HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te görüşülen İnfaz Yasa Teklifine ve gündeme getirilmesi planlanan Sağlıkta Şiddet Yasa Teklifine ilişkin basın açıklaması yaptı.

İnfaz yasasını eleştiren Oluç, AKP ve MHP’nin iktidara yakın olanlara af çıkardığını savundu.

Düzenlemenin ‘af’ olduğunu öne süren Oluç, “Şimdi İnfaz Yasası Teklifinde de aynı durum var biliyorsunuz. Bu Korona Virüs salgınını kullanarak yandaşa af çıkaralım anlayışından uzak durun dedik. Durmuyorlar.  Yandaşa af çıkarmak için şimdi bu İnfaz Yasasını tartışıyoruz. Bu bir özel af teklifidir. Çok açık, net. Başka bir şey değildir. Bu bir yandaşa af teklifidir. Yani “Rahşan affı” sözünden sonra Türkiye siyasi hayatına “yandaş affı” sözü de yazılmış ve kazılmış olacaktır. Bütün toplum bunu böyle tartışmaktadır artık. Niye bunun af olduğunu, teklifi getirenler de biliyor. Ama neden söylemekten çekiniyorlar çünkü toplumun tepkisinden korkuyorlar. İkincisi, neden söylemiyorlar? Bir af olursa Meclis’te nitelikli çoğunlukla geçmesi gerekir. Yani muhalefet partilerinin önerilerine ve oylarına da ihtiyaç vardır. İşte bunu baypas etmek için, muhalefet partilerini dışlamak için de bunun af olmadığını iddia ediyorlar” dedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç’un açıklamaları şu şekilde:

‘İNFAZ YASASINA SAĞLIKTA ŞİDDET MADDELERİNİ SIKIŞTIRMAK İSTİYORLAR’

Meclis’te dün itibariyle epeydir konuştuğumuz İnfaz Yasası tartışmaları başladı. Tümü üzerine görüşmeler tamamlandı, bugün bölüme ve maddelere geçilecek. Dünkü tartışmalardan çok açık bir şekilde bir konu ortaya çıktı, önce onu söylemek istiyorum.

Bu infaz yasası teklifinin Korona Virüs salgını nedeniyle, buna bağlı olarak bir mücbir sebep nedeniyle ortaya çıkmadığı çok açık bir şekilde görüldü.

Yani hem AKP’nin sözcüleri hem de komisyon başkanı yaptığı konuşmalarda İnfaz Yasası ile ilgili teklifin bir yıldan fazladır hazırlandığını ve tartışıldığını söyledi. Biz de zaten bunu söylüyorduk.

Yani bunun bir mücbir sebep nedeniyle, Korona Virüs nedeniyle, cezaevindeki son derece olumsuz ve tehditkar koşullar nedeniyle, cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve yaşam koşullarının dikkate alınmasıyla salınmaları gerektiğini söylüyorduk. Ve bunun aslında Korona Virüs salgınıyla bir ilgisi olmadığı çok net olarak görülmüş oldu, itiraf edilmiş oldu.

‘İNFAZ YASASININ GECİKMESİNİN MÜSEBBİBİ AKP İKTİDARIDIR’

Aslında bakacak olursak 3-5 maddede halledilebilecek ve bir günde çıkarılabilecek, İnfaz Yasasında eşitliği ve adaleti öngörecek bir teklifle bu işin çoktan halledilmesi mümkünken; bu iktidar fırsatçılık yaptığı için cezaevlerinde olan insanların halen cezaevinde kalmalarının esas müsebbibidir. Bunu çok açık bir şekilde söyleyelim. Cezaevlerinin boşaltılmasını zorlaştırmak için 70 maddelik bir paket ile geldiler karşımıza. 70 madde. Bu 70 maddenin içinde bir sürü konu var. Bunlardan bir tanesi infaz mahkemeleri düzenlemesi; ne aciliyeti vardı? Yoktu ama işte fırsatçılık yapalım bunu da halledelim dediler. Ya da bazı maddeler var ki cezaları ağırlaştırıyor.

Korona Virüs salgını nedeniyle cezaevinde risk altında olan tutuklu ve hükümlülerin salınması meselesinin ceza artırımı maddeleri ile ne alakası var? Hiçbir alakası yok ama uzun zamandır hazırladıkları bu paketi fırsat diye, 70 maddelik bir paket şeklinde getirdiler ve şimdi Meclis'i bununla meşgul ediyorlar. Ama onlar cezaevlerinde ağır sağlık tehdidi, yaşam tehdidi ile karşı karşıya bulunan 10, 20, 30, 40, 100 kişiye varan koğuşlarda kalan tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve yaşam hakkını tehdit ediyorlar. Bunun müsebbibi AKP iktidarıdır. Bu konunun gecikmesinin müsebbibi AKP iktidarıdır. Cezaevlerinin boşaltılmasını AKP geciktirmektedir. Çok açık bir şekilde bunu söylemiş olalım.

‘SAĞLIKTA ŞİDDETE İLİŞKİN VERMİŞ OLDUĞUMUZ ONLARCA ÖNERGE AKP-MHP OYLARIYLA REDDEDİLDİ’

Şimdi bu yetmiyor, bu iktidar başka bir fırsatçılık daha yapıyor. Şöyle bir şey söylediler dün, bunu da konuştuk, Meclis Genel Kurulu’nda da konuştuk, kendilerine de söyledik. Efendim sağlık emekçilerine şiddet meselesini de bu paketin içine sığdıralım. Şimdi sağlık emekçilerine uygulanan şiddet meselesinde en hassas parti HDP’dir. Bu konuda kanun teklifi vermişiz aylar öncesinden. Bu konuda TTB başta olmak üzere, sağlık emekçileri sendikaları SES başta olmak üzere üzere birçok sendikayla, odayla, meslek örgütüyle görüşme yapmışız. Onların tekliflerini Meclis'e taşımışız; araştırma önergeleri vermişiz, sağlık emekçilerine yönelik şiddet araştırılsın diye kimin oylarıyla reddedilmiş? AKP’nin ve MHP’nin, iktidarın oylarıyla reddedilmiş bu önergeler.

‘İNFAZ YASASINA SAĞLIKTA ŞİDDET MADDELERİNİ SIKIŞTIRMAK İSTİYORLAR, BU GAYRI CİDDİ BİR DAVRANIŞTIR’

Yani bu konudaki bütün hassasiyetimiz, sadece bizim değil bütün muhalefet partilerinin Meclis’teki hassasiyeti iktidar tarafından reddedilmiş, bir kenara itilmiş, ellerinin tersiyle itmişler bütün teklifleri. Şimdi ne yapıyorlar, İnfaz Yasasının içine sağlık emekçilerine yönelik şiddetle ilgili bir madde sıkıştıralım diyorlar. Bu kadar gayri ciddi bir davranışları var. Türkiye'de sağlık emekçilerine yönelik şiddet bu kadar ciddi tartışılması gerekirken, bu kadar önemle yer alması gerekirken, bunun toplumsal bir sorun olduğu açıkken, bunlar ne yapıyorlar 'arada bir madde ihsas edelim, geçiştirelim' diyorlar. Bu böyle olmaz dediğimiz zaman sanki topluma biz buna karşı duruyormuş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar. Külliyen yalan.

‘HAFTALARDIR SAĞLIK KOMİSYONU TOPLANSIN DİYORUZ, KOMİSYONU AKP İKTİDARI TOPLAMIYOR’

Dün AKP Grup Başkanvekili akşam çıkmış Habertürk televizyonunda, Özlem Zengin'e, bu yalanları anlatıyor, HDP engelliyor diyor. Ya bizim, CHP'nin, İYİ Parti’nin verdiği kanun tekliflerini siz engellediniz. Bizim bu konudaki araştırma önergelerimizi siz engellediniz. Habertürk televizyonu da böyle bir yalanın yayılmasına imkan sağlıyor. Bunu da çok ayıplıyoruz doğrusu. Şimdi tekrar söylüyorum; sağlık emekçilerine yönelik şiddet konusunda getirilecek kanun teklifini getirin Sağlık Komisyonu’na. Sağlık Komisyonu toplansın diye kaç haftadır önerge veriyoruz. Sağlık Komisyonundaki arkadaşlarımız haftalardır, Korona salgını çıktığından beri Sağlık Komisyonu toplansın diye teklifte bulunuyorlar, talep ediyorlar, Sağlık Komisyonunu AKP iktidarı toplamıyor. Şimdi durum budur.

‘DAYANIŞMANIN GELİŞMESİ GEREKEN GÜNLERDE BİLE DERDİNİZ FIRSATÇILIK’

Dolayısıyla tekrar söyleyelim ki bizim derdimiz sağlık emekçilerine yönelik şiddet konusunda kanun teklifini bir an evvel geçirmektir. Ama bunu böyle İnfaz Yasası’nın içine sıkıştırıp, alelacele geçiştirmek değil, getirsinler gelecek hafta sağlık emekçilerine yönelik şiddet konusundaki teklifi, bir günde bütün muhalefet olarak çıkaralım ve Meclis'teki bütün partiler olarak çıkaralım. Bu toplumsal konunun da halledilmesi için bir adım atmış olalım. Fırsatçılığa son verin. Bu Korona Virüs salgın günlerinde bile, bu toplumda birlik, bütünlük, dayanışmanın gelişmesi gerektiği günlerde bile işiniz derdiniz fırsatçılık. 'Nasıl olur da iktidara bir adım daha bir şey kazandırırız, nasıl olur da iktidarın bekasını sürdürebiliriz' fırsatçılığınıza son verin. Bu salgın günlerinde hiç olmazsa bu insanlık dışı tutumdan uzak durun.

‘YANDAŞA AF ÇIKARALIM ANLAYIŞINDAN UZAK DURUN’

Şimdi İnfaz Yasası Teklifinde de aynı durum var biliyorsunuz. Bu Korona Virüs salgınını kullanarak yandaşa af çıkaralım anlayışından uzak durun dedik. Durmuyorlar.  Yandaşa af çıkarmak için şimdi bu İnfaz Yasasını tartışıyoruz. Bu bir özel af teklifidir. Çok açık, net. Başka bir şey değildir. Bu bir yandaşa af teklifidir. Yani “Rahşan affı” sözünden sonra Türkiye siyasi hayatına “yandaş affı” sözü de yazılmış ve kazılmış olacaktır. Bütün toplum bunu böyle tartışmaktadır artık. Niye bunun af olduğunu, teklifi getirenler de biliyor. Ama neden söylemekten çekiniyorlar çünkü toplumun tepkisinden korkuyorlar. İkincisi, neden söylemiyorlar? Bir af olursa Meclis’te nitelikli çoğunlukla geçmesi gerekir. Yani muhalefet partilerinin önerilerine ve oylarına da ihtiyaç vardır. İşte bunu baypas etmek için, muhalefet partilerini dışlamak için de bunun af olmadığını iddia ediyorlar.

‘MUHALEFETİ DIŞLAMAK İÇİN BU YAPTIKLARI OYUNLARIN MUHALEFET DE FARKINDADIR’

Bu bir özel aftır, çok açık ve nettir. Ve muhalefeti dışlamak için yaptıkları bu oyunların muhalefet de farkındadır. Bunun Anayasa’ya aykırı olduğunun farkındadır. Gelin, muhalif olana af yok, sadece yandaşa af var anlayışından vazgeçin. Bütün muhalefet partilerinin önerilerini de kapsayarak, bu İnfaz Yasasındaki adımların hep birlikte atılmasını sağlayın. Bunu bir kez daha söylüyoruz. Siz yandaşı affedeceğiz, muhalif olanı cezaevinde tutacağız ve hatta cezasını ağırlaştıracağız anlayışında bu işi sürdürdüğünüz müddetçe toplumda bunun yandaşa af olarak algılanmasından başka bir şey olmayacaktır.

‘BİR KEZ DAHA SÖYLÜYORUZ: İNFAZDA EŞİTLİK VE ADALET OLMALIDIR’

Bakın bizler burada maske takıyoruz, cezaevindekiler takamıyor. Bakın bizlere burada kolonya ve dezenfektan dağıtılıyor, cezaevlerindekilere dağıtılmıyor. Biz burada sosyal mesafe diye aralıklı olarak duruyoruz, ama cezaevlerinde 30-40 kişi aynı koğuşta kalırken, aynı durumu yaşatma imkanına sahip değiller. Bunu anlatıyoruz. Dolayısıyla infazda eşitlik ve adalet olmalıdır diye bir kez daha söylüyoruz. Bunun çeşitli yolları var.

Bunu da söyledik hep. Bütün önerilerimizi Meclis’teki gruplara sunduk. Özellikle iktidara madde madde önerilerimizi sunduk. Bütün önerilerimizin ne olduğunu biliyorlar. Bunları anlatmıyorlar kendi partililerine ama ne olduğunu biliyorlar. Bu konuda atılacak adımlarının neler olduğunu, evrensel hukuk normlarına bağlı olarak da demokratik hukuk ilkelerine bağlı olarak da Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası hukuk sözleşmelerine bağlı olarak da anlattık, anlatmaya devam edeceğiz.

‘TÜRKİYE, VAKA SAYISINDA DÜNYADA 9’UNCUDUR’

Bakın 8 Nisan itibariyle dünyada nüfusa oranlı olarak yapılan sıralamada, Türkiye vaka sayısında 46’ıncı, 180 ülke arasında. Can kaybı sıralamasında 41’inci. Mutlak rakamlara baktığımızda ise durum daha vahim. Vaka sayısında 9’uncudur Türkiye dünyada, can kaybı sıralamasında 12’ncidir.

‘ZORUNLU SEKTÖRLER DIŞINDA YAPILACAK ÜRETİM, SALGININ YAYGINLAŞMASINA NEDEN OLACAKTIR’

Şimdi durum buyken cezaevlerinde, cezaevleri dışında ikinci nokta da üretim alanlarıdır. İnsanların yan yana, dip dibe üretim yaptığı alanlardır. Bu konuda adım atılması gerekir ama bu iktidar bu adımı atmıyor. Biz 'zorunlu sektörler dışında üretim yapılmasın' teklifimizi ilk andan beri söylüyoruz. Zorunlu sektörler dışında yapılacak üretim Korona Virüsünün yaygınlaşmasına neden olacaktır diyoruz.

‘PATRONA “EVDE KAL”, İŞÇİYE “İŞYERİNDE KAL” DİYORLAR’

Bunu anlatmaya devam ediyoruz. Dün de Genel Kurul’da anlattık. Birçok sektörde, birçok üretim biriminde pozitif vakalar tespit edilmesine rağmen üretimi devam ettiriyorlar. Böyle birşey olabilir mi? Yani patrona, firma sahibine, işverene “evde kal”, işçiye “işyerinde kal” diyorlar. Böyle bir anlayış olabilir mi? Böyle bir anlayış sürdürülebilir mi? En başından beri bunu söylüyoruz. Zorunlu sektörler, yani gıda ilaç gibi, ki orada da önlemler alınmalıdır kesinlikle, bunlar dışında üretim yapmak demek, çalışanların ve emekçilerin tehdit altına alınması ve onlar vasıtasıyla da bütün toplumun tehdit altına alınması demektir. Ama bunu kabul etmediler bugüne kadar.

‘İŞSİZLİK ÖDENEĞİNİ, KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNİ DEVREDEN ÇIKARARAK ASGARİ ÜCRETİN BİLE ALTINDA ÖDEME YAPILACAK’

Biz dedik ki, zorunlu sektörler dışında üretim yapılması ücretli izin olsun. Bunu da söyledik, bunu da dinlemediler. Şimdi bir ücretsiz izin ucubesi çıkardılar. Getirecekler, bu tartışılıyor şimdi. Neymiş? İşveren tarafından ücretsiz izne çıkarılan işçilere günde 39 lira ödeme yapacaklar, ayda bin 177 lira. Ya bu vicdansızlıktır, bu ayıptır. Yani asgari ücretin bile altında bir aylık ödemenin yapılması, kabul edilebilir mi hiç? İşsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneğini devreden çıkarıyorsunuz. Çünkü orada işçilerin daha fazla maaş alma imkanı var. Bunları devreden çıkarıp şimdi bunu getiriyorsunuz. Günde 39 liralık ödeme.

‘ÜCRETSİZ İZNE AYRILMAYA ZORLANAN İŞÇİLERE İŞSİZLİK SİGORTASI FONU’NDAN EN AZ ASGARİ ÜCRET KADAR ÖDEME YAPILMALIDIR’

İşten çıkarmalar yasaklansın dedik ilk günden beri, dinlemediniz. İktidar dinlemedi bunu. Ücretsiz izin olmaz dedik. Mutlaka insanlar işe gitmesinler dedik. Evde güvenceli bir şekilde kalmaları gerektiğini söyledik ama dinlemediniz. Şimdi bunları söylemişken aradan bu kadar gün geçti, ne yapıyorsunuz? “İşten çıkarma yasaklansın” diyorsunuz.

Peki işten çıkarılmaya zorlanan ne olacak? İşten çıkarılmış olanlar ne olacak? Bin 177 lira alacaklar. Şimdi bir kez daha söylüyoruz; ücretsiz izne ayrılmaya zorlanan işçiler ve işten çıkarılmış olan işçilere İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeme yapılmalıdır. En az asgari ücret kadar ödeme yapılmalıdır. İnsanların evde kalmaları karşılığında kendilerini güvence içerisinde hissetmeleri mutlaka sağlanmalıdır.

‘ROMAN KADIN KARŞISINDA BU İNSANLIK DIŞI TUTUMU ALANLARA DİYORUZ Kİ; BUGÜN DE HEPİMİZ ROMANIZ’

Bakın biz bunları tartışırken bir de ne oldu. Buna da değinmeden edemeyeceğim. Bu iktidarın siyasetçilerinin ve bürokratlarının ruh halini ve anlayışlarını yansıtan önemli bir örnektir. Bir örnek yeter bazen bütün bir anlayışı anlatmak için. Şimdi çocuklarım aç kalmasın diyen bir Roman kadına ‘‘geber’’ diye tweet atan bir adam. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcıs Nail Noğay. Roman kadına ‘geber’ diyor. Tweet atıyor. O kadar büyük bir ırkçılık insanlık dışı bir hareket yapmış. Sonra bunu siliyor, hesabı kapatıyor. Zannediyor ki, bu ortadan kaybolacak. Kaybolmuyor sizin attığınız hiçbir tweet, hiçbir paylaşım ortadan kaybolmuyor. Bunların hepsi insanlık tarihine bir utanç olarak yazılıyor. Hem de bunu ne zaman yapıyor, Dünya Romanlar Günü’nde yapıyor. Biz Dünya Romanlar Günü’nde dün seslendik. Her türlü eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk karşısında Roman vatandaşlarımızla yan yanayız.

Dün dedik, “hepimiz Romanız” bugün de diyoruz. Bu Roman kadın karşısında, bu insanlık dışı tutumu alanlara diyoruz ki; bugün de hepimiz Romanız. İnsan biraz utanır, sıkılır, özür diler, “bu yaptığım insanlık açısından kabul edilemez” der. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı da bunun gereğini yerine getirir.