BDP-Blok grubu, anayasa için önerilere kapalı olmamalı.

Bu seçimlerin tartışmasız iki büyük galibi var. Birincisi, elbette Erdoğan. Partisinden çok daha büyük bir seçmen desteğine sahip olduğu görülen Başbakan, katılımın % 87 olduğu bir seçimde, sandığa giden iki kişiden birinin oyunu alarak, hiçbir tartışmaya yer bırakmayan açıklıkta toplumdan yeniden yetki aldı. Üstelik bunu iktidarda olarak ikinci kez girdiği genel seçimlerde, partisinin oylarını arttırarak elde etti.
AKP’nin Türkiye’de önümüzdeki dönemde merkez sağın en büyük partisi olmaya devam edeceği ve belki yegâne partisi olacağının teyidi oldu 2011 seçimleri. Seçmenlerin yarısı AKP’ye, ekonomik büyüme, istikrar, muhafazakâr değerler ve hizmet politikasına devam etmek üzere oy verirken aynı zamanda Erdoğan’a bir tür açık çek verdiler. Erdoğan’ın bunu yeni bir anayasa hazırlama yönünde kullanıp kullanmaması büyük ölçüde kendi takdirine bırakılmış durumda. AKP’nin 331’den az milletvekili çıkarmasından seçmenin Erdoğan’a koşullu destek mesajı verdiği türünden bir anlam çıkarmak, gönlünden geçeni nesnel gerçekmiş gibi ifade etmeyi ele veriyor. Böyle bir anlam, seçmenler 2007’ye göre AKP’ye daha az oy vermiş olsalardı doğru olabilirdi. Halbuki dört yıl öncesine göre oylarını dört puan daha arttırdı AKP. AKP’ye eskisinden daha büyük oranda oy veren seçmenin, bunu bu partinin milletvekili sayısının azalması için yaptığına herhalde kimse inanmıyordur.

Olmuş olan, %10 barajı rantıyla kendilerine verilmeyen bir temsil yetkisini gasp eden partilerin, bu seçimde haksız biçimde el koydukları milletvekili sayısını kaybetmeleridir. AKP 2007’de %47 oyla Meclis’te %62 oranında temsil edilirken şimdi oyların %50’siyle milletvekilliklerinin %59’unu elde etti. AKP’nin seçim rantı hesabı, BDP destekli bağımsız adayların mükemmel bir örgütlenme ve heyecan verici bir inatla neredeyse başarılması imkânsız olanı başarmalarına takıldı. Bir de adrese dayalı nüfus sisteminin seçmenin bölgeler arası dağılımını eskisinden daha doğru yansıtması ve temsil adaletsizliğini biraz düzeltmesine...

%10 barajının varlık nedenini büyük ölçüde anlamsız kılan bu seçimlerin ikinci büyük galibi Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku etrafında örgütlenen koalisyon oldu. Önlerine konan engelleri inatla, sebatla, akılla ve müthiş bir enerjiyle aşan BDP merkezli bir örgütlenme ve bu siyasal heyecan, Türkiye’de bundan sonra Kürt sorununu herkesin yepyeni koordinatlarla düşünmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Özellikle Kürt siyasal hareketi etrafında oluşan seçmen desteğinin kararlılığını ve siyasal bilincinin yüksekliğini gözler önüne serdi 36 milletvekili. “Çobanın oyuyla benim oyum bir olabilir mi” diye soranlara, AKP ve BDP seçmenlerini aşağılayanlara, kendi çevrelerinin siyasal bilinçlenme seviyesi hakkında belki biraz düşünmeye zorlar sergilenen bu müthiş başarı. 2011 seçimleri bu anlamda demokrasinin yeni bir zaferidir.

Sonuçlar Kürt sorununda bize yeni bir fırsat penceresi açıyor. Bu dönemde bağımsızların dahil olacağı Meclis grubu, bir dizi asli sorunda milletvekili sayısının çok üzerinde bir ağırlığa sahip olabilir. Bu grup zaman zaman ana muhalefet partisi gibi çalışabilir. Bu fırsatı değerlendirmek sadece BDP’nin değil, AKP ve CHP’nin de sorumluluğunda. Özellikle AKP’nin, BDP’yi MHP’nin karşısındaki zıt milliyetçi kutup olarak damgalayarak meşruiyetsizleştirme stratejisine sarılıp sarılmayacağı belirleyici olacak. Eğer bu strateji uygulanırsa BDP-Blok grubu bu tuzağı boşa çıkarma kararlılık ve basiretini gösterebilecek mi? Bunu başarabileceğini ümit ediyoruz.

Son olarak, AKP’nin Meclis’te 3/5 çoğunluğu elde etmemiş olmasıyla rahatlayanların pek hoşuna gitmeyecek bir olasılığa dikkat çekmeliyiz. CHP 2011 seçimlerinde oylarını, içine iliştirilen DP kökenli adaylar sayesinde de arttırdı. Bu iliştirilmiş milletvekillerinin CHP’den ayrılmaları ve zımni bir ittifakla, AKP’nin 5-6 milletvekillik eksiğini kritik anlarda tamamlamaları çok uzak bir ihtimal değil. BDP-Blok grubunun bu ihtimali dikkate alarak, önümüzdeki dönemde eğer Erdoğan anayasa konusunda müzakere önerisiyle gelirse, işi yokuşa sürmeyen bir tavır takınması kritik önemde olacaktır. Artık yük herkesin sırtında.