HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, seçim çalışmaları kapsamında Muğla Yalıkavak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Temelli, “Kürt sorununu çözmeden bu ülkede hiçbir sorunu çözemesin. Kürt sorunundan beslenen bir iktidar var. Kürt sorunu yok, Kürt sorunu onların elinde bir savaş gerekçesi oluyor. Bir düşmanlık gerekçesi oluyor ellerinde. Ülkeyi karşıt kutuplara bölerek, iktidarlarını sürdürüyorlar.  Hısımları, müteahitleri ile beraber tam 16 yıldır bu politikalarıyla, bu ülkeye yoksulluk getirdiler. Bunları sürdürmenin tek yolu Kürt düşmanlığı, savaştır” dedi.

Sandık güvenliğine değinen Temelli, “Oy çalmak, şaibe, hile… Bu utançla iktidara gelecekler. Buna izin vermeyeceğiz. 24 Haziran’da hep beraber sandıklara sahip çıkacağız. Biz kazanacağız, mutlaka kazanacağız. Bizler yürüdükçe umudun, demokrasinin barışın yolu açılır. Dönen dönsün yolundan biz dönmeyiz” ifadelerini kullandı.

Halk buluşmasında konuşan Temelli, şu ifadeleri kullandı: 

24 Haziran’a az kaldı. Bunları tarihin çöplüğüne, faşizmin çöplüğe göndermeye az kaldı. Tam 16 yıl boyunca bu ülkeye zulümden, şiddetten, yoksulluktan, yolsuzluktan başka hiçbir şey vermediler. Bu iktidarın son kullanma tarihi 24 Haziran’dır. Bu aynı zamanda Saray’ın tahliye edileceği tarihtir, o Saray boşaltacaktır. Bir daha dönmemek üzere onları tahliye edeceğiz.

24 Haziran’a giderken yine başladılar, tıpkı 7 Haziran’daki gibi. Önce masayı dağıttılar, tecrit başladı. Dolmabahçe Mutabakatına karşı düşmanca bir söylem. 5 Haziran’da Diyarbakır saldırısı. 7 Haziran başarısına tahammül edemeyenler, savaş söylemleri ile ortaya çıktılar. Geçenlerde Ceylanpınar’daydık. Oradaki Emniyet güçleri diyor ki, “Ceylanpınar söylemini dile getirmeyin, aileler çok üzülüyor. Ceylanpınar’daki polis aileleri çok üzülüyor”.

Biz de üzülüyoruz. Meclis’e, araştırma önergesi verdik, komisyon kurulsun istedik, reddettiler. Bunların savaşa ihtiyacı var. Savaşla bu iktidarı sürdürüyorlar, ancak savaşla yolsuzluk yapabiliyor. Bunlara son vermenin yolu 24 Haziran’dır.

‘KÜRT SORUNU ONLARIN ELİNDE BİR SAVAŞ GEREKÇESİ’

Kürt sorununu çözmeden bu ülkede hiçbir sorunu çözemesin. Kürt sorunundan beslenen bir iktidar var. Kürt sorunu yok, Kürt sorunu onların elinde bir savaş gerekçesi oluyor. Bir düşmanlık gerekçesi oluyor ellerinde. Ülkeyi karşıt kutuplara bölerek, iktidarlarını sürdürüyorlar. 

Hısımları, müteahitleri ile beraber tam 16 yıldır bu politikalarıyla, bu ülkeye yoksulluk getirdiler. Bunları sürdürmenin tek yolu Kürt düşmanlığı, savaştır. Şimdi de önümüze, Kandil’i getirdiler. Maksat savaş, bu söylemlerle oylarını yükselterek, halkları karşı karşıya getirmek. Bu ülkenin acıları üzerinden iktidar kuracaklar. Buna hem Kürt anneleri hem de Türk anneleri izin vermeyecek.

‘CENAZELERE KOLUNU DAYAYACAK, O ACILARIN ÜZERİNDEN BİZİ DÜŞMAN İLAN EDECEK’

Cenazelere kolunu dayayacak, o acıların üzerinden bizi düşman ilan edecek. Biz acılarımızda akraba olduk akraba. Bu acılara birlikte katlandık, birlikte son vereceğiz. Senden kurtulduğumuz gün bu ülkeye onurlu bir barış gelecek. Bu acılardan beslenenlere bir tek oyumuz bile yok.

Bunlar gidiyorlar Şırnak’a, Hakkari’ye başlıyorlar; “Kürt kardeşlerim”. Bu klişe artık. Seçim zamanı kardeş oluyoruz, seçim bitince kurt işareti yapıyorlar. Seçim yoksa bunlar kurt. Geliyorlar, Ankara’ya bir bakıyorsun kurt olmuşlar. O molada ne içiyorlar, uçakta basınç mı dokunuyor da, orada Kürt kardeşimden, döndüğünde kurt oluyorsunuz.

‘BU ÜLKEYE ÇÖZÜM GELECEKSE HALKLAR, KADINLAR GETİRECEK’

Seçimlerden sonra çözüm gelecekmiş. Artık sizden çözüm gelmez. Gelse de bizce kabul olmaz. Bu ülkeye çözüm gelecekse halklar, kadınlar getirecek. Bu ülkeye verebilecek hiçbir şeyi kalmamış olan sizler iktidardan gideceksiniz. 24 Haziran’da bu ülkenin bütün halkları, Kürtler, Türkler, Ermeniler tüm inançlar yan yana geleceğiz. Faşizmin duvarını hep birlikte yıkacağız.

Hesap şu, “Ben HDP’nin 80 vekilini alırsam parlamento çoğunluğunu elde ederim, parlamentoda çoğunluğu elde edersem ikinci turu garanti kazanırım” diyor. Hesap bu. “HDP, baraj altında kalırsa HDP’nin 80 vekilini alır ve çoğunluğa ulaşırım”. Bu da ona iktidar yolunu açar. O iktidara geldiğinde hevesini kurduğu diktatöryal rejimi hayata geçirir. Bunu engellemenin yolu HDP’nin Parlamento’ya güçlü bir şekilde girmesidir. Biz değil 80 vekil 180 vekille o parlamentoya gireceğiz. Çünkü HDP demek barış demek, hakça dağıtım demek, bir arada yaşam demek, farklılıklarımızdan güç almak demek. Bu ancak HDP ile olur.

Bugün Türkiye’de siyasi krizi aşabilecek yegane güç HDP’dir. Kürt sorununu çözebilecek yegane güç HDP’dir. O yüzden herkesi HDP’de buluşmaya bu barajı birlikte yıkmaya çağırıyoruz.

Cumhurbaşkanı adayımız sevgili Demirtaş bugün tutsak. Neden? Bir sevdası olduğu için tutsak, bir suçu olduğu için değil. Tıpkı binlerce yoldaşımız gibi.

Selahattin Demirtaş, “cumhurbaşkanı olursam bir geçiş programıyla 2 - 2,5 yıl içinde Cumhurbaşkanlığına dayalı bu sistemi sonlandıracağım. Yetkilerimi sıfırlayarak parlamenter sisteme geçişi sağlayacağım.”diyor. HDP’nin programı da bu. Tüm muhalefete sesleniyoruz. Gelin birlikte demokratik siyasetin zeminini var edelim. Gelin yan yana gelelim demokratik bir Anayasa yazalım. Bu Anayasa’da herkes olsun. Toplumun tüm kesimleri katılsın. Herkes o Anayasa’da kendisini bulsun. Eşit yurttaşlık olsun. Her türlü inanç sahibinin, her türlü etnik kimliğinin, emekçinin, kadının, gencin kendini bulabileceği bir anayasa ve demokratik cumhuriyet olsun. O yüzden bir oy Demirtaş’a bir oy HDP’ye.

‘ÖNCE ÜLKEYİ DEMOKRATİKLEŞTİRECEK MECLİS İRADESİ ÇIKARALIM’

Önce ülkeyi demokratikleştirecek meclis iradesi çıkaralım. Bu Meclis bir kurucu Meclis gibidir. Yeniden kurucu Meclis gibi çalışmalıdır. En güçlü temsiliyetle çalışmalıdır. Şimdi Cumhurbaşkanı adayları “500 lira ona vereceğim, çocuk bezi, 1000 lira…” Bunlar kolay, bunları hallederiz. Biz de Hakça Dağıtım Programı dedik. Bunlar kolay. Asıl yapmamız gereken 1921 aklı. Şimdi o günkü gibi hepimiz yan yana gelip kurucu Meclis iradesiyle çalışmalıyız.

‘ERDOĞAN’IN ACİLEN EMARA GİRMESİ LAZIM’

İnsanları ayrıştırmaya çalışıyorlar, “biz geldik emar geldi” diyorlar. Siz hastalandığınızda eskiden doktor bakıyordu. Şimdi emar bakıyor. Doktor daha iyi, vücudunda ne kadar hasar varsa bununla tespit ediyor. Bu haliyle bu aleti kim getirmişse, allah razı olsun. Bu emar en çok Erdoğan’a lazım. Acilen emara girmesi lazım. Her şeyi karıştırıyor.

Ülkede ne kadar açılmış tesis varsa “ben açtım” diyor. Bir eve davet ederseniz, kafasına eser “burayı da ben açtım” der. Tek yaptığı şey bir şey açmak. Isparta’dan geçiyor “üniversiteyi ben açtım” diyor, Adıyaman’dan İzmir’e gelmiş “Adnan Menderes havaalanını ben açtım” diyor, “her şeyi ben yaptım” diyor. Doktorlara çağrı yaptım iki gündür, doktorlar çalışıyor teşhis koyamadılar, belki emar teşhis koyar.

‘BU ÜLKENİN GEÇMİŞİNİ DE GELECEĞİNİ DE, ÖZELLEŞTİRDİN’

Çıkmış diyor ki, “bunlar her şeyi satar”. Neyi satacağız? Bu ülkenin geçmişini de geleceğini de özelleştirdin. Bu ülkenin birikmiş ne değeri varsa hepsini sattın. Satmaya devam ediyor da. Şeker fabrikasını sattı. Bunlar organize işler, diyor ya filmde; “bunlar bizi de satar.” Organize işler tam böyle, ne varsa satıyor. Yetmemiş geçmişi satmak, emekçilerin alın teriyle, vatandaşların vergileriyle yapılmış fabrikaları üç kuruş değerinde satıyor. Geleceğimizi satmış, herkes borçlu beş yüz milyar dolara yakın borcumuz var. Bu borcun yükünü halk çekiyor, yoksullukla çekiyor. Beş yüz on milyar dolarla geçmişi, geleceği satarak, yarattığı bu parayı betona gömmüş, yol yapmış köprü yapmış. Geçmediği köprünün bedelini halk ödüyor. Hastane yapıyor; hasta garantisi veriyor, köprü yapıyor araba garantisi veriyor. Kimlerin adına veriyorsun, bizlerin adına, biz nasıl ödeyeceğiz, vergilerimizle, hayat pahalılığıyla ödeyeceğiz. Enflasyonla, artan döviz kurlarıyla. Bütün bunlar aslında cebimizden çıkandır. Bizden çalınandır, soframızdan giden aşımızdır. Faizin, kurun, doların düşmesi istiyorsak, Erdoğan’da düşmelidir. Erdoğan düşerse faizde düşer…

Bu bütçeyi biz yapıyoruz. Ödediğimiz vergi, çalıştığımız emek, bizim vazgeçtiğimiz haklar, biz bu hakları geri istiyoruz. Madem ki eken, çalışan biziz o zaman yöneten de biz olacağız. Çocuklarımızın geleceğine hep birlikte sahip çıkacağız. Demokrasi mücadelemiz, bir adalet mücadelesidir. Yargıda adalet, sokakta, ekonomide tüm alanlarda adalet olmalı.

Eğer biz bir anayasa yapacaksak, sadece farklı kimliklerin eşit yurttaş olması değil, eşit bir ekonomi de gerekli. İktisadi temelde de demokratikleşmeliyiz. Hakça bir düzen kurmalıyız. Asgari ücret açlık sınırının altında. İşte bu gelir adaleti düzenini sağlayacak program HDP'nin programdır. Ücretlerimiz adaletli olmalı. Bugün asgari ücret, açlık sınırı altında. Emekli maaşları açlık sınırı altında. Gelir adaleti düzelirse, adaletli bir vergi sistemi olursa, eşit bir yaşam mümkün olur. Böyle bir yaşamı var etmeye çağırıyorum. 

PROMPTERE BAKMAYACAKSIN HALKIN GÖZLERİNE BAKACAKSIN’

Hepinizi birer promptersiniz. Gözlerinizden okuyorum. Promptere bakmayacaksın halkın gözlerine bakacaksın, umuda bakacaksın. Promptere bakarsan donup kalırsın. 

İş de aş da yaratmak bizim elimizde. Herkes aynı talepleri sıralıyor. İş yok, aş yok herkes perişan. Çünkü bütün kaynakları Saray götürüyor. Saray bir kara deliktir. Bu kara deliği kapatmanın zamanı gelmiştir.

‘SADECE EMEKÇİLERİ SÖMÜRMEDİLER, DOĞAYI DA TALAN ETTİLER’

Muğla’nın en büyük derdi doğanın tahribatı. Sadece emekçileri sömürmediler doğayı da talan ettiler. Türkiye’deki kanser vakalarındaki artış dünyanın hiçbir ülkesinde yok. O denli kirlilik var ki, hastalık da ona göre artıyor. Hastalıkları yaratan bu kirliliktir. İşte Yatağan, yeraltı sularının tükenmesi, kıyı yağmacılığı. Bodrum, Muğla en çok bu yağmadan muzdarip.

‘BUNLAR ÖSO’NUN KRAVATLI HALİ’

Turizmmiş; her şey plansız her şey hesapsız. Taktik de şu, önce ormanı yakarım sonra inşaatı yaparım. Ama o kadar yağmaya rağmen İspanya’ya, İtalya’ya yetişemiyorlar. Çünkü bu yağmacı anlayış hani Afrin’de gördünüz ya ÖSO’cuları, halkı yağmalıyorlar. Bu da onun kravatlı hali. Her yerde farklı bir yağma taktiği. Burada kıyıyı yağmalar, orada halkı yağmalar.

Artık bunların yalanlarına verecek oy yok. Her yerde söylüyorlar, “AKP’ye oy vermeyeceğiz” diyorlar. Şimdi de halka gidip, çözümü biz yaratacağız diyorlar. İnsanları kandırmaya çalışıyorlar.

‘KÜRT HALKI KANMAYACAK, ALDANMAYACAK’

Ne zaman bir hata yapsa “aldatıldık” diyor. Kürt halkı kanmayacak, aldanmayacak. Evet, geçmişte çözüm sürecine katkı sundu. Çünkü bu ülkenin barışa huzura ihtiyacı vardı. İnsanlar barış için mücadele ederken siz bu insanların arkasından çökertme planları hazırladınız. Siz çökertme planları içinde çökeceksiniz. HDP bütün vekilleri ve Türkiye  halklarıyla beraber Türkiye’nin beklediği çözümü üretecek.

24 Haziran’dan sonra birlikte çözüm üreteceğiz. Bu savaşa son vereceğiz. Savaşa son vermenin yolu bu iktidardan kurtulmaktır. Yoksulluğa, yolsuzluğa son vermenin yolu bu iktidardan kurtulmaktır. Yoksulların, emekçilerin iktidara gelmesidir. 24 Haziran’da hep birlikte sandığa gideceğiz. Hepimiz müşahit olacağız. Hem oylarımıza sahip çıkacağız hem de oylarımızın akıbetini takip edeceğiz.

Yurt dışında oy verme işlemi başladı. Herkes gitsin oyunu kullansın. Sizin başladığınız işi biz 24 Haziranda tamamlayacağız. 1 oyla ne olur demeyin. Çok şey değişir. Yurt dışındaki oylar sayesinde Manisa’dan, Kocaeli’den, Bursa’dan vekil çıkaracağız. 24 Haziran’da hepimiz sandığa gideceğiz. Onlar sandığı taşısalar da, biz sandığın peşinde olacağız.

‘NASIL ERDOĞAN 24’ÜNDE GİDECEKSE BU VALİLER DE GİDECEK’

Seçimler olağan koşullarda yapılsaydı baraj sorunu olmazdı. HDP’ye baraj sorunu yaratmak isteyenler var. Çok da kalabalıklar. İktidar, YSK, valiler, jandarma, polis, bürokrasi; hepsi HDP barajı geçmesin diye çalışıyor. Pazar günü Bodrum’a geliyoruz, konvoyu engelliyorlar trafik sıkışıklığı olurmuş. Yollarda in cin top oynuyor. Bu Erdoğan’ın valisi. Nasıl Erdoğan 24’ünde gidecekse bu valiler de gidecek. Bu yaptıklarınız suç. Suç barındıran talimatları yerine  getirmeyin. YSK sandıkları taşıyor, mühürsüz oyları sayıyor. Siz ne yaparsanız yapın biz o sandıklara gideceğiz, seni de iktidarı da o sandığa gömeceğiz.

Oy çalmak, şaibe, hile… Bu utançla iktidara gelecekler. Buna izin vermeyeceğiz. 24 Haziran’da hep beraber sandıklara sahip çıkacağız. Biz kazanacağız, mutlaka kazanacağız. Bizler yürüdükçe umudun, demokrasinin barışın yolu açılır. Dönen dönsün yolundan biz dönmeyiz.