HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, İçişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkındaki ‘özel teftiş’ kararına ilişkin, “Karşımızda sandık korkusuyla titreyen bir iktidar var. Biz ‘erken seçim’ dedikçe, onlar da sandıkta alamadıkları her yere yönelik böyle bir operasyonel tutum içine giriyorlar” dedi.

Beştaş, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik başlattığı özel teftişi değerlendirdi. Bunu “operasyonel bir tutum” olarak adlandıran Beştaş, şöyle konuştu:

“Bu son gelişmelere dair, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik devam eden bir tartışma var. Süleyman Soylu ve Büyükşehir Belediye Başkanı açıklamalar yaptı ve ayrıca kamuoyunda çok yoğun bir tartışma olduğunu hepimiz görüyoruz. Açıkçası, Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı sıfatıyla artık o koltukta hiçbir şekilde oturmaması gerekirken, aslında yeri Yüce Divan ve adliye koridorları olması gerekirken ve şimdi kayyum darbesini yapan, kayyum darbesinden sonra kayyumların yolsuzluklarını koruyan, kent soygunlarına kendisini siper eden bir suç işleri bakanı yeni bir iddia ortaya attı ve hakikaten terör, iltisak, bayrak, millet, vatan onların elinde bir maymuncuk anahtarına dönüştü adeta. Bu maymuncuk anahtarıyla sandıkla alamadıkları, sandıkla giremedikleri her yere bu anahtarla girmeye çalışıyorlar. Hakikaten, kendi halkının iradesini fethetmeye çalışan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Hatırlarsınız, Kars Belediye’mize fetih marşıyla girmişlerdi. Şimdi de İstanbul’u büyük bir hukuksuzluk örneğiyle kendilerince baskılamaya ve almaya çalışıyorlar. Ciddi bir acziyet olduğunu da ifade etmek istiyorum.

"SANDIKTA ALAMADIKLARI HER YERE BÖYLE BİR OPERASYONEL TUTUM İÇİNE GİRİYORLAR"

Tıpkı faşizm dönemlerinde olduğu gibi -ki biz totaliter bir rejimin şu anda zaten hüküm sürdüğünü her fırsatta söylüyoruz- önce siyasi kararı verin, sonra idari uygulamalar ve sonra hukuki kararlar gelsin. Hukuk devletinde olmaması gereken ne varsa buradan hareket ediliyor. ‘İstanbul’un anlamı bizim için farklı’ diyenler, krizi örtmek için önce ‘nas’a sarıldılar. Sonra tutunamadılar tabii ki nasla, bilahare ekonomik kurtuluş savaşından bahsettiler. O da olmadı. Tıpkı Çiller gibi tutunamadılar tabi ki. Şimdi, ‘Teftiş başladı’ diye bir açıklama yapıyorlar. Teftiş deyince aklıma şu geliyor; bizim belediyelerimizde kayyum atanmadan önce taa sevgili Gültan Kışanak döneminde şöyle bir anım var. Büyükşehir Belediyesi’ni ziyarete gitmiştim. Birileri geçiyordu, çantalarla. ‘Bunlar kim’ dedim. Dedi ki ‘Biz müfettişlere özel odalar planladık, döşedik. Çünkü, buradan hiç gitmiyorlar. Sürekli müfettişler buradadır. Burada kalıyorlar’ demişlerdi. Teftiş, aralıksızdı yani. Bu teftişe rağmen bizim şu anda da kayyum atanan hiçbir belediyemizde usulsüzlük ve yolsuzluk görülmedi. Bu esas alınsaydı tek bir "kayyum atanmayacaktı. Şimdi iktidarın hesabını vermesi gereken şeyler var tabi ki. 20 Aralık gecesi yandaşlarına yaptırdığı döviz vurgununun hesabını vermeli. Yargıda işlem açılabilir hemen, bizce soruşturma başlayabilir. Yine şimdi karşımızda sandık korkusuyla titreyen bir iktidar var. Biz ‘erken seçim’ dedikçe, onlar da sandıkta alamadıkları her yere yönelik böyle bir operasyonel tutum içine giriyorlar. Şimdi de Kürt düşmanlığının adı, iltisak kavramı oldu. Ne diyorlar? İltisaklılarmış. İltisak, artık terörün başka bir adı, Kürt düşmanlığının başka bir adı oldu. Ne diyorlar? DİAYDER’i örnek veriyorlar. DİAYDER’de görev yapan bir din insanından söz ediyorlar. Yahu hakikaten bunlarda utanma yok. Hakikaten bunlarda yüz yok. Bir yüz olsaydı, bir vicdan olsaydı, bir ar duygusu olsaydı böyle bir suçlamaya girişmezlerdi. DİAYDER’i size tanıtayım. Din Alimleri Derneği, orada operasyon yapıldı. Ben soruşturmayı söyleyeyim. 3 Temmuz 2021’de 25 din alimi göz altına alındı. Uzun süre gözaltında kaldılar. Dokuzu tutuklandı ve neyle ilgili tutuklandı biliyor musunuz? Kürtçe hutbe okudukları için, ‘adalet’ dedikleri için Kürtçe, Kürtçe ibadet ettikleri için tutuklandılar. Adalet talepleri ve anadilde inanç faaliyetleri suç konusu oldu. İltisak dedikleri bu aslında. 

"ANADİLDE İBADETLERİNE YERİNE GETİRDİKLERİ İÇİN TERÖR ÖRGÜTÜYLE İLTİSAKLI KABUL EDİLİYORLAR"

Süleyman Soylu, 9 Aralık’ta kendi bütçesinin olduğu gün, iki tane kumpas kurgusuyla ortaya çıktı. Bir İBB’yi söyledi, bir de Şırnak vekilimiz Hüseyin Kaçmaz’a yönelik büyük bir iftira ortaya attı. Çünkü hesabını verebileceği bir faaliyeti yoktu. Ne deyim buna? Yani Kur’an-ı Kerim ile mitinglere çıkan, din istismarı yapan akıl, şimdi din alimlerine Kürtçe hutbe okudukları için, anadilde ibadetlerini yerine getirdikleri için terör örgütleriyle iltisaklı kabul ediyorlar. Bunu da bir yana bırakalım. Peki suç işleri bakanı bugün ne dedi? Diyor ki ‘Hukuk yok zaten, beni ilgilendirmez, hukukla bir işim yok’ diyor. ‘Önce suçluyorum. Hüküm vereceğim. Sonra hukuk arkadan gelir’ diyor. Zaten biliyorsunuz, bunu yüksek sesle de söylemişti. Kürt düşmanlığını, ayrımcılığı ve nefret söylemini de devam ettiriyor.

"KUMPAS, SUÇ İŞLERİ BAKANI"

Şimdi, işe girme prosedürü nedir? Ben, size bir hukukçu olarak söyleyeyim. Gittiğiniz yere başvurursunuz. Adli sicil kaydınız istenir. Adli sicil kaydınızda herhangi bir suç kaydı yoksa o işe alınırsınız ya da alınmazsınız. Ama adli sicil kaydınızda bir suç kaydı yoksa suç anlamında işe alınmama gerekçesi yoktur. Soylu ne diyor? ‘Fişleyin’ diyor. ‘Kürtleri fişleyin, GBT yapın’ diyor. ‘Arşiv araştırması yapın’ diyor. Fişçi bakan oldu şimdi de. Kumpas bakanı, suç işleri bakanı olduğu yetmiyormuş gibi şimdi de fişçi bir bakan oldu. Aslında işe alımlarda GBT öneriyor. Ama şu anki yasalara göre, en son kabul ettik Genel Kurul’da birkaç ay önce, elimde metin var. Bazı üst düzey görevler için güvenlik soruşturması var. Kamu alımlarında güvenlik soruşturması yok tabii ki. Tabii ki burada İstanbul seçimlerinin intikamı olduğu, sandıkta kaybettikleri… O tartışmalara hiç girmeyeceğim ama eğer bir terör tartışması yapacaksa iktidar, bünyesindeki terör suçlaması sebebiyle açığa alınanlara bir baksınlar. Kaç bin kişi görevden alındı, terör odağı neresidir, onları nasıl tespit ettiniz? Bir aynaya baksınlar gerçekten. Ondan sonra başkalarını suçlasınlar.

"ADALET BAKANI'NA 'SEN NOTERSİN' DİYOR"

Diğer bir mesele; Adalet Bakanı’na vurmayı da ihmal etmiyor. Yani diyor ki ‘Sen notersin’ diyor. ‘Ben karar veririm, Adalet Bakanlığı onaylar’ diyor. Aslında mealen bunu söylemeye çalışıyor. Ben, Türkiye’de tek bir Adalet Bakanlığı var diye biliyorum. Yargının mekanizmasını biliyoruz. HSK, Yargıtay, Danıştay, AYM… Bunların Adalet Bakanlığı’yla iletişimi yasal olarak… Bunları biliyoruz. Ama şunu bilmiyoruz. Gölge bir Adalet Bakanlığı mı var, Süleyman Soylu’ya çalışan? Bu araştırmayı nereden yaptı? Bu fişlemeyi, bu iltisak kavramını nasıl ortaya atabiliyor? Çünkü adli sicil kaydı, Adalet Bakanlığı bünyesinde tutulan bir sistemde açığa çıkar. Herkesle ilgili bu adli sicil kayıtları vardır. Burada açıkçası Adalet Bakanlığı’na da noter muamelesi yapma gibi bir durum olduğunu da ifade etmek istiyorum.

"İBB'Yİ HEDEF ALAN KAYYUM POLİTİKASININ DEVAMIDIR"

Tabii ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni hedef alan yaklaşım, kayyum politikasının devamıdır. Hatırlatmak için söylüyorum. Bizim üç büyükşehir belediyemize, beş il belediyemize, 33 ilçe belediyemize ve yedi belde belediyemize kayyum atandı. Bu kayyumlar şu anda Türkiye tarihinin en büyük suçlarını işlemeye devam ediyorlar. Yolsuzluk yapmaya devam ediyorlar, hırsızlık yapmaya devam ediyorlar ve onlar, kayyumlar yerinden alınıyor. Kaç kayyum değişti onu bile takip edemiyoruz. Hırsızlıkları ortaya çıkıyor. Yeni bir kayyum atanıyor, ama dava açılmıyor, ama tutuklanmıyorlar. Terfi ettiriliyorlar. Şu anda İBB’ye yapılan da bu politikanın bir devamıdır.

"KENDİSİNİ DESTEKLEYENLER DIŞINDA HERKESİ TERÖRİST İLAN EDEN ANLAYIŞ SİYASİ TERÖRİZMİN TANIMIDIR"

Ben, Süleyman Soylu’nun, iltisak derken suçlularla albümüne bakmasını öneririm. İltisak dediği mesele, DİAYDER üzerinden ifade ediyor bunu, bir din insanı, bunun üzerinden Büyükşehir Belediyesi’ne saldırıyor. Soylu’nun tek başına verebileceği bir karar değil bu. Mutlaka iktidar içinde ortaklaştıkları bir meseledir. Tek hikayelerine sarıldılar. Terör siyasetine, herkesi terörist ilan eden bir siyasete sarılmaya devam ediyorlar. Geçen hafta Erdoğan bizim için ‘siyasi terörist’ nitelemesi yapmıştı. Bize göre, kendisi dışında, kendisini destekleyenler dışında herkesi terörist ilan eden anlayış, siyasi terörizmin tanımıdır.”