Yaşadığımız sürece şahit olduğumuz, seyirci kalmak zorunda kaldığımız bir sürü olay gelir başımıza.

En garip olanı hiç mizacımızda olmamasına rağmen yakın olduğumuz insanlar yüzünden, sırf birbirimizi tanıdığımız için karakterimize uygun olmayan durumların içine çekiliriz.

Bazen de tanımadığımız insanlarla hayatta asla yapmayacağımızı düşündüğümüz diyalogları yapmak zorunda kalırız.

Bazı insanlar vardır. Ben siyasetten hiç konuşmam, karışmam böyle konulara der.

Beni böyle söylemler dehşete düşürür, onların son derece bencil olduklarını düşünürüm.

Bazıları kötü olayları görmezden gelir, ağızlarına alıp konuşmak istemezler.

Bunlardan biri de kadına şiddettir.

Şiddeti aşağılık bir durum olarak görüp, bu konuda herhangi bir yorumda bulunmanın kendilerini basit göstereceğini düşünürler, onların konuşacak ya da ilgilenecek daha önemli, temiz konuları vardır.

Oysa hepimiz hayatımızın her hangi bir diliminde şiddete uğrarız.

Bankada sıra beklerken sizi görmezden gelen, devamlı bir müşteri önünüze geçip görevliyle konuşmaya başlar mesela.

Hastanede tanıdık bir hasta ya da saygısız biri sıraya aldırmadan en öne geçip, işlem yapmak ister.

Bazen ailemizin bireyleri şiddete uğrar.

Bugün iki kardeş, kadın programına çıkmış enişteleriyle birlikte kız kardeşlerini arıyorlardı.

Kız kardeş kocasından şiddet gördüğü için iki çocuğunu geride bırakıp ortadan kaybolmuş.

Kayıp kadın, evli olduğu ailenin bireyleri tarafından da şiddet görüyormuş.

Koca, demir çubukla dövmüş karısını. Kaynar su atmış üzerine.

Kadının gördüğü şiddet yüzünden bir kulağı duymuyor.

Bu kadın çocuklarını alıp ailesinin evine gitmiş, kaçmadan bir hafta önce.

Bu arada kayınvalidesi bile kızgın maşa ile dövüyormuş gelinini.

Kadının ailesi, torunlarını alıp gelen kızlarını o şiddet gördüğü eve geri göndermişler.

Evinden kaçan kadın programa bağlanıp kendi anne babası dahil hiç kimseyi görmek istemediğini, bir işe girdiğini, boşanmak istediğini ve çocuklarını yanına almak istediğini söyledi.

Kız kardeşler stüdyodaki damada saldırıp, gördün mü, çıktı kız kardeşimiz ortaya, dediler.

Saldırmalarının sebebi, program boyunca bacaklarını açmış, kaykılıp oturan damadın, tüm şiddet iddialarını yalanlamasıydı.

Bir kere hapse girdim dedi, damat. O da karıma vurdum, karım gitti duvara vurdu kafasını, kafası patladı, o yüzden girdim hapse.

Ama hakime para cezası verin dedim, paramı ödedim çıktım, dedi.

Bir kere vurmuş yani.

Gece saat beşte elinde demirle, soba borusundan dökülen kurumları karısına temizletmemiş.

Kadın kurumları yerden ağlayarak temizlerken, başında demir çubukla beklememiş. Ama ailecek temizliğe çok önem verirlermiş. Evi de annesi temizlermiş. Yemek yaparmış annesi, bir tek çocuklara bakarmış, karısı. Şayet boşanmak istiyorsa, kabul ediyormuş.

Benim de kız kardeşimin başından böyle kötü bir evlilik geçmişti.

Lise son sınıfta okuyordu.

Okulunun bitmesine 20 gün kala evden kaçmıştı.

3 gün haber alamadık ondan.

3 gün evimiz dolup taştı. Herkesin kafasında bir fikir vardı. Herkes bir şeyler söyledi.

Babam 3. gün sevinçli bir haber getirmiş gibi girdi kapıdan.

Kız kardeşin bulundu dedi. Erkek arkadaşıyla kaçmış.

Evlendiler. Sonra bir sürü kötü şey yaşandı.

Kız kardeşim kendini suçlu hissediyordu. Evine dönmek istemedi. Ailesinin onu istemeyeceğini düşünüyordu.

Eve geldiğinde hiç odadan çıkmadan yaşadı bir dönem. Hiçbir şeyin o evde hakkı olmadığını düşünüyordu.

O zamanlar anne ve babamın söylemesi gereken şeyleri ben söylemiştim.

Kim olursan ol, biz senin aileniz. Burası her zaman senin evin. Burada her zaman senin bir yerin var, dedim.

Ailem, ne olursa olsun, kadının yerinin kocası olduğunu düşünüyordu.

Üniversiteye gidiyordum. İşim de yoktu, param da, ama babamın evinin benim özgürlük alanım olduğunu düşünüyordum.

Kardeşlerim için de geçerliydi bu durum.

Günlerce kardeşime bu duyguyu aşılamaya çalıştım.

Kimse onu bir psikiyatriste götürmedi.

Oysa kardeşim depresyondaydı.

Erken yaşta işe girdi, bir atölyede çalışmaya başladı. Oysa okulda dersleri çok iyiydi.

O hep çılgındı, hiç ders çalışmazdı. Çok fazla okulu kırardı. Ama notları her zaman yüksekti.

İş hayatı boyunca hep başarılı oldu. Bir süre sonra ailemin yanından ayrılıp kendisine ev tuttu. Ayrı yaşamaya başladı.

Ona hep sormak istediğim soruyu, yıllar sonra sorma cesareti göstermiştim.

Bir gün yolda yürürken, neden evden gittin, diye sordum.

Birbirimizin yüzüne bakmadan yürüyorduk.

Gittim, çünkü eve geç kalmıştım. Üstelik eve gelmesem kimsenin beni umursamayacağını biliyordum dedi.

Bence kardeşim evimizde yaşadığı sürece hep istenmediğini düşünmüştü.

Oysa ben kendimin sevimsiz olduğunu, kız kardeşimin sevimli, sevilen bir çocuk olduğunu düşünmüştüm her zaman.

Annem kız kardeşimi hiç affetmedi. Kardeşimin, yüzünü topluma karşı eğdiğini düşündü.

Eve gelmesine başlangıçta gönüllü olmadığı gibi evden çıkıp ayrı bir ev açmak istediğinde de direndi.

Bir kız evden ya gelinlikle ya da tabutla çıkar. Bunu söyledi kız kardeşimin yüzüne.

Ben o zamanlar yine direndim. Evden çıkmasına yardımcı oldum. Kendi evimin eşyalarını bölüştüm onunla.

Bunları anlatmamın sebebi ekranda gördüğüm kız kardeşler.

Şiddet gören kadının, iki kız kardeşinin olaylara ne kadar seyirci kaldıklarını bilemesem de kızdım onlara.

Benim yaptığım kadarını yapmalarını arzuladım.

Eskiden karşımdaki insana yapabileceğim her şeyi ondan istemeye hakkım olduğunu düşünürdüm.

Artık büyüdüm. Şimdi herkesin bir kapasitesi olduğunu, aynı şeyleri karşımdan beklememem gerektiğini biliyorum.

Ama yine de kalbim, bu kız kardeşlerin mutlaka zor durumda olan diğer kardeşlerine yardım edecek bir yanlarının olması gerektiğini söylüyor.

Belki de ailemden bahsetmemem gerekiyordu, bilmiyorum.

Ama kendi yaşadıklarımdan yola çıkıp bu insanlar hakkında böylesine konuşmayı kendimde hak gördüm.

Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi insanlar, kendilerini yalnız hissettiklerinde, zihinleri bulandığında, doğru kararlar veremiyorlar.

Şiddet gören kadın da güven eksikliğini, ailesinin yanında durmaması yüzünden yaşıyor. O yüzden çaresiz hisseden kadın kocasından şiddet görüyor.

Çünkü hayat bile bize duruşumuza göre, aldığımız mevziye göre yaklaşır.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.