7 Haziran Genel Seçimleri öncesinde İzmir’in HDP 2. Bölge milletvekili adaylarından İbrahim Akın ile HDP’yi, baraj konusunu, AKP ile HDP ilişkisini, demokratik özerkliği ve çözüm sürecini konuştuk.

- Bu seçimlerin  en renkli ve en dikkat çeken  partisinin  HDP  olduğu  yönünde  kamuoyunda görüş birliği var.  Seçim  tartışmalarının odağında   Demirtaş   ile Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Başkanlık ve iktidar  hesapları  HDP’nin barajı aşıp aşmama  durumuna göre yapılıyor.  Siz de İzmir HDP adayı olarak seçmenle temas haldesiniz. Bazı anketler HDP’yi baraj sınırında gösterirken, bazı anketler  HDP barajı aştı diyor, bu konuda alanda bulunan biri olarak sizin gözleminiz nedir?

- Türkiye’de olduğu gibi İzmir’de de HDP olarak etkin bir seçim çalışması yürütüyoruz.  Her gün binlerce İzmirli ile temas halindeyiz. Binlerce gönüllümüz alanda çalışıyor.  HDP seçim kampanyasında ezilen, dışlanan, mağdur edilen ve ötekileştirilen tüm toplumsal kesimlerin, emekçilerin, işçilerin, çevrecilerin kürsüsü olma iddiasında. Bu iddiaya uygun olarak çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kamuoyunda son dönemde “HDP nasıl olsa barajı aştı” şeklinde yaygın bir kanı oluştu. Bu algı her ne kadar bizi sevindirse de doğru değil.

Son anketler, HDP’yi ya barajın hemen altında, ya da hemen üstünde göstermekte. Yanılma ve hata payları göz önüne alındığında, bu yüzde 50 ihtimalle HDP barajın altındadır anlamına gelir. Seçim günü yapılacak hileler de düşünüldüğünde risk daha da artmaktadır. HDP’nin barajı geçtim demesi  için yaklaşık 250 bin oya ihtiyacı bulunmaktadır. HDP yüzde 10 oy alıp barajı geçtiği zaman AKP’nin  başkanlık hayali suya düşecek. HDP’nin 250 binlik fazla oy alması, Erdoğan’ın başkanlığını önleyip, bunun da ötesinde AKP’nin tek başına hükümet kurmasına engel olabilecektir. Seçim sistemi HDP’ye bu kritik konumu sağlamaktadır. CHP’nin oyundaki yüzde yarımlık oy artışı, CHP’nin AKP’den sadece 2-3 vekil almasını sağlar. HDP’nin oyundaki yüzde yarımlık artış ise, AKP’nin 60’ye yakın milletvekili kaybetmesini sağlayacaktır.

- HDP’nin önüne çıkarılan en önemli sorulardan biri “AKP ile hükümet kurulup kurulmayacağı”yönünde. Bu konuda ne diyeceksiniz?

- Tayyip Erdoğan'ın istediği şey, tek adamın keyfi yönetimidir. Biz böyle bir dayatmaya sonuna kadar karşıyız. HDP olarak demokratik bir cumhuriyeti, hukukun üstünlüğünü ve özgürlükçü bir laiklik anlayışını savunuyoruz. Egemenlik bu ülkenin tüm yurttaşlarına aittir. Tek adamın keyfine ve kibrine asla terk edilemez. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan'a tek bir mesajımız var: “Seni başkan yaptırmayacağız!" Ayrıca Eş Genel Başkanımız  Selahattin Demirtaş, AKP ile koalisyon yapacak en son partinin HDP olduğunu, böyle bir durumun söz konusu olamayacağını defalarca söyledi, biz de söylüyoruz.  AKP’den ve Erdoğan rejiminden kurtulmak isteyen bir vatandaş için en verimli, en garantili, en kısa yol, HDP’ye oy vererek HDP’nin barajı geçmesini sağlamaktır. HDP barajın altında kaldığı zaman ise, diğer herhangi bir partinin oy oranının yüzde 0.5 yüksek olmasının AKP iktidarına bir zararı olmayacaktır.

-Hem AKP’ye muhalif olduğunuzu söylüyorsunuz, hem de “çözüm süreci” için AKP hükümetiyle masaya oturuyorsunuz. Bu ikisi nasıl bağdaşıyor?

- AKP'yle görüşmemizin nedeni, şu anda hükümette onların olmasıdır. Hükümette CHP olsaydı, bu görüşmeleri CHP ile yapacaktık. Kürt sorununun çözümü hem Türkiye'nin hem de Ortadoğu halklarının geleceği için hayati önem taşıyor. Bu soruna banşçıl ve adil bir çözüm üretmek için çalışmakta kararlıyız. Bunun için Türkiye toplumunun tüm kesimlerine işbirliği çağrısı yapıyoruz. Barış ortak geleceğimizdir ve ancak hepimizin ortak iradesiyle kurulabilir. Bu seçimlerde toplumsal barış, uzlaşı ortamı her yerde hissedilir durumda. İzmir’de duvarlar yıkılmış kardeşlik ve hoşgörü rüzgârı esiyor. Herkes HDP’ye karşı ilgili ve sempati ile bakıyor. Biz sokağın kalbini kazandığımızı ve bize karşı engel olarak konulan barajların yıkıldığını düşünüyoruz. Bu 12 Eylül rejiminin ve AKP iktidarının bize koyduğu barajların yıkılmasından daha önemlidir.

- HDP sadece Kürtlerin haklarını mı savunmuyor? Neye dayanarak “Türkiye partisi" olduğunuzu iddia ediyorsunuz?

-Sadece Kürtlerin değil herkesin hakkını savunuyoruz. Türkiye toplumunun içinde farklı etnik kimlikler, farklı dinsel inanışlar, farklı yaşam tarzları ve farklı cinsiyet kimlikleri var. Bizler de adaylarımızın çeşitliliğiyle bu farklılıkları kucaklamayı amaçladık. HDP olarak bu ülkede kimsenin dışlanmasına, yok sayılmasına, ikinci sınıf vatandaş olarak itilip kakılmasına izin vermeyeceğiz. Türkiye toplumunu oluşturan tüm bireylerin, başkalarına benzemek zorunda kalmaksızın, eşit ve özgür yurttaşlık temelinde bir arada yaşamalarından, kıvançta ve tasada ortak olmalarından yanayız. HDP bir Türkiye partisi, çünkü gücünü Türkiye toplumunun çoğulcu dokusundan alıyor ve her yurttaşın eşit ölçüde saygıdeğer olduğuna inanıyor.

-“Demokratik özerklik" dediğiniz şey tam olarak nedir? Bunun bir tür bölücülük projesi olduğu söyleniyor, ne dersiniz?

-Somut bir örnek verelim; Demokratik özerklik, Konak tünelleri veya İnciraltı bölgesinin planlanması gibi konularda söz, yetki ve kararın İzmirlilere ait olmasıdır. Bu pek çok Avrupa ülkesinde uygulanan bir yerel yönetim modelidir. Kentlerin merkezi hükümet ve sermaye grupları tarafından değil, kentliler tarafından yönetilmesi esasına dayanır. HDP olarak Türkiye'nin toprak bütünlüğünü aynen savunuyoruz. Fakat merkeziyetçi, baskıcı ve müsrif yönetim biçiminin değişmesi gerektiğini söylüyoruz. İzmir, Ankara’dan değil, İzmir'den ve İzmirliler tarafından yönetilmelidir.

-HDP kadınların özgürlüğü konusunda ne kadar samimi?

-HDP'de kadınlar adına kimse konuşmuyor, HDP’de kadınlar konuşuyor. Cinsiyet eşitliği partimizin en temel ilkelerinden biri. Parti örgütlenmesinin her düzeyinde bir kadın ve bir erkekten oluşan “eş başkanlık" bu nedenle var. Milletvekili adaylarımızın yarısı bu nedenle kadın. HDP olarak, kadınların hayatın her alanında yürüttükleri özgürleşme mücadelesini ve arzu ettikleri biçimde yaşama taleplerini sonuna kadar sahipleniyoruz. AKP iktidarının cinsiyetçi, ayrımcı ve muhafazakâr politikaları bu ülkeyi kadınlar ve farklı cinsiyet kimlikleri için bir cehenneme çevirdi. Artık yeter diyoruz. Buna mutlaka son vereceğiz.

- Son sözünüzü alalım.

-  23 Mayıs Cumartesi günü  Gündoğdu Meydanı’nda Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın da katılacağı mitingimiz var. 24 Mayıs Pazar günü de AKP Başkanı Davutoğlu İzmir’de olacak. İzmirliler her iki mitingi kıyaslama olanağı bulacak. İzmirli Erdoğan’a nasıl ters köşe yapıp, alanları boş bıraktıysa, Davutoğlu’na da aynısını yapacak. Biz HDP’lilerin yanı sıra HDP’li olmayıp, gönlü ve aklı bizimle olan dostlarımızın, İzmir’in demokrat insanlarının, yaşam tarzıma ve hayatıma karışma diyen gençlerimizin, kadınlarımızın bizi yalnız bırakmayacağını düşünüyoruz. İzmir’in emekten yana, demokrasi isteyen, özgür yüzü bizimle olacaktır. Barış  isteyenler, ekoloji mücadelesi veren dostlarımız, arkadaşlarımız  bizimle olacaktır. İzmir tarihinin en büyük, en renkli, en coşkulu  mitinglerinden birine sahne olacak cumartesi günü. Dostlarımıza bu şöleni kaçırmayın diyorum.

İBRAHİM AKIN KİMDİR?

2015 Genel Seçimlerinde İzmir 2. Bölgeden HDP milletvekili adayı olan İbrahim Akın 1961 Uşak doğumlu, evli ve iki çocuk babası.   Lise mezunu olan Akın, sigorta acenteliği ve anaokulu yöneticiliği yapıyor. 12 Eylül askeri darbesinden sonra Devrimci-Yol davasından yargılanıp yaklaşık 7 yıl cezaevinde kaldı. Toplumsal Araştırmalar Vakfı ile Dostluk ve Dayanışma Vakfı kurucu üyesi olan Akın, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde (ÖDP) PM üyeliği ve İzmir İl Başkanlığı görevlerini yürüttü. Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) ve ardından Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (YSGP) kurucuları arasında bulunan Akın YSGP MYK üyeliğinde bulundu.  Halen HDK Genel Meclis Üyesi ve HDK’nın İzmir il ve bölge koordinasyonunda yer almaktadır.

Röportaj: Sevgi Çifter (HDP Basın)