Cumhuriyet’ten Selin Ongun, 1990’lı yıllardaki Devrimci-Sol ve daha sonraki adıyla DHKP-C örgütüne yönelik operasyonlarda önemli rol alan Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya DHKP-C hakkındaki iddiaları sordu:

Türkiye, 31 Mart 2015’i acıyla noktaladı. Berkin Elvan davasında savcısı Mehmet Selim Kiraz ve onu rehin alan iki genç öldürüldü.

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 1990’lı yıllardaki DHKP-C operasyonlarında kritik görevlerde bulunan kıdemli bir isim. DHKP-C’nin tarihini şekillendiren büyük operasyonların zemininde Avcı’nın İstanbul İstihbarat Şube Müdürüyken yaptığı çalışmalar yer alıyordu. Avcı’ya örgütün sicilini, istihbarat teşkilatlarının örgütle ilişkisini ve 31 Mart saldırısını sorduk. Avcı söyleşide “DHKP-C ve benzeri ideolojik örgütlerin istihbarat teşkilatları tarafından yönlendirilemeyeceğini” sıklıkla tekrarladı. Hafızalardaki “taşeron örgüt” kavramını ise “ideolojik örgütleri yönetemezsiniz, bunu söyleyen yalan söyler” diyerek kesinlikle reddetti.

Avcı’nın sorularımıza verdiği yanıtlar eşliğinde, takdir siz okurların:

- Çağlayan Adliyesi saldırısındaki, hedef seçimi ve biçimi için fikriniz?

Geçmişte de yargı mensuplarına saldırdılar. Burada özel bir kişiye dönük hedef olduğunu zannetmiyorum.

SİLAHLI EYLEM BEKLENİYORDU

- “Berkin Elvan davasının yol katetmesi için çabalayan savcının seçilmesi kuşkulu” diyenlere katılmıyor musunuz?

“Dava için çabalayan savcı” ifadesi, bizim fikrimiz. Örgüt, böyle okumaz. Örgüt, yargı devlettir, der. Devlet de bu suçları kapatmaya kalkar, diye bakar.

- “Savcıya saldırı bilinemez miydi, istihbarat zaafı mı var?” denildi. Bu eylemin yapılacağı biliniyor mudur?

Bu örgütün benzer eylemler yapacağına dair bilgiler, zannediyorum devlette vardı. Ama bilginiz genel olur. “Şu tarihte, şu kişiye eylem olacak” diyemezsiniz. Belki eksiklik vardır, ama çok büyük zaaf olduğunu zannetmiyorum. Belki söylemedikleri birçok olayı da önlediler. Sultanahmet’teki eylemde direkt isim vermeleri de bunu gösteriyor.

ÖRGÜT EYLEM YAPMADAN BUNU AÇIKLAMAZ

- “DHKP-C yapmadığı eylemi üstlenmez” deniyor. Ama Sultanahmet’te önce üstlendiler. Emniyet’in ilk etapta verdiği isim (Elif Sultan Kalsen) de, Vatan Emniyet’teki saldırıda karşımıza çıktı. Kuşkulu değil mi?

Bence değil. Örgüt belirli eylemleri yapması konusunda militanlarını görevlendiriyor. O militan zamana ve yere göre inisiyatifini kullanıyor. O arada hiç akla gelmeyen başka biri eylem yapıyor. Sultanahmet'te bu anlamda anormal bir şey yok.

- Dolmabahçe eylemine bakalım; 3 hafta önce eylem twitter’dan duyuruldu. DHKP-C’li, aynen twitter’da söylendiği gibi, Dolmabahçe’ye saldırdı.

Tweeti yazan, yayan kim buna bakmak gerek. O§lay yapılmasın diye ifşa edilmiş de olabilir. Hiçbir örgüt eylemi yapmadan önce bunu açıklamaz.

- Adliye operasyonu savcı ve militanlar hayatta kalarak sonuçlanabilir miydi?

Her zaman, her ihtimal vardır. Militanlar ikna edilemez miydi, müzakereler daha uzun süremez miydi; bunların hepsi sorulabilir. Ama arka planda neler yaşandı; bunları bilmiyoruz. Yorum yapmak doğru olmaz.

- Cumhurbaşkanı “Başarılı operasyon” dedi. Rehine ve militanların öldüğü operasyon başarılı mıdır?

Neticenin ölümlü olması, kimsenin tasvip etmeyeceği bir şeydir. Ama ellerinde ne bilgi vardı, bilmiyoruz. Şu anda ezbere suçlamamak lazım.

- Adliye eyleminde, “DHKP-C’ye uymuyor” dediğiniz bir kısım var mı?

Olayın biçimi DHKP-C gerçeğine uygun. Bu örgütü şöyle anlatayım. İkinci Dünya Savaşı bitmiş, bunlar adada kalan Japon askerleri gibi. 30 sene öncesinin argümanlarıyla saldırı yapıyor. Rejimin yıkılacağını zannediyor.

- Hep duyduğumuz kısım şu: “DHKP-C taşerondur”. Bu örgütün patronu kim?

Örgütün patronu kendisi. Bana göre Türkiye şartlarında yetişen, oluşan bir örgüt. Ben, PKK’nın, Hizbullah’ın da taşeron olduğu söylemlerine inanmam.

- “Bu örgüt MİT’in enstrümanıdır” bakışını nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’de her şeyi komplo teorisi ile açıklama alışkanlığı var. Yaşananlara ve delillere bakarak buna katılmam. Üstelik ideolojik bir örgütü yönlendiremezsiniz. Bunu söyleyen yalan söyler.

- Kısa süre önce DHKP-C’li Alaatin A.’nın MİT ve Alman Dış İstihbarat Teşkilatı (BND) için çalıştığı iddiası haberleşti. “Çift taraflı” çalışma iddiasını nasıl tercüme edersiniz?

Bahsettiğiniz haberi bilmiyorum. Şu olabilir; hem MİT hem BND bu kişiye kanca atarak, onu bilgi almak için kullanabilir. Ama eylem yapma, yönlendirme vs. bunlar olmaz. Yerli istihbaratın ya da başka bir istihbarat teşkilatının, bunların eylemlerini yöneteceği fikrine hiç inanmam. Bazen istihbarat teşkilatı örgütü yanlış veya kötü kullanabilir. Fakat bunları asla bir eyleme sürükleyemez ya da örgütü yönlendiremez.

CASUS TEŞKİLATI GİBİLER

- İstihbarat teşkilatlarının örgütü manipüle etme gücü olamaz mı?

Olamaz çünkü örgütün bir ideolojisi vardır, o ideoloji de kolay değişmez. Sadece eylemlerin ertelenmesi, geciktirilmesi konusunda etki olabilir.

- Siz bir örgütte yönlendirme yaptınız mı hiç?

Yapamazsınız, buna gücünüz yetmez. Sadece pratik olarak bazı olaylarda görev alacak elemanınız vasıtasıyla olayı geciktirebilirsiniz ya da belki eyleme mani olursunuz.

- DHKP-C için yapılan bir analiz de şu: “90’lı yıllardaki operasyonlarda örgütün liderleri öldürüldü ya da cezaevine girdi. Örgütün teorisyenleri tasfiye edilince örgüt, istihbarat teşkilatları için daha kullanışlı hale geldi.” Ne dersiniz?

Makul bir analiz değil, örgütün kurulduğu zamanki eylem tarzı, hareket biçimi, yapısı bugün de aynı. Ortada değişen bir şey yok.

- MİT şimdiye dek DHKP-C’ye ne ölçüde sızmıştır?

Hem MİT hem Emniyet İstihbarat buraya belli oranda yöneliyordur. Şunu belirtelim, bu örgüt de devlete bilgi vermemek adına, geçmiş deneyimlere bakarak, olağanüstü yöntemler geliştiriyor. Hatta bunların kullandığı birçok yöntemi bir casusluk teşkilatı ancak kullanabilir. Bir casus teşkilatı ne kadar tedbir alırsa bunlar da o kadar alır.

- Örneklendirebilir misiniz?

İnanılmaz bir gizlilik ağları vardır. Bu örgüt, Türkiye’de hiçbir mensubunu yan yana konuşturmaz. Yani bir hücre elemanı başka bir hücre elemanının yerini asla bilmez. Telefonunu bilmez, buluşmasını bilmez. Siz burada bir hücre elemanıysanız, yurtdışıyla irtibat kurarak örgütle ilişki kurabilirsiniz. Her şey yurtdışıyla irtibatlıdır. Yani yakalanırsa, bir hücre sadece kendisini ele verir, ikinci hücreyi ele vermez. Ayrıca tüm buluşma ve konuşmalarını mutlak bir polis takibinde oldukları ya da içlerine polisin sızdığı felsefesiyle yaparak, özel tedbir alırlar.

MİLİTAN KADROYA ELEMAN SOKMAK, ÇOK ZORDUR

- DHKP-C’nin bir istihbarat başkanlığı birimi olduğu da yazıldı zamanında. İhtimal dahilinde midir?

Bunu duymadım. Örgüt şöyledir: Gizli, profesyonel, militan kadro. Ve militan kadroya destek, bilgi, rapor veren destekçileri, legal kesimleri.

- Örgüte sızan istihbarat elemanı ifşa olmadan ne kadar örgütte kalabilir?

Bu tip örgütlerde ifşa olmadan örgütte kalmak zordur. Militan kadroya eleman sokmak çok zordur. Militan kadrosuna eleman sokarsanız da, onu orada yıllarca tutamazsınız. Ancak geri planda, bilgi toplayan, militanlara destek veren destekçileri arasında yer alırsınız. O şekilde mesafe alınır.

- DHKP-C’nin içlerindeki MİT’çileri infaz ettiği de yazıldı. İtibar ediyor musunuz?

Geçmişte kendi militanlarından şüphelenerek çok kişiyi öldürdüler. Çok dürüstçe söyleyeyim; öldürdüklerinin hiçbirinin devletle bir irtibatı yoktu. Şüpheden dolayı, ajan diye kendi insanlarını öldürdüler. Bu durum Hizbullah, TİKKO için de geçerli.

SURİYE İLİŞKİSİNE İNANMAM

MİT ve Emniyet İstihbarat’ta sadece DHKP-C üzerine çalışan kaç kişi vardır?

Benim dönemimde, sadece İstanbul’da Emniyet İstihbarat’ta tahmini 20 kişi vardı. Şimdi bu rakam 50 oldu farz edelim. MİT’te de bunun yarısı kadar olsa, 25 diyebiliriz. Tabii bu rakamlara örgütü takip eden, raporlarını yazan, analizcisi, hepsi dahildir.

- “Patron örgüt” diyorsunuz. Patron Brüksel’de mi, cezaevinde mi, Almanya’da mı, Lavrion’da mı?

Karar mercii, 1990’lardan beri hep yurtdışındaydı. Bir ara pratik kararlar konusunda cezaevine yetki verdiler. Bugün için bir şey diyemem.

Son saldırıda emrin Yunanistan’dan geldiği de iddia edildi.

Bu örgütün uzun zamandır Yunanistan’daki Lavrion kampını kullanması bilinen bir olay. Son yıllardaki eylemleri yapanların bu kamptan geldiği biliniyor. Ancak “Yunanistan sessiz kalıyor. Batılı ülkeler böyle olaylara göz yumuyor” gibi ifadelere katılmam. Tam tersi pek çok olayda Batı’nın bu tip saldırıları önlemek için bize yardım ettiği kanaatindeyim. Türkiye’deki antidemokratik dönemler hariç, bize yardımcı oldular.

- Suriye krizi ile DHKP-C eylemlerini ilişkilendirmek mantıklı mı?

Direkt bağ kuramam. Suriye’nin bunları tahrik ettiğine pek inanasım gelmez.

"FUAT AVNİ'YE FIRSAT GANİMET"

Hanefi Avcı, Fuatavni’nin twitter hesabındaki “DHKP-C’nin içindeki MİT’çiler mekik dokuyor, örgüt aktif hale getirilecek” iddiası için “Hiçbirini ciddiye almıyorum” diyor. Ve ekliyor: “Fırsatı ganimet bilip devleti yıpratmaya çalışıyorlar, ucuz şeyler. Devletin teşkilatı bilerek isteyerek asla bir eyleme sebebiyet vermez, göz yummaz. Güvenlik kuvvetleri içindeki cemaat mensuplarından aldıkları bilgileri yazıyor. Yeri geldiği zaman saldırmak için araya malzemeler koyuyor.”

“UZAYLILAR YAPTI HER ŞEYİ!”

Hanefi Avcı, Sabancı suikastına ilişkin iddialar hakkındaki görüşünü şöyle anlatıyor: “’Yabancı istihbaratın girişimi mi, suikastın tetikçisi (Mustafa Duyar) tam konuşacakken öldürülmedi mi? Fehriye Erdal’ı Belçika neden vermiyor?’ gibi tartışmalar boştur. Türkiye, komplo teorilerini çok seviyor. Ben komplo teorilerine inanmam. DHKP-C liderinin yazdığı ilk kitaptaki hedefler listesinde, Sabancı’lar ikinci sıradadır. Bu gerçektir. Diğer gerçek; Belçika neden katili kullansın? Dünyada herkesi kötü kabul edemezsiniz. Biz, yakalanan herkesi versinler istiyoruz. Kendi yasalarına uymak durumundalar. Tetikçi Mustafa Duyar teslim oldu, kendi teslim olanlar, tüm bildiklerini anlatır. O da ifadesinde anlatmıştı. Ayrıca ben Duyar’ın samimiyetle devlete yardımcı olmak adına konuştuğunu düşünüyorum. Duyar’ın eşinin de bu düşüncede olduğu kanısındayım. Bu insanlar devlet tarafından değerlendirilse daha çok bilgi verebilir, daha faydalı olabilirlerdi. Gelelim komplo zihniyetine, artık insanlara ufak tefek komplolar da yetmiyor. MİT yetmiyor, Genelkurmay yetmiyor. KGB, CIA, NATO, Süper NATO vs., uzaylılar yaptı her şeyi!”

“DEVLET SİSTEMİ DEŞİFRE ETTİ, ÖRGÜT İSTİHBARATIN KİTABINI YAZDI”

Hanefi Avcı, “90’lı yıllarda örgütün hayal edemeyeceği teknik sistemler kurduk ama devlet sahip olduğu sistemi deşifre etti” diyerek anlatıyor: “Örgüt sabit telefon kullanmaz, ankesörlü telefon kullanırdı. Örgütün kullandığı telefon kartlarının üzerinde, devletin yaptığı bir istihbarat faaliyeti ile onların tahmin edemeyeceği bilgiler alınıyordu. Bir gün Ankara Emniyeti ‘ben bir kartla cinayet çözdüm’ diye kendi reklamını yapmak için bunu anlamsızca anlattı. Altın değerindeki bilgi toplama yöntemi harcandı. O teknolojiyi ona istihbarat vermişti. Örgüt, bu açıklamayı dinleyince başına gelenleri anladı. Bu verilerden, nasıl istihbarat toplanıyor diye, kitap yazdı. Bunları da militanlarına dağıttı.”

(Kaynak: Cumhuriyet)