlanan Oduncu, kan kusmakta, sol bacağını hiç hissetmemekte. Sağ bacağında his kaybı yaşıyor. Açlık grevinin en kritik aşamasında olmasına rağmen tek başına tutuluyor.

* Kayseri T2 Kapalı Cezaevi’nde bulunan Mehmet Aydın Söğüt, Sakıp Hazman tek kişilik hücrede tutuluyor.

* Amasya E Tipi’nde bulunan Kadir Kaplan, Fethi Yaşa, Turgay Üstünbaş, 1 Mart tarihinde açlık grevine başladılar. Tek kişilik hücrede tutuluyorlar. Vitamin verilmemekte.”

‘BÜTÜN SONUÇLARIN SORUMLUSU İKTİDARDIR’

Açlık grevi eyleminde olan tutuklulara yönelik uygulamaların iktidarın yaklaşımını ortaya koyduğunu belirten Başaran, “Talepler yokmuş gibi davranılıp, tecrit devam etmekte. Diğer yandan hukuksuzluk 1980’li ve 1990’lı yılları aratmayacak duruma geldi. İktidar her gün her an suç işlemektedir. Bugün cezaevlerinden çıkacak olumsuz bütün sonuçların sorumlusu iktidardır. Tecridi protesto etmek amacıyla 6 siyasi tutsak yaşamına son verdi. İktidar cenazelere saldıracağına, dini vecibeleri engellemek için kullandığı organizasyonu tecridi kaldırmak için kullansa, daha aydınlık günlerde olacağız. Bir taraftan baskıyı ve zulmü daha fazla arttırarak, tahribatın daha büyük olmasına yol açıyor. AKP iktidarını imzaladığı sözleşmelere uymaya çağıyoruz” ifadesinde bulundu.

CPT’NİN SESSİZLİĞİ

AİHM, Avrupa Konseyi ve CPT’yi eleştiren Başaran, “CPT uzun süredir sessizliğini korumakta. Tecrit insanlık suçu olarak karşımızda dururken, CPT’nin sessizliği kabul edilemez. Derhal Türkiye’ye heyet gönderip, tecridin kaldırılması için adımlar atmalıdır” çağrısında bulundu.

‘SİYASİ TUTSAKLAR ÖLMEK İÇİN EYLEME BAŞLAMADI’

Türkiye kamuoyuna seslenen Başaran, şunları söyledi:

“Türkiye’nin içerisinde bulunduğu kaos, çatışma ortamı, tecritten bağımsız düşünülemez. Tecridin yansımasını seçim sürecinde ve sonuçlarında ortaya çıkan tabloda yaşamaktayız. Tecridin kaldırılması için binlerce tutsağa ses vermeliyiz, sesimizi daha fazla yükseltmeye, seslerine ses olmalıyız. Siyasi tutsaklar ölmek için eyleme başlamadılar. Hukuksuzluğu ortadan kaldırmak için başladılar. Türkiye halklarının daha özgür bir ortamda yaşamaları için başladılar. Bizim de yapmamız gereken onların sesine ses olmamızdır.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı