HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, HDP’li milletvekilleriyle birlikte 31 Mart seçimlerinde kayyımlardan geri alınan Mardin Büyükşehir Belediyesini ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "kızgın demiri soğutalım" sözlerine yanıt verdi. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Cumhurbaşkanı kızgın demiri soğutma zamanıdır diyor. Evet kızgın demiri soğutmak istiyorsanız bu tecride son verin. Kızgın demiri soğutmak istiyorsanız bu OHAL uygulamalarına son verin" dedi. 

Buldan ve Temelli burada yaptıkları konuşmalarda şu ifadeleri kullandı:

Buldan:

Burada Mardin’de olmak Ahmet Türk ve Figen Altındağ arkadaşlarımız ve onların şahsında sizlerle olmak bizim için büyük bir onurdur. Sevgili Ahmet Türk Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı iken görevden alındı ve yerine kayyım atandı. İradenizi gasp eden kayyım başta Mardin olmak üzere atandıkları her yerde sizin ve halkımızın iradesini gasp ettiler. Sadece gasp ile sınırlı da kalmadılar. Aynı zamanda sizin emeğinizi çaldılar, sizin hakkınızı çaldılar belediyenin içinde her şeyi talan ettiler ve büyük bir hukuksuzluğun altına imza attılar. Bütün bunları seçim sürecinde kampanyamızda sizlerle paylaştık. Bundan sonra da yaptıkları bütün usulsüzleri halkımızla paylaşacağız. Sizlere bir kez daha iradenize ve Ahmet Türk’e sahip çıktığınız için teşekkür etmek isterim. Hepinizin yüreğine sağlık. Çünkü gasp edilen sadece Ahmet Bey'in oturduğu koltuk değildi. Gasp edilen sizin iradenizdi.

Mardin Türkiye gerçekliğini anlatan Türkiye’nin çok kültürlülüğünü ve bizim zenginliğimizi anlatan nadir kentlerden biridir. Mardin’de sadece Kürtler yaşamıyor. Mardin aynı zamanda bir arada yaşamın örneği olarak Mihelmilerin, Süryanilerin, Ermenilerin, Türklerin ortak yaşadığı bir kenttir.

Seçim sonuçlarından ders çıkarmayanlar kutuplaştırma ve ayrıştırmaya devam ediyor

Seçim sürecinde kullanılan dil yanlış bir dildir, seçim sürecindeki kullanılan ve yansıtılan kin ve nefret yanlıştır. Toplum buna müsaade etmiyor, etmeyecektir. Seçim sandıklarından çıkan sonuç bunun bir göstergesidir. Ancak görüyoruz ki seçim sonuçlarından ders çıkarmayanlar aynı anlayışla kutuplaştırma ve ayrıştırmaya devam ediyorlar. Oysa bu ülkenin toplumsal barışa ve demokrasiye ihtiyacı vardır. 

MUHALEFETİN ÖNERİLERİNİ DİKKATE ALMAK SİYASİ İKTİDARIN BİRİNCİL GÖREVİDİR

Bu ülkenin acil ihtiyacı barıştır, demokrasidir. Bir kez daha bu ülkeyi yönetenlere, siyasi iktidara buradan Mardin’den çağrı yapıyoruz kutuplaştırma ve ayrıştırma zihniyetine son verin. Bu halk bunu seçimlerde size ispat ve beyan etmiştir. O yüzden bu halkı ve toplumsal muhalefeti kabul etmek ve toplumsal muhalefetin önerilerini dikkate almak siyasi iktidarın birincil görevi olmalıdır. Buradan bir kez daha şunun altını çizmek istiyoruz. Evet, bugün Türkiye ne yazık ki adaletin, hukukun, demokrasinin ve demokratik siyasetin ayaklar altına alındığı bir dönemi yaşıyor. Ancak bundan sonrası için adalete dair, hukuka dair, demokratik siyasete dair yapılması gereken neyse onu yapmak zorundayız. 

ÜLKENİN İHTİYACI OLAN BARIŞ VE DEMOKRASİYE HEP BİRLİKTE KATKI SUNALIM 

Bugün insanlar bedenlerini açlık grevine yatırmış durumda. Leyla Güven açlık grevinin 171. gününde. İşte 171 gündür insanlar demokrasi gelsin, barış gelsin diye, tecridin kalkması için bedenlerini açlığa yatırdı. Ancak siyasi iktidarın, AKP’nin bunu görmezden duymazdan gelmesi asla kabul edilebilir değildir. Buradan da bir kez daha Adalet Bakanlığına çağrı yapmak isteriz: Bu yasal ve meşru talep karşısında sessizliğinizi bir an önce bozunuz. Bu ülkenin ihtiyacı olan barış ve demokrasiye hep birlikte katkı sunalım diyorum ve hepinize geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Sayın Ahmet Türk ve Figen Altındağ arkadaşımızın şahsında hepinize görevinizde başarılar diliyorum. 

Temelli: 

SALDIRILARA RAĞMEN 31 MART’TA BÜYÜK BİR BAŞARIYA İMZA ATTIK

Sayın Eş Genel Başkanım, Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlarım, ilçe eşbaşkanlarım, sevgili milletvekillerimiz, değerli halkımızı hepinizi saygıyla selamlıyorum. Büyük bir emek, büyük bir çalışma, güçlü bir strateji sonucunda işte buradayız. Bize ait olanı aldık. Tüm engellemelere, her türlü seçim hilesine, baskı ve zulme rağmen güçlü bir direniş sergilediniz ve çok güçlü ve önemli bir başarıya hep birlikte imza attık. Bu çok önemli bir başarı. Evet bugün 31 Mart’a giderken ortaya koyduğumuz seçim stratejisi Türkiye halklarına ve toplumuna bir seçenek yaratmıştır; bir demokrasi ve barış barış seçeneği yaratmıştır. Türkiye halkı, Türkiye toplumu kadınları, emekçileri, kadınları bu seçenekte yan yana gelmeye devam edecektir. 

ANNELERİN DİRENİŞİ KARANLIĞA KARŞI İTİRAZDIR

Evet, siyah günlerden geçiyoruz, bu siyah günlere itirazımız var. Bu itiraz analarımızın beyaz tülbentleridir. Anaların bu direnişi ve itirazı Türkiye’nin önünü açacaktır. Buna inanıyoruz. Bugün cezaevi önlerinde annelerimiz beyaz tülbentleri ile ‘evlatlarımız çocuklarımız yaşasın diyor, çocuklarımız yaşasın ki bu ülkeye barış gelsin, demokrasi gelsin bu ölümler son bulsun’ diyor. O yüzden annelerimize sahip çıkıyoruz, onların yanında evlatlarımız ölmesin diye hep birlikte sesimizi yükseltiyoruz. Tıpkı 171 gündür sesi bütün dünyayı kaplamış olan Leyla Güven’in sesine ses kattığımız gibi bu mücadeleyi daha güçlü bir şekilde yükseltmeliyiz ve ifade etmeliyiz. 

YÜZLERCE AÇLIK GREVCİ KALICI HASARIN SINIRINDA

Evet açlık grevleri var, binlerce insan cezaevinde açlık grevinde, 300’den fazla tutsak kritik sınırda. Başta Leyla Güven başta olmak üzere bu kritik sınırı geçildiği, kalıcı hasarın yaşanacağı durumlar söz konusu. Biz  ölümler olmasın diye bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Evet kimse ölmesin. Bu ülkenin ihtiyacı olan ölümler değil, acil barıştır, demokrasidir, toplumsal barıştır. 31 Mart’ta halkın sandıklara yansıyan iradesi de bu olmuştur. Her türlü engellemeye rağmen bu olmuştur. 

GELİN BU ÜLKEYİ BU TECRİTTEN KURTARALIM

Her türlü engellemeye rağmen, insanlarımız, ısrarla, inatla, kararlı bir şekilde tercihini barıştan yana tavrını koymuştur. Evet açlık grevleri var çünkü bu ülkede mutlak tecrit var. 20 yıldır süren tecridin son 4 yılı mutlak tecrittir. Mutlak tecridin başladığı günden bugüne kadar bu domino etkisi, hukuksuzluk, adaletsiz olarak karşımıza çıkmıştır. Her gün yeni bir hukuksuzluk ve adaletsizlik yaşıyoruz. Bütün ülkeyi tecritleştirmiş bir zihniyet var karşımızda. O yüzden iktidara kez daha sesleniyoruz. Gelin bu tecridi kaldırın, bu ülke bu tecritten, bu hukuksuzluktan kurtulsun. Talep meşrudur, haklıdır, yasaldır. Hiç kimse diyemez ki bu talep meşru değildir. Adalet Bakanı’na, Meclis Başkanı’na sesleniyoruz. Bir an önce inisiyatif alın haktan, hukuktan, adaletten yana görevinizi yerine getirin. Yani yasayı uygulayın. Bir an önce Sayın Öcalan ailesi ve avukatları ile görüşebilsin. Bunun bu ülkeye zerre kadar zararı olmaz çok önemli katkısı olur. Mutlak tecrit başlamadan önce bu ülkede yaşanan iki yıla dönüp baktığımızda ne dediğimiz çok iyi anlaşılacaktır. Mutlak tecridin başladığı günden beri 4 yılda ne yaşandığına bakılırsa yine ne dediğimiz ortaya çıkacak, siyah günler dediğimiz tablo önünüze çıkacaktır. 

KIZGIN DEMİRİ SOĞUTMAK TECRİDİ SONLANDIRMAKTAN GEÇER

Cumhurbaşkanı kızgın demiri soğutma zamanıdır diyor. Evet kızgın demiri soğutmak istiyorsanız bu tecride son verin. Kızgın demiri soğutmak istiyorsanız bu OHAL uygulamalarına son verin. YSK’yi bile alet ettiğiniz KHK’lilerin mazbatalarını çalmaya son verin. Kızgın demiri soğutmak istiyorsanız hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını tanıyın. Toplumsal barış adına adımlar atın. Ama niyetiniz bu değil. Siz bırakın kızgın demiri soğutmayı ateşin üzerine benzin dökmek niyetindesiniz. Biz de buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bu kızgın demiri soğutmak siyasete de barışı getirmek toplumsal barışı var etmek ve hukukun üstünlüğünü savunmaktan geçer, demokrasiyi savunmaktan geçer. 

GELİN DEMOKRASİ İTTİFAKINDA BULUŞALIM

O yüzden diyoruz ki gelin “Demokrasi İttifakında” buluşalım. Gelin Türkiye halkları omuz omuza versin, Leyla’ya el versin, bu açlık grevlerini sonlandırmak, tecridi sonlandırmak için hukuktan, demokrasiden yana tavır alsın. Bakın kayyım hukukunu sonlandırdık. Geride kalan enkazın fotoğrafı hergün biraz daha netleşiyor. Ekonominin içine sürüklendiği durumun fotoğrafıdır. Mardin, Amed, Van Belediyesi’nde yaşanan bunun en çıplak örneğidir. Böyle yönetemezsiniz. Bir yönetim krizi var. Bu krize son vermek için demokrasi ittifakında buluşma zamanıdır. Böyle yönetemezsiniz, iktisadi ve siyasi kriz var. Siz böyle yönettiğiniz sürece ülkeyi içinden çıkılmaz bir yere sürüklersiniz. Buna son vermenin yolu Cumhurbaşkanın kendi sınırlarına çekilmesi, partili cumhurbaşkanı sisteminden vazgeçmektir. Buna son vermenin yolu eşit yurttaşlık temelinde bir anayasayı bir an önce var etmektir. Buna buradan başlayacağız. Tam da olduğumuz yerden yerel demokrasiyi güçlendirerek hayata demokrasiden barıştan yana müdahale ederek, ilmek ilmek barışı da demokrasiyi de bu ülkeye öreceğiz. Buna inanıyorum bu güç bir kez daha 31 Mart’ta kendisini ifade etmiştir. Biz bu gücümüzle, gelecek umut dolu günlerin inşasında her zaman en önde olmaya devam edeceğiz. Gelin hep birlikte Türkiye'yi özlemini duyduğu barışa, demokrasiye kavuşturalım diyoruz. Hepinize çalışmalarında başarılar diliyorum, teşekkür ediyorum. 

Demokrat Haber