Semih Öz

Son zamanlarda Sırbistan ve Bosna arasındaki gerginlikler devam ederken, bir önceki bölümde Yugoslavya’nın dağılışına ufak bir giriş yapmıştık. Bu dağılmanın büyük tetikleyicilerinden biri de Hırvatistan Federal Cumhuriyetiydi. Franjo Tudjman,  Hırvat Ustaşa faşizmini 1990’larda tekrar canlandırmıştı.

HIRVATİSTAN SAVAŞI

Hırvatistan Demokrat Partisi o dönem milliyetçi söylemlerine devam etti ve ülkede yaşayan Sırp azınlıkların özerklik ve anadilde eğitim talepleri “Büyük Sırbistan Projesi” olarak değerlendirildi ve reddedildi. Sırp azınlıklar böylece haklarını kaybetti ve Yahudilere karşı tekrar düşmanlık başladı. Öyle ki Tudjman o dönem şu sözleri söyledi:

“Karım Sırp veya Yahudi olmadığı için çok mutluyum.” Azınlık Sırplar, 1990’ların başında ise özellikle Krajina ve Slavonija kentlerinde, Miloseviç’in desteği ile silahlandı. Miloseviç’in desteğinin ardından, 25 Haziran 1991 yılında ise Sırp Demokrat Partisi kuruldu. Başında ise Milan Babiç bulunuyordu. Sırp Demokrat Partisi aynı yılın aralık ayında “Sırp Krajina Cumhuriyeti”ni ilan etti. İki ordu arasında böylece çatışmalar başladı. Bu savaşta Aliya İzzetbegoviç’in başında bulunduğu Bosna Hersek,  Sırbistan’a asker göndermeme kararı aldı.

Milan Babic

Krajina ve Slavonija kentleri, 1992’ye kadar Sırbistan’ın kontrolünde kaldı.  AB ve ABD’nin ortak hareketiyle olaylar Hırvatistan’ın lehinde gelişmeye başladı. İlk olarak Sırbistan’a ekonomik ve askeri ambargo uygulanmaya başlandı. Ardından ise ABD’li siyasetçi Syrus Vance’nin hazırladığı bir ateşkes imzalandı.  Bunun üzerine Sırp kuvvetleri Hırvatistan’dan çekildi. Krajina ve Slavonija’ya ise 15 bin kişilik BM Koruma Gücü (UNPROFOR) yerleşti.

Joe Biden-1

ABD desteğiyle Hırvat ordusu 1993-1995 yıllarında bölgeye operasyon düzenledi. Doğu Slavonija hariç diğer kentleri Sırbistan’dan aldı. 1998 yılında ise Slavonija’nın tamamını ancak alabildi. Hırvat ordusunun bu operasyonları sonucunda çok sayıda sivil öldü ve göçe zorlandı. 20 bin insan hayatını kaybetti. 55 bin insan yaralandı ve 600 bin insan göç etti.

HIRVAT MİLLİYETÇİLİĞİ BU SEFER BOSNA’DA

Hırvatistan, Tudjman liderliğinde Bosna- Hersek’i, Büyük Hırvat Projesi kapsamında ülke topraklarına katmak istiyordu. Nitekim bu anlayışa göre Bosna- Hersek, Tito zamanında uydurulmuş bir bölgeydi. Boşnak ise Osmanlı döneminde Müslümanlığı seçmiş Hırvatlardı. Bu durumdan kaynaklı Boşnaklar tekrar Hristiyanlaştırılmalı, kabul etmeyenler ise topraklardan sürülmeliydi.

Bosna- Hersek’te 1990 yılına geldiğimizde üç parti ön plandaydı. Boşnakları temsilen Aliya İzzetbegoviç’in başındı bulunduğu Demokratik Eylem Partisi (DEP), Hırvatları temsilen Stepjan Klujiç’in Bosna- Hersek Hırvat Demokratik Birliği (BHHDB), Radovan Karaçiç’in Sırp Demokrat Partisi (SDP) bölgedeki kurulmuş partilerdi. Klujiç ise ilerleyen zamanda yerini, daha radikal milliyetçi Hırvat olan Mate Boban’a bıraktı. Bosna-Hersek’te ilk çok partili seçim 18 Kasım-2 Aralık 1990 tarihlerinde yapıldı.

Karaçiç ve Mladiç

Bu sonuçların üzerine Bosna-Hersek’te koalisyon partisi kuruldu Cumhurbaşkanlığına İzzetbegoviç geldi. Hırvatlardan ise J. Pelivan başbakan oldu.

Sırplardan ise Momcilo Krajişnik meclis başkanlığına geldi. 1991 yılında Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya’nın bağımsızlık ilan etmeleri üzerine, Bosna-Hersek’te bağımsızlık için referandum yapma kararı alındı. Halkın %63’ünün katıldığı bir bağımsızlık referandumu yapıldı.

Bu referandumda ise %94 oranında, bağımsızlık kararı çıktı. Sırplar bu duruma karşı ses çıkardı. Bu gelişmelere rağmen, 3 Mart 1992’de Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etti.

Bosna Savaşı Tank

Avrupa Konseyi Bosna-Hersek’i 6 Nisan 1992’de, ABD ise 7 Nisan 1992’de tanıdı. Sırp ve Hırvatlar ise buna cevap olarak bazı hamleler yaptı. Sırplar, 27 Mart’ta başkenti Banja Luka olan Sırp Cumhuriyeti’ni, Hırvatlar ise Bosna-Hersek Hırvat Cumhuriyeti’ni kurdu. Sırp Cumhuriyeti kurulunca Yugoslavya’ya bağlılığını ilan etti. Bosna-Hersek böylece iki milliyetçi planın arasında kaldı ve 1995’e kadar sürecek savaş başladı.

Savaş süresince birçok yapı hasar gördü. Bunların arasında 1024 cami, 182 Hırvat Katolik kilisesi ve 28 Sırp Ortodoks kilisesi tahrip edildi. Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti tarafından, tarihi eser olarak koruma altına alınan Mostar Köprüsü, Hırvat topçu atışı ile yıkıldı.

SREBRENİTSA

Hırvatlar savaşta bu şekilde rol oynarken 1993 yılında Sırplar, Srebrenitsa’yı kuşatma altına aldılar. Boşnaklar bu dönemde güvenli bölge olduğu için Srebrenitsa’ya göç ettiler. Bu durumun üzerine buranın nüfusu arttı ve temel ihtiyaçlar karşılanamaz oldu. Birleşmiş Milletlerin yardımı ise Sırplar tarafından engellendi. İlaç yetersizliği de bölgede enfeksiyona dayalı ölümleri arttırdı. Nisan ayında bölgeye Sırplar saldırmaya başladı.

16 Nisan’da Boşnak güçleri, Sırpların saldırısını durdurdu ve Sırplar geri çekildi. Aynı gün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etti. Çatışmaların derhal durdurulması ve iki tarafın da bölgede silahsızlanması, çağrısında bulundu. Boşnaklar silahları teslim ettiler. Fakat Sırplar silahları tam anlamıyla teslim etmedi. 11 Temmuz 1992 yılında, Ratko Mladiç komutasındaki Bosna Sırp Ordusu kasabaya doğru ilerlemeye başladı. Bölgeyi koruyan Hollandalı BM Barış Gücü’nün 40 askeri, Sırplar tarafından esir alındı ve pazarlık konusu edildi. 

Mostar Köprüsü Yıkık

Mladiç rehinler karşılığında Boşnakları istedi. BM komutanı Teğmen Thomas Karremans ile Mladiç, 2 gün süren müzakere sonunda anlaştı ve 40 asker karşılığında 20 bin Boşnağın teslimiyetini kabul edildi. Bunun üzerine 8.300 kişi 5 gün içinde Sırplar tarafından öldürüldü. Ardından Srebrenitsa Bosnalı Sırpların eline geçti. Ağustos 1992’de ise ABD önderliğinde NATO Bosnalı Sırplara, güvenli bölgelerden çekilmesi çağrısında bulundu. 30 Ağustos’ta Bosnalı Sırplar bunu reddetti. Bunun üzerine NATO uçakları Sırplara hava saldırısı başlattı. 3 Eylül’de aynı çağrıyı NATO tekrar yaptı. Sırplar da aynı cevabı tekrar verdi. NATO’nun tekrar saldırması üzerine, Sırplar geri çekildi. Bunun üzerine barış görüşmeleri başladı.

Devam edecek…