HDP'nin "Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü" girişimi ile ilgili konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, erken seçim beklediklerini söyledi.

Demokrasi ittifakının bölünmeyeceğini vurgulayan Buldan DW Türkçe'den Gülsen Solaker'in sorularını yanıtladı.

HDP olarak 15 Haziran Pazartesi günü bir demokrasi yürüyüşü başlatıyorsunuz. Bu yürüyüşün hedefi nedir?

Edirne ve Hakkari'den başlayacak olan "Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü'nü” son günlerde gündeme oturan bir konu olarak ele alabiliriz. Yürüyüş deyince sanki farklı bir algı yaratılmaya çalışıldı ve daha önce yapılan yürüyüşler gibi, Hakkari ya da Edirne'den Ankara'ya yapılan yürüyüşlerin caddeler boyu olacağı şeklinde algı yaratıldı. Oysa bu yürüyüş öyle amaçlanmadı. Asıl amaç son dönemlerde Türkiye toplumuna karşı yapılan tüm haksızlıklara karşı bir demokrasi yürüyüşünü başlatmaktı. Son dönemlerde yapılan en demokratik yürüyüşlerden birisi olacak. Hani bir söz vardır; Edirne'den Hakkari'ye diye. Türkiye'nin batısı ile doğusu. Türkiye'nin doğusunda ile batısında yaşayan insanları buluşturmak amaç. Doğudan seçilen vekillerimiz Edirne cezaevi önünde, batıdan seçilen vekillerimiz de Hakkari'de olacak. Bir köprü oluşturmayı düşünüyoruz aslında, yaşanan tüm hukuksuzluklar ve adaletsizliklere karşı Türkiye halklarının birlikte ortak ses çıkardığı bir dönemin başlangıcı olarak da sayabiliriz biz bu yürüyüşü. Sadece HDP'nin uğradığı haksızlıklara karşı değildir bu yürüyüş. Bugün Türkiye'de sadece HDP'lilere karşı yapılan bir haksızlık yok. Bugün Türkiye toplumu bir bütün olarak aslında iktidarın yarattığı koşullarda farklı nedenlerden dolayı mağduriyet yaşayabiliyorlar. O nedenle yürüyüşümüz hem Demirtaş, hem Musa Farisoğulları, hem Enis Berberoğlu, hem Osman Kavala ve cezaevinde olan yazarlar, aydınlar, barış aktivistleri, akademisyenler, toplumun aslında zarar gören her kesimi için.

Bu söylediklerinizden hareketle, yürüyüşü partinizin "Türkiyelileşme” politikası çerçevesinde değerlendirmek mümkün mü?

HDP kurulduğu günden beri bir Türkiye partisi olduğunu söyleyen ve bunun gereklerini yerine getiren bir partidir. HDP bugün Karadeniz'de de, Ege'de de Marmara'da da, doğuda da örgütlü bir partidir. Yani bir Türkiye partisidir aslında. Ama burada asıl amaç, Türkiye'deki farklı kesimlerin yaşadığı mağduriyeti dile getirmektir. Yoksa Türkiye partisi olduğumuzu ispat etmek için yapmıyoruz biz bu programı. Zaten başından beri bir Türkiye partisiyiz.

Program sırasında güvenlik birimlerinin engellemesi ile karşı karşıya kalacağınızı düşünüyor musunuz?

Demokratik bir yürüyüş ve program başlatıyoruz ve aslında bunun engellenmemesi gerekiyor. Dolayısıyla ben en azından bu sürecin daha şeffaf yürütülebilmesi için bizim başlattığımız bu planlamaya bu ülkeyi yönetenlerin ve güvenlik güçlerinin saygı duyması gerekir. Herhangi bir provokasyona gelmeyeceğimizi de özellikle ifade ediyor ve altını çizmek istiyorum. Provokasyon olmadığı müddetçe, bu sürecin karşılıklı diyalogla sağlıklı şekilde tamamlanması için herkesin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz de bu sorumluluğu elbette ki üstleniyoruz ve provokasyona açık bir şey asla yapmayız.

Basında ve kamuoyunda yerel seçimde yapılan ve başarılı olan ittifak konusu da bugünlerde yine çok konuşuluyor. Sizin de bu konuyla ilgili açıklamalarınız farklı çevrelerde farklı şekillerde yorumlanmakta. İttifaklar konusuna yaklaşımınız nedir?

Bugün aslında AKP ve MHP bloğu seçimlerde bir kez daha kazanabilmek için muhalefeti bölmeye ve bir araya gelmesini engellemeye ve bunu da daha çok HDP üstünden, kriminalize ederek yapmaya çalışıyor. Oysa HDP de bugün siyaset yapan diğer tüm partiler gibi ittifak yapabilir ve seçimlerde birlik ve beraberlik adına ya da demokrasi güçlerinin kazanması adına birçok ittifakın içinde yer alabilir. Bugün TBMM'de grubu olan, üçüncü büyük partiden bahsediyoruz. Dolayısıyla yapacağımız ittifakları bu kadar kriminalize eden ve sabote etmeye çalışan anlayışları reddediyoruz. 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde demokrasi bloğu vardı, o dönem faşizme kaybettirmek adına herkes destekledi ve biz de bu desteğin içinde olduk. Dolayısıyla biz önümüzdeki dönemlerdeki seçimlerde bir kez daha bütün bu yaşananlar karşısında faşizme kaybettirmek adına demokrasi güçleri olarak tekrar bir araya gelebilmenin yol ve yöntemlerini mutlaka arayıp bulabilmeliyiz. Bizim başlattığımız bu yürüyüş de aslında bir demokrasi ittifakına en kısa zamanda dönüşebilmelidir. Türkiye'nin buna gerçekten çok ihtiyacı var bu ihtiyaç çerçevesinde demokrasi güçlerinin oluşturacağı bu büyük ittifakın seçim süreçlerinde de mutlaka bir araya gelip, dışımızda kalan bütün çevreleri de bu ittifakın içine alıp güçlü bir ittifak görüntüsü vererek, Türkiye'nin bu baskılardan kurtulabileceği yeni bir dönemin başlangıcı olabiliriz.

Sizin söylediklerinizden bazı çabaların yerel seçimde yapılan demokrasi ittifakını bölemediği sonucunu çıkarmak doğru olur mu?

Bölünmeyecek, onu ifade etmek isterim. Demokrasi ittifakı oluştuğundan günden beri gittikçe büyüyen bir ittifak haline geldi. Ama bütün anketlerde aslında Cumhur İttifakı’nın oy kaybettiğini görüyoruz. Oy kaybeden Cumhur İttifakı’nın gittikçe daha çok saldıran, bölmeye çalışan bir anlayışı ortaya koyduğunu görüyoruz. Cumhur İttifakı giderek güç kaybediyor ve bunun karşılığında da güçlü bir demokrasi ittifakının büyümesine ve gelişmesine de zemin hazırlıyor. Demokrasi ittifakı seçim dönemlerine yakın bir zamanda daha büyüyecek ve gelişecek. En kısa zamanda yapılacak bir seçim sürecinde demokrasi ittifakı büyük bir başarı elde edecektir.

Erken seçim mi bekliyorsunuz kısa zamanda?

Bizim zaten çağrımız erken seçim olması yönündedir. Belki 2020 yılında olmayabilir ama 2021 yılında ben bir erken seçimin olabileceğini düşünüyorum. Erken seçim öncesi muhtemelen bazı değişiklikler yapılacak, birkaç gündür özellikle seçim yasalarında yapılacak düzenlemelerden bahsediliyor. Seçim için 2023 deniliyor ama ben bunun gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. En kısa zamanda yasalarda kendileri lehine değişiklikler yaptıktan sonra Türkiye'yi 2021 gibi bir erken seçimin beklediğini düşünüyorum. Bütün partilerin de buna göre hazırlanması gerek. Biz şu an bile hazırız.

Son günlerde HDP'nin kapatılmasını isteyen bazı kesimler olduğunu görüyoruz. Dün de 48 isimli bir bildiri yayımlandı. Siz bu girişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

"HDP kapatılsın” diyen kesimlerin aslında biraz zihniyetlerini sorgulamak gerekiyor. Bakıyorsunuz içinde eski siyasetçiler, generaller ve büyükelçiler var ve bu insanların geçmişlerinin çok karanlık olduğunu da biliyoruz. HDP öyle kapısına kilit vurulacak küçük bir parti değildir. HDP bugün milyonların gönlünde taht kurmuş bir partidir. HDP kapatılarak ne elde edilmek isteniyor, bunun da sorgulanması lazım. HDP kapatılırsa neye çözüm olacak? Biz bu gelenekten gelen bir partiyiz zaten. HDP ertesi gün yine bir partiyle kaldığı yerden siyasetine devam edecektir. Kapatma anlayışının artık bu yüzyılda tartışılmaması gerekir.