"Sanatçı ne idüğü belirsiz bir tanımlama" diyen oyuncu Haluk Bilginer,. "Mesleksiz ünlülere ‘sanatçı’ diyoruz. Ben oyuncuyum mesela, öbürü heykeltıraştır, diğeri dansçıdır. 'Ben sanatçıyım' diyene soracaksın mesleğin nedir abla? Biraz daha sanatla ilgilenmelerini tavsiye ederim" görüşünü dile getirdi.

Bilginer, kadın tiyatrocuların sahneden indirilmesini de değerlendirdi. Bilginer, "Memur oyuncu olmaz” dediğimde bana söylemediklerini bırakmamışlardı. Gördünüz mü? Benim asıl derdim; o sahnede kalan erkek memurlarla! Memursanız amiriniz vardır, amirle tiyatro yapılmaz" diye konuştu.

Hürriyet'ten Çınar Oskay'ın Haluk Bilginer'le yaptığı söyleşinin bir kısmı şöyle:

Tiyatroyu görev duygusuyla mı yapıyorsunuz?

Öyle demeyelim, çok sevdiğim için yapıyorum. Tiyatro hayat, sinema sanat, televizyonsa bir mobilya. Televizyon sanatı diye bir şey olmaz. Sinema yönetmenin, tiyatro oyuncunun sanatı.

Kutsadığınız bir şey değil ama...

Aman, aman, aman! Sakın! Efsaneleştirmeye gerek yok, neyse o! 

Böyle bir tartışma vardı değil mi?

“‘Rolümdem etkilendim’ demek ya psikolojik rahatsızlıktır ya yalancılıktır” dedim. Saldırdılar. Oyuncu rolünden etkilenmez, nokta! Oyunculuk bir beceridir, marangozluk gibi. “Bu rol için altı ay bilmemkimlerle yaşadım.” Tanrı’yı oynadım ben. Ne yapacaktım? Altı ay Tanrı’yla mı yaşayacaktım! Selama abartılı hareketlerle çıkmalar falan... Mesleği bu çapaklardan arındırmak lazım.

Dünya Tiyatro Günü’nde Twitter’da şunu yazmışsınız: “Sözün bittiği yerdeyiz ama sanat sözün bittiği yerde başlar.”

Söz yetmediği için resim, beste yapıyoruz. İngilizce, Çince, Türkçe yetse neden beste yapayım ki? Bin kelime döksem ‘Guernica’yı anlatabilir miyim sözlerimle? Tiyatro da öyle.

Tanrı’yı da oynadım ben. Ne yapacaktım? Altı ay Tanrı’yla mı yaşayacaktım! Selama abartılı hareketlerle çıkmalar falan... Mesleği bu çapaklardan arındırmak lazım.

Kadıköy’de polis ‘Sadece Diktatör’ gibi bazı oyunları yasakladığında, “Polis keşke tiyatro izlemeye gelseydi” diye yazdınız.

Hiçbir sanat faaliyeti yasaklanmamalıdır. İzleyen içindir sanat. Ben sahnede “İnsan hali böyle bir şeydir” derim, siz de kendinizi, insanı anlamak, empati kurmak için seyredersiniz.

Ülke gerildikçe ilgi arttı galiba tiyatroya...

Kadıköy’de herkes bir salon açalım diye tatlı bir telaş içinde. Ama çok küçük bir kitleye yaptığımızı unutmayın. Türkiye’nin yüzde 80’ine tiyatro dediğiniz zaman akıllarına hiçbir şey gelmiyor. Yüzde 14’ü “Sinema gibi bir şey ama canlı yapılıyor galiba” diyor. Sadece yüzde 6’sı hayatında bir kere gitmiş. Türkiye İstatistik Kurumu’nun sayıları bunlar. Yani ülkenin yüzde 5’ine, 6’sına tiyatro yapıyoruz.

Mehmet Aslantuğ “Oyunlar yasaklanıyorsa baskı yok denemez” derken bazı sanatçılar “Bu ülkede kimse baskı altında değil” çizgisindeydi. Nasıl görüyorsunuz?

Tam sizin gördüğünüz gibi görüyorum.

Nasıl yani?

Gazetecisiniz, sizin nasıl gördüğünüz çok önemli. Benimki yaptıklarımla, söylediklerimle ortada.

Madem merak ediyorsunuz; “Türkiye’de herkes çok özgür” diyen bir sanatçı için ‘Alice Harikalar Diyarı’nda diye düşünüyorum.

Sanatçı ne idüğü belirsiz bir tanımlama zaten. Mesleksiz ünlülere ‘sanatçı’ diyoruz. Ben oyuncuyum mesela, öbürü heykeltıraştır, diğeri dansçıdır. “Ben sanatçıyım” diyene soracaksın mesleğin nedir abla? Biraz daha sanatla ilgilenmelerini tavsiye ederim.

Açıktan muhalifsiniz, sizinle uğraşıyorlar mı?

Uğraşmak isteyen herkes uğraşıyor.

Kadın oyuncuların Meclis’te sahneye çıkmalarına izin verilmemesine tiyatroculardan tepki yağıyor. Siz ne diyorsunuz?

“Memur oyuncu olmaz” dediğimde bana söylemediklerini bırakmamışlardı. Gördünüz mü? Benim asıl derdim; o sahnede kalan erkek memurlarla! Memursanız amiriniz vardır, amirle tiyatro yapılmaz.