HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, Diyarbakır’da düzenledikleri Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından HDP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.

 Siyasi terbiye ve ahlaktan ilk kez bu kadar yoksun bir seçim kampanyası yürütüldüğünü ifade eden HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, “Bakın, hakaretlerin hepsini kast ederek söylüyorum; alayınıza o hakaretleri aynen iade ediyoruz! Bu hakaretlerin hesabını, demokratik siyasi yollardan sorulacağını hatırlatıyoruz” dedi.

DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in açlık grevinin 140’ıncı gününde, cezaevlerindeki tutukluların ise 102’inci gününde olduğunu hatırlatan Oluç, “Hep söylüyoruz bütün kritik eşikler aşılmış vaziyette. Bin 460 gündür süren İmralı’daki mutlak ve ağırlaştırılmış tecridin, ki bunun hukuk dışı olduğunu tekrarlıyoruz, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu tekrarlıyoruz. Bu ağırlaştırılmış ve mutlak tecridin sona ermesi için yapılan açlık grevleri tüm kritik eşikleri aştı. Suskunluğunu sürdüren tüm yetkililere sesleniyoruz. Hiçbir kişinin sağlığı ve canının tehlikeye atılmadan bu meselenin sonlanması için biz elimizden geleni yapıyoruz. Adalet Bakanlığı ve iktidarın da bu konuya ciddiyetle eğilmeleri gerekiyor, bu çağrıyı bir kez daha tekrarlıyoruz” diye konuştuk.

‘ÖLÜMÜ DEĞİL YAŞAMI VE YAŞATMAYI SAVUNUYORUZ’

Oluç, “Cezaevlerinde dört tutsak tecridi protesto etmek için yaşamlarına son verdiler. Bizler tüm kurumlarımızla birlikte HDP, HDK, DBP ve DTK ile birlikte yaptığımız açıklamada bir kez daha vurguladık ki ölümü değil, yaşamı ve yaşatmayı savunuyoruz. Nedeni ne olursa olsun kendi yaşamına son vermeyi doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz. Bir canın bile yitirilmeden, sorunların görüşülerek müzakere edilerek, barışçıl biçimde çözümü için çabamızı sürdürüyoruz. Zulme karşı yaşamı savunarak mücadeleyi sürdürme çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz” ifadelerini kullandı.

‘SORUMLULUKTAN KAÇAMAZSINIZ’

Hükümete, “sorumluluktan kaçamazsınız” diye seslenen Oluç, “Cezaevindeki herkesin, devlet koruması altında olduğunu biliyoruz; siz de biliyorsunuz. Ölümlerin sorumlusu, sizin davranışlarınızdır. Kolay kolay bu sorumluluktan kaçamazsınız” dedi.

SEÇMEN KAYDIRMA

Oluç, seçmen kaydırma ve taşıma işlemlerinin Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın ortak çalışması ile gerçekleştirildiğini söyledi. Taşınan seçmen sayısının 96 bini aştığını söyleyen Oluç, “Biz bunlara itirazlarımızı yaptık ama kabul edilmedi. YSK valiliklerden gelen talepleri kabul etti” diye konuştu.

‘GÜVENİLİR OLMAYAN SEÇMEN OLARAK DAMGALANDI’

Oluç, şöyle devam etti:

“Sandık taşıma ve birleştirme kararları objektif olmayan nedenlere dayandırılıyor ve ayrımcılık yapılıyor. Güvenlikli sandıklar ve güvenlikli olmayan sandıklar ayrımı yapılıyor. Bu demek oluyor ki güvenli seçmenler güvenilir olmayan seçmenler olarak ayrıştırılıyor. Yani iktidar seçmenlerin bir kısmını güvenilir olmayan seçmenler olarak damgalamıştır. Sandık birleştirme gerekçelerine baktığımızda durumun komediye dönüştüğünüz görüyoruz. Bakın gerekçeler içinde neler var; aileler arasında husumet sayılamayacak basit yaralamalar var. Kimi yerlerde yapılan panel vs. terör olayı olarak nitelendirilmesi var. Mera kanununa muhalefet, adli gasp olayları, afiş yazma, slogan atma var. Yani seçim kampanyasında her partinin yaptığı işleri sandık taşımaya gerekçe olarak sunuyorlar. Sosyal medya üzerinden propaganda yapmak var. Bir köyde, birisi sosyal medya üzerinde bir şey yapmış bu sandık taşımaya gerekçe yapılmış. Bunları köy köy taşınış ve birleştirilmiş sandıklarda tespit ettik. Bunu YSK'ya da sunduk ama YSK maalesef seçim güvenliğini sağlayan bir kurum olma özelliğini yitirmiş.”

5 KİLOMETRE YERİNE 25 KİLOMETRE UZAĞA

Oluç, sadıkların bir çoğunun 5 kilometreyi esas alınması gerekirken 20-25 kilometre uzağa taşındığını belirterek, seçmenlerin oy verme haklarının bu şekilde ellerinden alındığını vurguladı.

‘100 BİNİN ÜZERİNDE GÖREVLİMİZ HER TÜRLÜ DENETİMİ YAPACAK’

Oluç, “Toplam 100 bin üzerinde sandık görevlimiz var. Seçim günü 100 bin üzerindeki görevlimiz, bulundukları her sandıkta, sandığa atılan oyun sayımda da çıkabilmesi için her türlü denetimi yapacaklar. Islak imzalı tutanakları bize göndereceklerdir, biz bunları YSK verileri ile anında karşılaştırarak itiraz yapılması gereken yerlerde itirazları sağlayacağız” ifadesinde bulundu.

142 BELGESİ BELİRSİZLİĞİ

24 Haziran seçimlerinde 142 belgesi ile güvenlik güçlerinin birden fazla kez oy kullandığını tespit edildiğini hatırlatan Oluç, “Şimdi 142 belgesi ile yine çok sayıda oy kullanacak olan güvenlik ve kolluk gücü vardır. Özellikle İçişleri Bakanlığı ve MSB organizasyonu ile taşınan asker ve sivil özel harekatçılar 142 ile oy kullanacaklar. Biz bu 142 belgeleri ile nerelerde oy kullanılacağına dair YSK’ya soru sorduk. Bize güvenlik gerekçesiyle bunu açıklamadılar. YSK'ya tekrar başvurduk. Tamam güvenlik gerekçesi ile isim açıklamıyorsunuz, sayı verin dedik. Hangi ilde, hangi köyde, hangi ilçede 142 belgesi ile kaç kişi oy kullanacak dedik. Dolayısıyla kaç oy kullanılacağını, hangi sandıklarda kullanacağının bilgisini bize verin. Ama biliyoruz ki YSK bunu açıklamayacaktır. 142 belgesi sandık kurullarına teslim edilmesi gerekirken teslim edilmiyor, başka sandıklarda da oy kullanılıyor. Seçim hileleri, hurdaları arasında bunları da söylemiş olalım” ifadelerini kullandı.

‘HÜRRİYET, MİLLİYET, SABAH BÜYÜK BİR SUÇ İŞLEMEKTEDİR’

Oluç, Hürriyet, Milliyet ve Sabah gibi gazetelerin büyük suç işlediğini belirterek, “Bir konu daha var değinmek istediğimiz. Aslında doğrudan bizi ilgilendiren bir konu olmamakla birlikte, gerçekten yakın tarihimize baktık, atladığımız, unuttuğumuz bir örnek olabilir mi diye. Yakın tarihteki gazetelere göz attık, arşiv taraması yaptık. Gerçekten son olarak Hürriyet, Milliyet, Sabah ve başka basın yayın organlarının ve internet sitelerinin istihbarat fişlemelerini yayınlaması örneğini bulamadık. Bu kadar büyük bir ahlaksızlığın bu kadar büyük bir suçun işlendiğine tanık olmadık. Gerçekten büyük bir suç. Kişisel verilerin korunması kanununa göre büyük bir suç işledi bu gazetelerin yönetimleri. Kim bunların yayınlanması talimatını vermişse, büyük bir suç işlemiştir. Çünkü bunlar, özel nitelikli özel bilgilerdir. İstihbarat fişleridir” diye konuştu.

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) bu fişlemeleri yayınlamasını sağlandığını savunan Oluç, “Bütün bilgiler Kürt düşmanlığının bu dönemde AKP-MHP tarafından ve bütün bakanlar tarafından açıkça sürdürülmekte olan Kürt düşmanlığının bariz bir örneğidir. Tartışmasızdır; Kürt halkına terörist damgası vurma anlayışının parçasıdır. Herhangi bir iş yapmıyorsunuz, insanları teşhir ediyorsunuz. Mesnetsiz fişlere dayalı teşhir ediyorsunuz. Yarın öbür gün sizin başınıza da geldiğinde, söyleyecek bir lafınız olmadığını söylemek isteriz” dedi.

‘BEYAZ TOROS MESAJI VERİLDİ’

Oluç, AKP-MHP’nin ortak İstanbul mitingine 1990’lı yılların savaş aktörleri Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’ın katılmasını ise, “Bu ittifakın gereği budur. Çiller ve Ağar ile kol kola Bahçeli-Erdoğan fotoğrafları halka Beyaz Toroslar mesajını vermiştir. Bir kez daha bu halk bunu unutmayacaktır. Unutmamıştır ve bir kez daha 31 Mart’ta hatırlayacaktır” şeklinde değerlendirdi.

‘ALAYINIZA İADE EDİYORUM’

Oluç, seçim sürecinden bu yana AKP ve MHP yetkililerinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kürt halkına ve partilerine yönelik ağır hakaretlerde bulunduğunu belirterek, “Bakın hakaretlerin hepsini kast ederek söylüyorum: Alayınıza o hakaretleri aynen iade ediyoruz! Bu hakaretlerin hesabını, demokratik siyasi yollardan sorulacağını hatırlatıyoruz. Bu kadar siyasi terbiyeden, bu kadar siyasi ahlaktan yoksun bir seçim kampanyası da ilk kez sürdürülüyor. Daha önce de örnekleri vardı ama bu kez tüm sınırlar aşıldı” diye konuştu.

Oluç, AKP İstanbul Adayı Binali Yıldırım’ın HDP seçmenlerinden oy istemesine dair bir soruya da şöyle cevap verdi:

“Onlar istemeye devam etsinler ama seçmen o kadar bilinçsiz, onursuz değildir. O hakaretlerin cevabını mutlaka ama mutlaka sandıkta vereceklerdir.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı