Cafer Solgun / Demokrat Haber

17 Şubat 1993’te “şüpheli” bir uçak kazası sonucunda hayatını kaybeden dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’in ölümüyle ilgili başlatılan soruşturma “zaman aşımı” gerekçesiyle sona erdi, dosya kapatıldı.

Soruşturma açılması için yoğun çaba gösteren Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis, 20 yıldır somut bir sonuç elde edilemeden “zaman aşımı” gerekçesiyle dosyanın kapatılmasına ilişkin Taraf’a yaptığı açıklamada, “Bu dosya kurumların geçmişiyle yüzleşme gücünü gösterecekti ama olmadı” dedi.

Bu “zaman aşımı” meselesi, malum, özellikle yakın geçmişimizin “kanlı” ve “karanlık” olaylarıyla yüzleşme bakımından ifade ettiği anlam “derin” olan olaylarda hukuki sürecin önünü kesen bir durum.

Daha eskilere gitmeye gerek yok; baştan sona kana boyanmış bir dönem olarak yaşanan 90’lı yılların hiçbir dosyası somut bir sonuç ortaya çıkamadan kapandı gitti, ya da zaman aşımı için gün sayılıyor…

Uğur Mumcu ve diğer Kemalist aydın suikastlerinin “derin” olaylar olduğundan kimsenin kuşkusu bulunmuyor; son olarak Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu da yayımladığı kitabında bunu açık ve net şekilde ifade etti.

Yıllarca Genelkurmay tarafından varlığı dahi inkar edilen JİTEM hakkında açılan davalardan da sonuç elde edilmesi, adaletin tecelli etmesi umudu taşıyan neredeyse kalmadı. Cizre ve çevresindeki “faili meçhul” cinayetlerin önde gelen isimlerinden biri olduğu çok sayıda mağdur tanık tarafından açıkça ifade edilen korucu başı Kamil Atağ’ın yargılandığı mahkemede “delil yetersizliği” (evet, gerekçe aynen buydu!) nedeniyle serbest bırakılmasını hatırlayalım… Müdahil avukatlardan M. Emin Aktar, mahkemenin bu kararının ardından, “artık faili meçhullerin aydınlatılmasını kimse beklemesin” demişti…

Cumartesi Anneleri’nin yıllardır süren evlatlarının akıbetlerini öğrenme mücadelelerini anımsatmaya gerek bile yok; onlar her cumartesi Galatasaray Lisesi önünde seslerini duyurma gayretlerini sürdürüyorlar…

Madımak Katliamı davası derseniz… Olay neresinden baksanız bir “insanlık suçu” olmasına rağmen, yıllardır sözüm ona “aranan” sanıklar açısından dava yine “zaman aşımı” gerekçesiyle düştü…

Turgut Özal’ın “şüpheli” ölümüyle ilgili soruşturma da kafaların iyice karışmasıyla sona erdi.

90’lı yılların “derin” olayları arasında askerlerin hayatını kaybettiği tek olay Eşref Bitlis olayı değil; Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Albay Kazım Çillioğlu olayları üzerindeki “sis” perdesi de aralanmış değil…

Tarık Bitlis, “bu dosya kurumların geçmişle yüzleşme gücünü gösterecekti, ama olmadı” diyor. Bitlis’in haklı olarak yaşadığı hayal kırıklığını ifade eden bu sözleri doğru, ama eksiktir… Esas mesele 90’lı yıllar ile bir bütün olarak yüzleşmektir. Zira 90’lı yıllar, Kürt sorunun odağında yer aldığı bir kirli savaş sürecidir. Bu kanlı kirlenmeden arınmadan geçmişle yüzleşme, Türkiye’nin gündeminden düşmeyecektir ve düşmemelidir.

Sahi, İmralı Süreci işlemeye devam ediyordu; değil mi?

Bir de Ergenekon davasında mütalaa aşamasına gelinmişti…