Türkiye ile AB arasındaGeri Kabul Anlaşması” bugün Ankara’da imzalandı. Peki, Türkiye yasadışı göçmenleri kabul etmeye ne ölçüde hazır, AB vize muafiyeti sözünü tutacak mı? Prof. Dr. Mehmet Özcan DW’ye değerlendirdi.

Müzakereleri uzun zamandan bu yana devam eden Geri Kabul Anlaşması, AB'nin serbest dolaşım bölgesi olan Schengen Bölgesi'ne Türkiye üzerinden yasadışı yollardan giren göçmenlerin Türkiye'ye iadesini öngörüyor. Anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte vize muafiyeti için diyalog süreci de resmen başlatılmış oldu. Süreç çerçevesinde, AB ülkelerine seyahat etmek isteyen Türk vatandaşlarına ilk etapta vize ücretlerinin düşürülmesi ve daha az evrak istenmesi gibi kolaylıklar getirilmesi, Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmesi halinde 3,5 yıl sonra vizesiz seyahatin olanaklı kılınması taahhüt edildi.

“TÜRKİYE’DE YAŞAMAK ZORUNDA KALACAKLAR”

AB-Türkiye ilişkileri ve AB hukuku uzmanı, Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özcan’a göre, Geri Kabul Anlaşması’na ilişkin esas sorunu geçiş güzergâhı olarak Türkiye’yi kullanan üçüncü ülke vatandaşlarının iadesi oluşturuyor. Özcan, “Üçüncü ülke vatandaşları Afrika’dan, Asya’dan, Ortadoğu’dan geliyor olabilir. Bunların da Türkiye üzerinden geçtiği tespit edilirse, Türkiye bu kişileri barındırmak veya kaynak ülkelere geri göndermek zorunda. Fakat Türkiye’nin bu noktadaki sorunu şu: Türkiye bu ülkelerle Geri Kabul Anlaşması imzalayamıyor, daha doğrusu bu kaynak ülkeler Türkiye ve AB ülkeleri ile Geri Kabul Anlaşması imzalamıyor. Dolayısıyla büyük ihtimalle bu insanların birçoğu Türkiye’de yaşamlarını sürdürmek zorunda kalacak” şeklinde konuşuyor.

“ALTYAPI YETERSİZ”

Hâlihazırda Türkiye’nin yalnızca 2 ila 3 bin yasadışı göçmeni barındırabilecek geri kabul merkezleri olduğuna dikkat çeken Prof. Özcan, AB’nin desteğiyle yeni geri kabul merkezlerinin inşa edileceğinin fakat kısa sürede bir çözüm beklenmemesi gerektiğinin altını çiziyor. “Sorunun özünde de bu yatıyor. Türkiye’ye geldiklerinde Türkiye’nin altyapısının yetersiz olması ve bu süreçte de bu insanların temel hak ve özgürlüklerle ilgili yaşayacağı sıkıntılar, kişilerin insani olarak yaşayabileceği bir ortamın şu anda altyapısının hazırlanamamış olması” diyen Prof. Özcan, bu kişilerin kendi ülkelerine gönderilmeleri halinde bunun maddi külfetinin de Türkiye tarafından karşılanmak zorunda olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Mehmet Özcan, “Zaten Türkiye’de şu anda Suriye’den kaynaklanan ciddi bir sorun var, Türkiye’de 800 bin civarında savaştan kaçmış Suriyeli var. Bu kadar büyük sorunun yanında yeni bir yükün Avrupa üzerinden Türkiye’ye gelmesinin Türkiye’nin ciddi bir sorunla karşılaşacağının işareti olduğunu düşünüyorum” diyor.

VİZE MUAFİYETİ SAĞLANIR MI?

Türkiye'ye vize muafiyeti diyalogunun sonucu olarak 3,5 yıl sonunda vize muafiyetinin kaldırılması taahhüt edildi. Söz konusu protokol Ankara'da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından imzalandı. Ancak Prof. Dr. Mehhmet Özcan’a göre, vizesiz seyahat, sürecin kesin sonucu değil. “Türkiye’ye şu dendi: “Siz yükümlülüklerinizi yerine getirin, sınırlarınızı koruyun, Türkiye’den geçen bütün yasadışı göçmenleri alın, 1951 tarihli mültecilerle ilgili Cenevre Sözleşmesi ve 67 Protokolü'ndeki coğrafi çekincenizi kaldırın. Bunların karşılığında biz size 3,5 yıl sonra vize muafiyeti getireceğiz. Ama 3,5 yıl sonra bu garanti değil. En önemli açıklardan ve bu konularda çalışan bir akademisyen olarak benim kafamdaki en temel şüphelerden birisi bu" diye konuşan Özcan, kararın siyasi olduğuna dikkat çekiyor. "AB 3,5 yıl sonra nitelikli çoğunlukla karar verecek. Ülkeler buna çok taraftar olmayabilirler. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmişken, AB yükümlülüğünü yerine getirmeyebilir” diyen Prof. Dr. Özcan’a göre, bu durumda Türkiye ile AB arasında yeni bir kriz doğabilir.

© Deutsche Welle