Zamanaşımı gerekçesiyle kapatılmasına günler kalan Hasan Ocak dosyasında, savcı şimdi de kış iznine çıktı.

Etkin soruşturmayı engellemek için dosyanın savcısının sık sık değiştirildiğine dikkat çeken Avukat Yoleri, "Savcının kış iznine çıkması da manidar" dedi. Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak da, zamanaşımından dosya kapatılma bile adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini belirtti.

Ruken Adalı'nın ANF'de yer alan haberine göre Hasan Ocak'ın cansız bedeni, 26 Mart 1995 tarihinde Beykoz ormanlarında bulunduğunda, jandarma tarafından tutanaklara "işkence yapılmış" kaydı geçti. Jandarmanın tutanağında, "Yüzünde kesikler, boynunda iple boğulma izi ile elinde, kolunda ve göğsünde morluklar var" denildi. Bedenindeki izlere göre, işkence yapıldıktan sonra, yüksek bir yerden atılmış ve yuvarlanmıştı. Bulunduğunda ayağında ayakkabılar yoktu. Ancak cenazenin yakınında bulunan ayakkabılar, tüm gözaltı uygulamalarında yapıldığı gibi bağcıksızdı. Ayrıca, pantolonunun kemeri de çıkarılmıştı.

KİMLİĞİ TESPİT EDİLEBİLİRDİ

Hasan Ocak, daha önce gözaltına alındığı için poliste parmak izi ve kaydı bulunuyordu. Ayrıca Ocak ailesi, kayıp başvurusunda bulunmuştu. Beykoz Savcılığı, defin işlemine izin vermeden önce, kimliğini kolayca tespit edebilirdi. Ancak, bunun yerine, Ocak, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü.

Hasan Ocak'tan haber alınamaması üzerine, ailesi ve yoldaşları bir yandan resmi başvurular yaparken, diğer yandan "Hasan Ocak'ı sağ aldınız, sağ istiyoruz" sloganıyla eylemler yaptı.

TMŞ polisleri hakkında iki kez suç duyurusu yapıldı. Fatih Cumhuriyet Savcılığı'na yapılan suç duyurusu 16 Kasım 1995 tarihinde takipsizlik ile sonuçlandı. 2 Mayıs 1995 tarihinde TMŞ Müdürü Reşat Altay ile TİM 3 Şefi Bayram Kartal ve emrindeki polisler hakkında yapılan suç duyurusu da takipsizlikle kapatıldı. Gerekçe, "şikayetler somut bir veriye dayanmıyor" şeklinde açıklandı.

Türkiye'de iç hukuk yollarından hiçbir sonuç alınmaması üzerine, 26 Temmuz 1995 tarihinde "yaşam hakkının ihlali", "işkence", "ayrımcılık" ve "etkili ve yeterli soruşturma" hakkının ihlali nedeniyle AİHM'e başvuru yapıldı. AİHM, Türk devletini "etkili ve yeterli soruşturma" yapmadığı için mahkum etti.

ERGENEKON SAVCILARI DA SORUŞTURMADI


Ergenekon iddianamesinde Hasan Ocak ve Gazi katliamı ile ilgili bazı iddiaların yer alması üzerine 11 kaybın ailesi, Ergenekon savcılığına dilekçe verdi. Ancak savcılık dilekçeyi almak istemedi. Aileler ısrar edince dilekçeyi almak zorunda kaldı. Ardından kayıp dosyalarının bulunduğu savcılara yazılar yazarak bilgi istedi. Ancak bir sonuç çıkmadı.

Daha sonra Ocak ailesi, 1 Haziran 2010 ve 10 Ağustos 2010 tarihlerinde müdahillik dilekçeleri sundu. Kabul edilmedi. Gerekçe, "yargılamanın söz konusu iddialar ile ilgili olmadığı" şeklinde açıklandı.

Beykoz Savcılığı'na da dilekçe veren aile, Ergenekon dosyasında ortaya çıkan söz konu kişilerin tanık olarak dinlenmesini istedi. Yıllardır hiçbir soruşturma yapmayan savcılık bu kez, "görevsizlik" kararı verdi, dosyayı özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcılığına gönderdi. İstanbul Cumhuriyet savcılığı da, dosyayı Beykoz savcılığı'na gönderdi.

Beykoz Savcılığı'ndaki dosya takipsizlik kararı ile karşı karşıya.

20 YILDIR GERÇEK VE ETKİN BİR SORUŞTURMA YAPILMADI


Dosyanın durumuna ilişkin konuşan Avukat Gülseren Yoleri, "20 yıldır soruşturma dosyası açık. Ancak ne olay aydınlatılabildi ne de suçlulara ulaşılabildi. AİHM tarafından etkin soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle ihlal kararı verilmesi bile durumu değiştirmedi. Savcılık hala olayların üzerine gitmiyor, gerçek ve etkin bir soruşturma yapmıyor" dedi.

Avukat Yoleri, Ergenekon iddianamesinde yer alan bilgi ve beyanlardan yola çıkılarak soruşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplere de 5 yıldır yanıt alınamadığına dikkat çekti ve ekledi: "Gazi olayları ve Hasan Ocak'ın öldürülmesinin Ergenekon örgütü ile bağlantılı olduğu, Veli Küçük ve Hanefi Avcı'nın bu nedenle yargılanması gerektiği açık ancak yapılmıyor."

Dosyanın savcısının da sık sık değiştirildiğini hatırlatan Avukat Yoleri, bunun da etkin soruşturmayı engellemek için başvurulan bir yol olduğunu belirtti, "Zamanaşımının dolmasına günler kala savcının kış iznine çıkması da bu minvalde oldukça manidar" dedi.

'ER YA DA GEÇ ADALET GERÇEKLEŞECEK'

Türk Ceza Kanunu'nda "insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olmaz" denilmesine rağmen gözaltında kayıp ya da işkence ile öldürme suçlarının zamanaşımından kapatıldığını belirten Avukat Gülseren Yoleri, şöyle konuştu: "Uluslararası hukukta, başta Uluslararası Ceza Mahkemesi şartı olan Roma Statüsü'nde BM Kişilerin Zorla Kaybedilmekten Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmede gözaltında kaybetme suçu insanlığa karşı suç olarak kabul edilerek zamanaşımının işlemeyeceği kurala bağlanmıştır. Dünyada pekçok devlet, bu belgeleri kabul ederek iç hukuk kurallarını buna göre düzenlemiş bulunmakta. Ancak Türkiye devleti halen bu belgeleri imzalamadı. Bizler Türkiye devletinin bir an önce bu eksiğini gidermesini, bu belgeleri tanımasını ve iç hukukunu yeniden düzenlemesini istiyoruz. TCK 77. maddenin yeniden düzenlenerek ya da Ceza Kanunu'na yeni maddeler eklenerek insanlığa karşı suç tanımının genişletilmesi ve gözaltında kaybetme ve işkence ya da yargızız infazların bu suç kapsamına alınması mümkün."

Dosyaların zamanaşımından kapatılmamasının yanı sıra etkin soruşturma yapılmasının da şart olduğuna dikkat çeken Avukat Yoleri, "Hasan Ocak soruşturması sonucunda dava açılabilmesi için zamanaşımından dolayı dosyanın kapatılmaması ve soruşturmanın olayı ve suçluları ortaya çıkartacak nitelikte gerçekleşmesi gerekir. Bu olabilecek mi? Biz çabalıyoruz. Gerisini birlikte göreceğiz. Ancak bir gerçek var ki; hiçbir gerçek gizli, hiçbir suç cezasız kalmaz. Öyle ya da böyle, şimdi ya da sonra gerçekleşecek bir adalet olduğuna inanıyorum" dedi.

'DOSYA BİZİM İÇİN KAPANMAZ2

Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak da, "Bu suçu zamanaşımı aklamaz" dedi ve ekledi: "Devlet ne Gazi katliamının hesabını verdi ne o dönem gözaltında katletme ve kaybetme suçlarının hesabını verdi. Şu anda da Hasan'ın dosyasında zamanaşımı dolmak üzere. Hasan'ın katledilmesinin üstünü örten devlet zamana yayarak sorumluları açığa çıkarmadı. Dosyayı kapatmaya çalışıyor. Buradaki amaç sadece bir cinayetin açığa çıkarılmasını engellemek değil, devletin gerçek niteliğinin açığa çıkartılmasını engellemek istiyor. Suçları ile hesaplaşma sürecine girmek istemiyor. Çünkü böyle bir durum, devletin varlık nedenini sorgulatacak. Biz de ısrarla devletin politikalarına karşı mücadele ediyoruz. Bu politikaları boşa çıkarmaya çalışıyoruz. Devlet resmi olarak bir karar verip dosyayı kapatsa bile, devletin bu politikalarının açığa çıkartılıp sorgulanması için her türlü mücadelemizi sürdüreceğiz." (ANF)