Mustafa Kemal diktatörlükle başlayıp ve diktatörlüğü kullanarak bir demokrasi macerasına yelken açmıştı. Tayyip Erdoğan ise demokrasi ile başlayarak, demokrasinin kurum, kural ve prensiplerini kullanarak, bir ters devrim yapma yolunda hızla ve aksamadan ilerliyor. Siyasal İslamcı anlayışın öngördüğü Türkiye yapısının kaba inşaatı çoktan bitti, artık sıvama safhasını yaşıyoruz… İşte tam bu süreçte, muhalif çevrelerin haklı ve meşru olarak medet umduğu bir iki isimden biri olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu geçen gün birden çıktı ve yine şöyle bir şey söyleyiverdi: “YSK’ya güvenmiyoruz”. Ve şu mealde de devam etti; “Anayasaya aykırılık var, ama bunu mesele etmiyoruz, seçime katılacağız.” Anayasa’nın 94. Maddesine açık ve net aykırılık, bariz bir hukuksuzluk söz konusu olduğu halde, Kılıçdaroğlu bu durumu dert veya mesele etmiyor. Bir bakıma merhum Turgut Özal’ın “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” demesi gibi bir duygu ve düşünceye mi sahip, bu nokta da tam anlaşılamıyor. Belli ki partisine halen, inatla ve ısrarla oy veren milyonların küskün ve yılgın ruh halini kavramaktan ve algılamaktan çok ama çok uzak. Anayasa bir kere bile delinse, anayasanın özü olan “toplumsal mutabakat” ruhu zarar görür. Operasyon geçiren bir organın hiçbir zaman tam anlamıyla eski yapısına ve işlevine sahip olamayacağı gibi. Yani 160 yaşındaki seçmenleri, futbol sahasına, ağıllara ve ahırlara kayıtlı seçmen kişileri, mevcut olmayan ve henüz inşa edilmemiş bulunan apartman katlarında gösterilen yüzlerce seçmeni, mükerrer binlerce seçmeni ve listelerdeki türlü türlü tahrifatları önemseyen ve itirazda bulunan herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi, Kılıçdaroğlu çıkıyor ve o an aklına gelen bir şeyi tamamen dürtüsel bir tavırla dile getiriyor. Bundan başka ne bir şey yapabiliyor ne de lafının devamını getiriyor. Kısacası, mağlubiyete mahkûm ve yenilgiye koşan klasik bir Kılıçdaroğlu portresi ile karşı karşıyayız...

Ak Parti ile MHP el ele yeni ve nihai bir seçim zaferine doğru yol alırken, CHP halen İzmir büyükşehir belediyesi adayını dahi kesinleştiremedi. Bu kadar garantiye yakın olduğu bir büyük ilde bile, iç kavgalardan dolayı belirsizlik sürmekte. Aylar önce aday olmayacağını ilan eden eski büyükşehir belediye başkanı Aziz Kocaoğlu, Kılıçdaroğlu ile yaptığı sert bir konuşma sonrasında, sürpriz bir şekilde yeniden aday olacağını açıkladı. Bunun nedeni ise evvelden beri yıldızının hiç barışmadığı iki isimden (Tunç Soyer ve Tuncay Özkan) birinin İzmir büyükşehir belediye başkanlığı için anılıyor olması. Başka bir ilginç nokta ise, CHP’nin güçlü olduğu il ve ilçelere herkesin talip olması, flaş ve tanınan isimlerin bu garanti beldeler için yarışa girmesi. Oysa herhalde toplumda belirli bir tanınırlığa ve güvenilirliğe sahip bulunan kişilerin daha sallantıda olan il ve ilçelerden aday gösterilmek suretiyle oralardaki kazanma şansının veya en azından oy oranının arttırılması akıllına bir türlü gelmiyor. Ak Parti ise her görevin adamı Binali Yıldırım’ı İstanbul’a, Nihat Zeybekçi’yi İzmir’e ve Özhaseki’yi ise Ankara’ya aday göstererek galibiyet ihtimalini takviye ediyor. İşini asla şansa bırakmıyor. En az seçim çalışmalarındaki usul, yöntem ve performansı kadar, aday tercihlerinin de ekseriyle tam bir rezalet olduğu görülen CHP, seçime aylar kala her zamanki gibi iç kavgalar ve çekişmeler ile meşgul. İşte ben buna “yenilgi odaklı” siyaset anlayışı diyorum. Ak Parti ne umuyorsa, CHP tıpış tıpış, hiç üzmeden, hiç uğraştırmadan ve hiç vakit kaybetmeden bunu yapıyor, gereken adımları derhal atıyor ve yalnızca göstermelik bir siyasi parti olarak varlığını muhafaza ediyor… Elbette maaşlar yatıyor, devlet yardımları alınıyor, her türlü siyasi imkân sonuna kadar kullanılıyor, bazı kapılar aralanıyor ve orada da iyi kötü ufak bir hanedanlık devam ettiriliyor...

Türkiye’nin en deneyimli siyasetçilerinden Ahmet Türk geçtiğimiz gün bizzat açıkladı. “CHP’ye destek vermek istiyoruz, ama onlar bunu kabul etmiyor”. Bir başka ve daha açık bir ifadeyle, CHP ile HDP arasında sadece kamuoyu önünde değil, kapalı kapılar ardında da herhangi bir görüşme ve uzlaşmanın olmadığı hususu bizatihi HDP’nin en önemli isimlerinden biri tarafından teyit edilerek doğrulanmış oldu. MHP’den kopan İyi Parti ile bile aynı çizgiye gelerek dolaylı da olsa bir ittifak kurabilen CHP’nin, İstanbul’da MHP’den fazla ve Türkiye genelinde %10’un üzerinde (6 milyona varan) oy potansiyeline sahip bulunan HDP ile bu “son çıkış” noktasında bir araya gelemiyor olması, Cumhuriyeti Halk Partisinin en üst kademelerinin, parti teşkilatının ve yönetiminin hiçbir şeyin farkında olmadığını veya, daha da kötüsü, vatanı kasıtlı olarak Ak Parti zihniyetine peşkeş çektiğinin net bir kanıtı niteliğinde önümüzde duruyor... Şimdiye dek sol ve solculuk adına hiçbir şekilde boy gösteremeyen ve dünya üzerindeki sol partilerin açık ara yüz karası olan CHP’nin tüm dertleri, tasaları bitmiş, şimdi HDP ile aynı çizgide görünmekten ürküyor. Muhafazakâr seçmene her fırsatta alabildiğine ve onursuzca yanaşmaya çalışırken, Kürt seçmeninin menzilinden ve sempatisinden süratle uzaklaşıyor. Sözüm ona %20’lik o korku dolu ve muhteşem lirik kemik kitlesini ve tabanını korumak adına her türlü gösteriyi sunuyor... İnce bıyıklı beylerin temaşa zevkini tatmin ediyorken, yurdun üstündeki kara bulutlar dağılacak diye de adeta ödleri kopuyor...

Meydanlarda toplaşan gençlere “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan attırarak bağırtmak kolay. Her sıkıştığında “bizz var ya bizz, bizzz Atatürk’ün kurduğu partiyiz” diye lafı gevelemek ve gerçek sorunlardan kaçmak daha da kolay. Hitabeti ve liderlik özellikleri kendisinden kat be kat yüksek olan rakiplerini tek tek saf dışı edip düşmanlaştırmak ve ötekileştirmek ise Kılıçdaroğlu’nun bir başka meziyeti. Fakat yakaladığı düzinelerce yüzde yüz gol pozisyonunu değerlendirmeyip topu dışarı atan oyuncunun satılmış olduğunun rahatlıkla anlaşılması ve gereğince cezalandırılması gibi, çok geçmeden Türk siyasi tarihi (üstte özetlediğimiz gibi) ne etik ne matematik endişesi bulunan Kılıçdaroğlu CHP’sinin en önemli Ak Parti projesi olduğunu yazacaktır...

Kendisini solda gören ve konumlayan Türk seçmenine sabırlar diliyorum...