Gazeteci Amed Dicle, YPG güçlerinin Tel Abyad'a yönelik operasyonu değerlendiren bir yazı kaleme aldı.

Amed, "YPG'nin Tel Abyad operasyonu ve kapıda bekleyen büyük tehlike" başlıklı yazısında, Tel Abyad’ın alınmasının Rojava için oldukça stratejik bir gelişme olacağını belirtiyor ve ekliyor: "Suriye’nin istikrarına, çete gruplarının bertaraf edilmesine de çok önemli bir basamak olacak, DAİŞ’ın (IŞİD) kırılması ivme kazanacaktır."

Amed, YPG'nin bu operasyonunun Rojava, Suriye, Kürtler ve Türkiye’nin güvenliği açısından önemli bir hamle olduğunu belirttiği yazısında, "Tel Abyad bölgesindeki savaş uzun zaman alacak. Siviller sınıra yönlendirilecek, muhtemelen AKP bu operasyonu lekelemeye çalışacak. Ama nihayetinde Tel Abyad artık DAİŞ’ı kaldırmıyor ve çetin çatışmalardan sonra da olsa Akçakale Sınır Kapısı’ndaki kara bayrak indirilecek," diyor

Gazeteci Amed Dicle'nin Fırat Haber Ajansı'nda yayınlanan yazısının tamamı şöyle:

***

Tel Abyad, Kobanê’nin 70 km doğu cephesinde, Serêkaniyê’nin ise 110 km batı cephesindedir. Urfa’nın Akçakale ilçesinin hemen karşısındadır. Zaten burası tıpkı Kobanê, Serêkaniê, Qamışlo gibi, Türkiye ve Suriye sınırının ortasından ikiye böldüğü bir kent.

Kürtler Tel Abyad’a Grê Spî, Akçakale’ye ise Kaniya Xezalan diyorlar.

Grê Spî, 1960’larda başlayan Arap Kemeri projesi çerçevesinde en çok Kürtsüzleştirilen Rojava bölgesidir. Kobanê ve Cizîr bölgesinin tam ortasındadır ve bu iki bölgenin hem coğrafik hem de kültürel anlamda kopuk olması için Baas rejimi tarafından ana üs olarak kullanılmıştır.

2011 Suriye olayları başladığında kentte yaşayan Kürt ve Arap halkları, Suriye’nin muhalif grupları ve radikal Sünni unsurlar tarafından örgütlenmeye başladılar. 2012 yılının başında muhalif tüm gruplar El Kaide’ye bağlı gruplar tarafından tasfiye edildi. El Nusra öncülüğündeki bu gruplar, Türkiye sınır kapısında da aldıkları destekle öncelikle Kürtlere yöneldiler. Kürtlerin örgütlenme merkezi Mala Gel’e bomba koyarak patlattılar. Bu görüntüleri yayınlayarak kendilerinden olmayan sivil insanları göçe zorladılar. Onlarca insan vahşice katledildi.

Nusra’nın 2013’deki Serêkaniyê yenilgisinden sonra kent, DAİŞ’e teslim edildi. Akçakale-Tel Abyad sınır kapısı hiç bir zaman kapanmadı. Yanı sıra; Akçakale-Ceylanpınar arasındaki onlarca kilometrelik TİGEM Çiftliği çetelerin karargâhı gibi kullanıldı. Tel Abyad ve bu çiftlik arasındaki bölgede halen bu trafik devam etmektedir, buranın Türkiye tarafı sivillere kapalıdır.

Tel Abyad, DAİŞ’ın sadece Türkiye’ye değil, dünyaya açıldığı en önemli kapıdır. Dünya’nın değişik ülkelerinden DAİŞ’e giden eleman ve çeşitli sevkiyatlar burası üzerinden yapılmaktadır.

Burası, DAİŞ’ın kentine merkez olarak belirlediği Rakka’nın 100 km kuzeyindedir. Rakka’ya gitmek için Tel Abyad’dan geçiş yapmak gerekir. Bu iki kent arasındaki en önemli bölge güneybatı cephesinden Ayn İssa, doğu cephesinden Suluk’tur. DAİŞ; Tel Abyad, Suluk, Ebduleziz Dağları güzergâhından Irak sınırına, oradan da Musul ovasına kadar hareket ediyordu. Musul’daki Türk diplomatlar da aynı yoldan getirilerek Akçakale’de teslim edilmişlerdi. Ama Ebduleziz Dağları ve Irak sınırına giden hat, YPG kontrolüne geçtiği için, DAİŞ mevcut durumda çok zorlanıyor. Şimdilerde daha çok Deyr a Zor yolunu kullanıyorlar.

Kısacası; Tel Abyad, DAİŞ için her açıdan hayati bir nefes borusudur. Ama aynı Tel Abyad, Kürtler ve muhalif güçler için de bir o kadar önemlidir. DAİŞ buranın üstünden Kobanê’ye saldırdı. Burada kümelenen çete grupları Rojava devrimi ve Suriye geneli için büyük bir tehlike potansiyeline sebep oluyorlar. Tel Abyad, DAİŞ’ın kontrolünde olduğu müddetçe en basit deyimle Rojava ve Suriye coğrafyası rahat etmeyecektir.

Elbette Tel Abyad’ın alınması Rojava için oldukça stratejik bir gelişme olacaktır. Suriye’nin istikrarına, çete gruplarının bertaraf edilmesine de çok önemli bir basamak olacak, DAİŞ’ın kırılmasına ivme kazanacaktır.

İşte bu operasyon şimdi YPG ve Burkan El Fırat güçleri öncülüğünde devam etmektedir. Burkan El Fırat, Özgür Suriye Ordusu çatısı altında örgütlenmiş, ama özerk olan devrimci bir yapılanmadır. Suriye halklarından herkes bu oluşumun içinde yer alıyor. Kobanê direnişinde YPG ile omuz omuza savaştıkları akıllardadır.

Şu anda Kobanê’nin doğu ve güneydoğu cephesinde köyleri özgürleştiren YPG ve Burkan El Fırat ortak güçleri, güney cephesindeki Sirrin kentini kuşatmaya alarak DAİŞ’in buradan çıkmasını engelliyorlar. Rakka’nın kuzeyinde, Ayn İssa’ya doğru hareket halinde olan devrimci güçler birçok köyü özgürleştirmiş durumdalar.

Doğu cephesinden gelen güçler ise Mebruka’yı özgürleştirerek, Suluk’a yöneldiler. Şimdi Suluk civarında çatışmalar devam ediyor. Suluk DAİŞ’ten alındıktan sonra Kobanê ve Cizire bölgesinden gelen güçler, Tel Abyad’ın güney cephesinde birleşebilir ve Tel Abyad-Rakka yolunu kapatabilirler. Bu, Tel Abyad’ın üç koldan çembere alınması demektir. Tel Abyad ile Rakka arasındaki bölgenin kontrole alınması, DAİŞ’ın bir daha buralarda belini doğrultmayacağı anlamına geliyor.

Ancak bu zaman alacaktır. Çünkü 20-30 km’lik bu alan DAİŞ’ın en çok önem verdiği bölgedir. DAİŞ, bu durumu gördüğü için bölgedeki sivil halkı kalkan olarak öne sürmek istiyor. Buna itiraz edenler infaz ediliyor. Burkan El Fırat ve YPG, sivillerin zarar görmemesi için özel bir çaba sarf ediyor. Bölgedeki birçok aşiret-çevre ise YPG’ye ulaşarak DAİŞ’ten kurtarılmayı bekliyor.

2 yıldan fazladır DAİŞ terörünün cenderesi altında yaşayan bölge halkı için şimdiye kadar hiç kimse sesini bile çıkarmadı. Aksine AKP Hükümeti, DAİŞ’e destek sundu, sunmaya devam ediyor. Akçakale Sınır Kapısı’ndan DAİŞ mensupları istedikleri gibi geçip giderken, sivil halk bunu yapamıyor.

Üstelik Burkan El Fırat ve YPG bölgede operasyon yapınca Erdoğan rahatsızlığını dile getirmekten bile çekinmedi. “Bölgedeki Arapları ve Türkmenleri bombalıyorlar,” derken sivil halkı değil bizzat DAİŞ’i kastettiği dünyanın malumu. Erdoğan’ın rahatsız olması anlaşılabilir bir şey. DAİŞ da bu operasyondan rahatsız.

Bu rahatsızlık mevcut operasyonu durdurmayacaktır. Operasyon sürecek ve Tel Abyad, DAİŞ’ten temizlenecek. Kobanê savaşı başladıktan bir hafta sonra (22 Eylül 2014’te) Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, “Kobanê değil Tel Abyad düşecek,” demişti. Tel Abyad DAİŞ’ten alındıktan sonra Rakka’nın da devrimci güçlerin ve uluslararası koalisyonun hedefi olmaması için herhangi bir sebep bulunmamaktadır. Bu da eşittir; DAİŞ’in Suriye’den tasfiye edilmesi. Bunun Türkçe anlamı ise; AKP’nin Suriye-Rojava siyasetinin dibe vurması, teşhir olması, ve ısrar olmaları halinde uluslararası yaptırımlara kadar gitmesi…

Zaman bunu bizlere gösterecek. Ama şimdilik; Tel Abyad düşerse AKP ve DAİŞ’ın Rojava ve Suriye hakkında plan yapacakları zemin ortadan kalkacak, DAİŞ ve Türkiye’nin sınır kapısı kapatılacak. Peki, bu durumda üç koldan kuşatılmış olan DAİŞ çeteleri ne yapacaklar, nereye gidecekler?

Mevcut durumda sorulması gereken esas soru budur. Ve gelen çok önemli bilgilere göre, Tel Abyad’daki birçok çete, Türkiye tarafına geçmiş bulunuyor. Hakeza Türkiye’nin bazı kurumlarına bağlı olarak bölgede faaliyet gösteren gruplar kıstırılınca Türkiye’ye kaçmak dışından yapacakları bir şey de yok.

Görünen o ki DAİŞ ve ortakları bu yenilgiyi sindiremeyecekler. O yüzden Türkiye’ye giren mensupları yoluyla kimi saldırılarda bulunması olasıdır. Mevcut tablo Rojava’yı aşan, bölgesel fotoğrafı değiştiren bir niteliktedir. 5 Haziran’da Diyarbakır’da HDP mitingine yönelik saldırı, ondan önce Mersin ve Adana HDP il binalarına yönelik saldırılar sadece seçimlerle sınırlı değildir. DAİŞ ve AKP, Rojava’daki yenilginin hesabını Diyarbakır’a ödetmekten çekinmeyeceklerdir. Bu yüzden tüm Kürt kurumlarının ve savaş karşıtı güçlerin bu tehlikeyi görmelerinde fayda vardır.

Tel Abyad bölgesindeki savaş uzun zaman alacak. Siviller sınıra yönlendirilecek, muhtemelen AKP bu operasyonu lekelemeye çalışacak. Ama nihayetinde Tel Abyad artık DAİŞ’ı kaldırmıyor ve çetin çatışmalardan sonra da olsa Akçakale Sınır Kapısı’ndaki kara bayrak indirilecek.

Unutulmamalıdır ki bu operasyon Rojava, Suriye, Kürtler ve Türkiye’nin güvenliği için çok önemli bir hamle olma özelliği taşıyor. Sınırındaki DAİŞ’ten rahatsız olmayan AKP, Kürt hareketinin alan kazanmaması için bu çeteye mahkûm olmuş durumdadır. Türkiye’de oluşacak yeni koalisyon hükümetinin önünde duran en önemli dosya budur. Ya şer cephesinde ısrar edip herkesi tehlikeye atacaklar ya da Kürtlerle barışarak bölgesel istikrara da hizmet eden ülkenin hükümeti olacaklar. Önlerindeki iki seçenek budur. Gelişmeler, doğru okumayanı yakacak derece de yakıcıdır.