BBC Türkçe / Elçin Poyrazlar

Ortaköy’de yüksek duvarların ve ağaçların arkasına gizlenmiş bir bina. Yukarıya doğru kıvrılan yol bizi muhteşem bir Boğaziçi manzarasına taşıyor. Burası Türkiye’nin önde gelen işadamlarından İshak Alaton’un ofisi.

Türk Musevi Cemaati’ne yaptığımız yazılı görüşme başvurusundan bir yanıt alamamış olmanın tedirginliği var üstümüzde. Ancak İshak Bey bizi rahatlatıyor.

Türkiye’de yaşayan Yahudilerin açık konuşmasının zamanının geldiği düşüncesinde. Özellikle de Türk hükümetinin Yahudilerle ilgili yaptığı açıklamaların ardından.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Gezi eylemlerinin ardında Yahudi diyasporası olduğu yönündeki ifadeleri her ne kadar bakanın ofisi tarafından yalanlansa da yara açmışa benziyor.

İncinip incinmediğini soruyoruz İshak Bey’e. “Muhakkak ki incitti” diyor. “Bu sadece düşmanlıkları körükleyecek ve Türkiye’deki önyargılı insanları olumsuz yönde tesir altında bırakacak bir mesaj. Çok üzüntü ve kaygı verici”.

'KOMPLO TEORİLERİNİ BİR TARAFA BIRAKALIM'

Gezi eylemlerini Yahudi diasporasının düzenlediği fikrini bir komplo teorisi olarak tanımlıyor Alaton, bu derece spontane gelişen ve organize olmayan bir olayı yönetmenin mümkün olamayacağını söylüyor.

İshak Alaton, Atalay'ın açıklaması için "Çok üzüntü verici" yorumunu yapıyor.

“Böyle bir kudret ya da imkân yok. Onun için komplo teorilerini artık bir tarafa bırakalım çünkü bu çok utanç verici” diyor kararlılıkla.

Özel bir şirkette üst düzey yönetici olan Hayri Bali’ye göre ise bu tür komplo teorileri hükümetin panik içinde olduğunun bir göstergesi.

Gezi eylemlerinin devletin halkı ve halkın farklı kesimlerinin birbirini tanımasına olanak sağladığına inanan Bali, “Ben buna sürpriz tanışma diyorum. Bunu kimse beklemiyordu” diyor.

“Hükümet Gezi olaylarıyla büyük bir rüyadan uyandı... Şimdi ise ne yapacağını bilemiyor”.

Yahudi olarak hedef gösterilmekten endişeli mi Hayri Bey? “Türkiye’de her zaman bir hedef var, Ermeniler, Rumlar ya da Yahudiler. Devamlı bir çöp bulunmak isteniyor. Şimdiki çöp biziz” diye yanıtlıyor.

HEDEF GÖSTERİLME KORKUSU 'APOLİTİK YAPTI'

Empati kurmayı Gezi sürecinde öğrenen Rifka, “Eğer Müslüman olsaydım ve Yahudiliği basında yazanlardan öğrenseydim Yahudilerden kesinlikle nefret ederdim” diyor.

520 yıldır Türkiye’de yaşayan Yahudi cemaatinin hedef gösterilme korkusu oto-sansür ve apolitik kalma tercihini de beraberinde getirmiş.

Cemaatin içinde Gezi olayları nedeniyle “Dönüp dolaşıp bu bizim başımıza patlar” şeklinde görüşler olduğunu ve sonunda bunun doğru çıktığını söylüyor Rifka.

Ona göre Yahudi karşıtlığı sadece Türkiye’ye has bir konu değil ama çocukluktan beri yaşıyor bunu.

“Ben alışveriş yaparken bile 'Türk müsün?' sorusuyla karşılaşıyorum. Bu soruya cevap vermek artık hayatımın bir parçası. Ben sonuna kadar Türk hissediyorum ama bu ne kadar kabul görüyor bilmiyorum.”

Yahudilerle Müslümanlar kağıt üstünde eşit haklara sahip ama sosyal anlamda bunun doğruluğu kuşku götürür.

Yahudi cemaatinden insanların bu tür büyük toplumsal olaylarda arka planda kalmak istediğine işaret ediyor Rifka.

“Bir yürüyüşte en önde ben yürüyemem, istemediğimden değil, yürürsem Yahudi lobisi olurum çünkü.”

“Kırmızılı kadın ben olsaydım ne olurdu? Bu olaylar nereye giderdi?” diye soruyor Rifka.