HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Oluç hafta sonu yapılan PM ve MYK toplantılarındaki değerlendirmeleri kamuoyu ile paylaştı. 

Oluç şunları söyledi:

Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, “Bütün dünyanın parmakla gösterdiği ülke olmaya doğru hızla ilerliyoruz” demiş. Hakikaten doğru. Tüm dünyanın parmakla gösterdiği ülke olma özelliklerinin bazılarını hatırlatmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi Giresun’da 82 yaşındaki yurttaşımız Yusuf Topal, asabi bir konuşma yaptığı için ters kelepçe yapıldı, biber gazı sıkıldı, kalp krizi geçirdi ve açıkça öldürüldü. 82 yaşındaki Yusuf Topal’a böyle kahramanca davrananlar seçimin hemen öncesinde Urfa Suruç’ta 3 kişiyi öldürenlerin elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşmalarına neden müdahale etmiyor? 3 kişiyi öldürenler, katliamın failleri hala ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Meclis’te bu konuda verdiğimiz araştırma önergesi de, biliyorsunuz, AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. Parmakla gösterilecek bir olay. 

AYVALIK KAYMAKAMI TOPLUMUN TAMAMINI TERÖRİST OLARAK HEDEFLEYECEK

Geçen gün Ayvalık ilçesinde bir bot battı, 3’ü bebek 6 kişi öldü 2 kişi kayıp. Ayvalık Kaymakamı, bu insanlar için “FETÖ üyesi, terörist” dedi. Bebekler için inanılmaz bir tanımlama. İşte böyle kaymakamlar, büyüdüklerinde vali oluyorlar, sonra 'süper vali' oluyorlar. Son çıkartılan kalıcı OHAL yasası ile de bulundukları illerdeki toplumsal muhalefete inanılmaz sert yöntemlerle müdahale ediyorlar. İnsan haklarını çiğniyorlar. Kaymakamken bebeklere terörist diyorlar, büyüyüp vali oldukları zaman da herkesi, özellikle de demokratik muhalefeti terörist olarak hedeflemeye başlıyorlar. İşte parmakla gösterilecek bir olay daha. 

Zarok TV, anadilinde yayın yapan bir çocuk kanaldır. 5 kez yayın durdurma ve para cezası aldı. Neden? Çalan türküdeki bazı sözlerden dolayı. Neymiş o sözler? Kürtlerin yaşadığı yer manasına gelen Kürdistan kelimesi geçiyor diye, anadilinde yayın yapan bir TV kanalına engelleme yapılıyor. Bu da parmakla gösterilecek bir olay.

DERSİM, LİCE VE KULP'TA YANGINLAR NEDEN SÖNDÜRÜLMEDİ

Yunanistan’da vahim sonuçları olan bir orman yangını yaşandı ve çok sayıda insan öldü. Bir kez daha yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Önümüzdeki günlerde milletvekili ve parti yöneticilerinden oluşan bir heyetimiz Yunanistan’a gidecek, dayanışma mesajlarımızı iletecek ve bu acının aşılması yönünde katkılar sunacak, hükümetle ve Syriza ile görüşmeler yapacak. Yunanistan’da yangınlar başlayınca Türkiye yangın söndürme uçaklarını göndererek yardım teklifinde bulunmuş. Çok güzel bu teklifte bulunulması. Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta Dersim, Nusaybin, Lice ve Kulp’ta da büyük orman yangınları çıkartıldı. O yangın söndürme uçakları Dêrsim, Lice, Nusaybin ve Kulp’taki yangınları söndürmek için neden kullanılmadı? Çünkü orada Kürtler yaşıyor. Parmakla gösterilecek bir durum. 

Ülkemizde cezaevi sorunları var. İlk değil, ama son zamanlarda cezaevlerinde ağır insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Özellikle Erzurum, Elazığ, Tarsus cezaevlerinde işkenceler ve kötü muameleler yaşanıyor. Avukatlar ve aileler bunun için başvurularda bulunuyor. Ancak henüz bir sonuç alınmış değil. İşkence ve kötü muamele cezaevlerinde yeniden olağan ve yaygın hale gelmiş durumda. Bakın, hasta tutsaklar sorunu var. Sîsê ana, 78 yaşında ve hala cezaevinde tutuluyor ve hasta. Alın size parmakla gösterilecek bir olay daha. 

Tecrit sürüyor. İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı uygulanıyor ve 3 yılı aşkın bir süredir avukatları ve ailesi ile görüştürülmüyor. Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven, bir başka partinin milletvekili Enis Berberoğlu cezaevinde hukuksuz şekilde tutuluyor. Bir başka parmakla gösterilecek olay daha. 

KAMU GÖREVLİLERİ ARAŞTIRILMADI

10 Ekim Gar Katliamı duruşması var önümüzdeki 3 gün boyunca ve bu karar duruşması olacak. Bir vekil heyetimiz bu duruşmayı izleyecek. Müdahil olma başvurumuz var. Mahkeme heyeti uygun bulursa savunma da yapacağız. 10 Ekim’de 102 insanımızın ölümü ile sonuçlanan katliamda ihmali bulunan kamu görevlileri hala araştırılmadı. Çok sayıda dosya ve belge duruşma dosyasına dahil edilmedi. Peki neden alelacele karar aşamasına gelindi? Çünkü uzarsa, o zaman kamu görevlilerinin de araştırılması gerekecek. Biz bu konuda gereken hukuki müdahaleleri ve itirazları yapmaya devam edeceğiz.

Bugün Türkiye toplumu, yöntemleri ve sonuçları itibari ile ortaya çıkan yeni bir rejim ve yasal çerçeveyi ve bunun dayattığı cendereyi kabul etmiyor. Türkiye toplumunun yarısından fazlası bu cendereyi kabul etmiyor, itiraz ediyor. Hukukun üstünlüğünün kalmamış olmasına, denge denetleme ve fren mekanizmalarının olmamasına, ülkeyi atanmışların yönetmesine itiraz ediyor. Bizlerin görevi, toplumsal muhalefeti, demokratik muhalefeti sürdürenlerin görevi bu itirazları örgütlemek, sivil ve demokratik mücadeleyi yükseltmek, yerel toplumsal muhalefet odaklarını güçlendirmektir. Esas mesele olarak bu hedef gündemdedir. 

Demokratik meşruiyeti olmayan seçim sonuçları ve usullerle yine demokratik meşruiyeti olmayan bir rejim inşa ediliyor. Kalıcı OHAL yasası, süper yetkili valiler,  gözaltı sürelerinin uzatılması Anayasa'ya, uluslararası demokratik sözleşmelere, AİHM içtihatlarına, Venedik Komisyonu kararlarına aykırıdır. İşte bu demokratik meşruiyeti olmayan rejim inşasına itiraz edenlerin muhalefetini örgütlemeyi ve büyütmeyi tartıştık Parti Meclisi toplantımızda.

TOPLUMSAL MUHALEFETİ ORTAKLAŞTIRABİLİRSEK BU REJİM İNŞASINI DURDURABİLİRİZ

Seçimli bir otokrasi, seçimli bir hükümdarlık inşa edilmek isteniyor. Bir tür anayasal diktatörlük; keyfiliğe dayanan, hukukun üstünlüğünü çiğneyen, faşizmi kurumsallaştıran bir otoriter sistemle karşı karşıyayız. Bunun karşısında demokrasi talebini merkeze alan, iktisadi krizin faturasının emekçilere ödetilmesine müsade etmeyen, toplumu kutuplaştırıp böl yönet taktiğini boşa çıkaran, geniş bir siyasi ve toplumsal ittifaklar zinciri ile cevap vermek gerekiyor. Bu acil bir ihtiyaçtır. Demokratik ve toplumsal muhalefetin ortak davranışını sağlayabilirsek, bu meşru olmayan rejim inşaası karşısında güçlü bir ses yükseltmek ve bunu durdurmak mümkün hale gelecektir.

Bir kez daha demokratik siyaseti yürütenlere sesleniyoruz. Seçim döneminde topluma verdiğiniz taahhütlere sahip çıkın, bu lafları sadece seçim döneminde etmiş olmayın. Biz böyle yapacağız. Biz bütün taahhütlerimizi ve vaatlerimizi yerine getirmek için önümüzdeki dönem mücadelesini örgütlemeye devam edeceğiz.

Anayasal olarak baktığımızda bir tür çifte devlet yapısı görüyoruz. Bir yandan AKP-MHP Koalisyonu otokrasiyi anayasallaştırmaya çalışıyor; ama öte yandan çıkardıkları her yasa, her Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir anayasal suç işleniyor. Bunu nasıl aşacaklarını da bilmiyorlar. Bir taraftan normlar var, kurumlar var, ancak bunlara uyulmuyor, fiilen yapılan her iş varolan Anayasa ile çelişiyor. Toplumsal muhalefeti bu itirazlar çerçevesinde şekillendirmek önemli bir görev olarak önümüzde duruyor.

BİRLİKTE ÖRGÜTLEYELİM

Yeni bir otoriter yeniden yapım süreci var. Bunu AKP-MHP Koalisyonu eliyle sürdürüyorlar. Demokratik toplumsal muhalefeti sürdürenler olarak, bizlerin de demokratik bir yeniden yapım sürecini tartışmamız gerekiyor. Bunu gerçekleştirme kararlılığında olmamız gerekiyor. Bizim toplumsal muhalefetin bütün yapılarına çağrımız ve teklifimiz budur: Demokratik bir yeniden yapım sürecini birlikte örgütleyelim. Seçilmemişlerin, atanmışların ve denetlenemeyenlerin yetkileri yerine, halkın iradesinin belirleyici olacağı ve baskın çıkacağı bir mücadele sürecini örgütlemeyi teklif ediyoruz. 

Bu bir geçiş sürecidir. Bu geçiş sürecinde eşitlik, demokrasi ve barış mücadelesini yeniden güçlendirmek; barış, ekmek ve adalet mücadelesi yolunu yeniden büyütmek atılması gereken en önemli adımlardır. Biz bütün demokratik ve alternatif mücadele yöntemlerini kullanma konusunda kararlıyız. Yerel toplantılarımızla, konferanslarımızla, halk buluşmalarımızla bu teklifimizi her tarafta dillendirme ve güçlendirme konusunda kararlıyız. Özellikle yerel toplumsal muhalefet odaklarının güçlenmesi konusunda kararlıyız. 

HEDEFİMİZ YEREL SEÇİMLERDE MERKEZİ İKTİDARI YERELDEN KUŞATMAKTIR

Tartıştığımız bir diğer konu ise yerel seçim konusudur. Olağan koşullarda, gelecek Mart ayında yerel seçimler yapılacaktır. Yerel seçimler konusundaki hazırlıklarımızın ikinci aşamasına geçmiş bulunuyoruz. Yerel demokrasi ve yeni idari yapı önerilerimizi şekillendiriyoruz. Yerel yönetimler ve belediyeciliğin, hizmet anlayışının önümüzdeki yıllarda nasıl şekilleneceğini tartışıyoruz. Katılımcı demokrasi anlayışımızla yeni projelerimizi nasıl halkın huzuruna getiririz, bunları tartışıyoruz. Esas hedefimiz yerel seçimlerde merkezi iktidarı yerelden kuşatmaktır. Hem Kürt kentlerinde, hem de Anadolu, Trakya, Ege ve Akdeniz'de doğru adaylar, doğru politikalar ve doğru ittifaklarla bunu başarı ile gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Yerel muhalefet odaklarını ve yerel toplumsal muhalefeti birleşik mücadeleye bu yolla da sevk edebileceğimizi biliyoruz. 

Hem Meclis Grubu hem de Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantılarımızın sonuçlarını böyle özetlemek mümkündür. MYK’mızda bazı değişiklikler yapıldı. 7 yeni arkadaşımız girdi. Bazı görevlendirme değişiklikleri yapıldı. Bu açıklamanın sonrasında yeni MYK ve işbölümü listesi iletilecektir size.