Özgür Gündem yazarı Veysi Sarısözen, “’Geçici model’in sonuna doğru” başlıklı yazısında, Gezi Parkı direnişinin ardından ortaya çıkan krizi ve AKP hükümetinin batıda sarsılan imajını kaleme aldı. Hükümeti demokratik adımlar atmaya mecbur eden mekanizmaların ortadan kalktığına da dikkati çeken Sarısözen, hükümetin artık aslına döndüğünü belirtti ve dikkatleri çözüm sürecine çekti.

Sarısözen, Almanya’nın en çok satan gazetesi olan Bild’in Erdoğan için öngördüğü ‘Betonkopf-Beton kafa Erdoğan’ sıfatını hatırlatarak, imaj probleminin derinleştiğini aktardığı yazısında, “Erdoğan kaybetti, ama, Batı’ya da kaybettirdi,” diye belirtti ve ekledi: “Çünkü bu Batı, AKP yönetimindeki Türkiye’yi Ortadoğu’da ‘rol model ülke’ olarak kullanmak için büyük yatırımlar yapmıştı, Şimdi Obama Gezi Krizinden sonra Türkiye’yi Suriye’ye ve İran’a karşı ‘model ülke’ diye gösterme imkanını kaybettiği için kimbilir ne kadar kızıyordur.”

Krizin en temel sonucunun, AKP’yi kimi “demokratik” adımlar atmaya mecbur eden  mekanizmaların ortadan kalkmış olması olduğuna dikkati çeken Sarısözen, “AB çıpası”nın çoktan beridir “dip taradığını”, şimdi ise çıpanın zincirinin ya koptuğunu ya da kopmak üzere olduğunu belirtti.

Hükümetin “aslına döndüğünü” de aktaran Sarısözen bu durumun yarattığı tehlikeyi ise şöyle özetliyor: “Çözüm süreci risk altındadır.”

İşte Veysi Sarısözen’in ilgili yazısı:

Başbakan “AB’yi tanımıyorum” der demez, “Erdoğan’a diktatör dedirtmem” diyerek Kılıçdaroğlu’nu kapıdan çeviren Swoboda’dan “bu ifade AB üyeliğinden vazgeçiyorum demektir” diye yanıt aldı. Pazartesi günü Almanya’nın Birinci Kanalı ARD’nin ilk haberi Merkel’in AKP hükümetini eleştiren haberiydi. Liberal Dışişleri Bakanı da aynı haberde konuştu. Sonra Yeşiller adına Cem Özdemir de... Başbakan BBC’ye, CNN’e, Batılı medyaya sayıp döktükten sonra, Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild, Türk Başbakanına, Almanların ünlü “dummkopf” lafından çevrilmiş bir sıfatı uygun gördü: “Betonkopf”... Yani “ahmak kafa Erdoğan” yerine, “beton kafa Erdoğan” dedi.

Şu anda Türk hükümetinin başının Almanya’daki “popüler imajı” tastamam böyle...

Cumhurbaşkanı Gül şöyle dedi: ‘’İmaj yapmak için 10 sene uğraşırsınız, ama o imajı bir haftada yıkarsınız.’’ İmaj yıkılmıştır.

Bunlar yirmi günlük Gezi krizi sonrası meydana gelen “enkazı” gösteren çok önemli bir işarettir... Artık Başbakan’ı “ciddiye” alan tek bir ciddi hükümet insanı yok. “Biber gazı polisin ‘en doğal hakkı’dır” diyeni kim ciddiye alır?

Erdoğan kaybetti, ama, Batı’ya da kaybettirdi: Çünkü bu Batı, AKP yönetimindeki Türkiye’yi Ortadoğu’da “rol model ülke” olarak kullanmak için büyük yatırımlar yapmıştı, Şimdi Obama Gezi Krizinden sonra Türkiye’yi Suriye’ye ve İran’a karşı “model ülke” diye gösterme imkanını kaybettiği için kimbilir ne kadar kızıyordur.

Batılı çevrelerin nabzını herkesten iyi tutan Milliyet yazarı Sami Kohen şöyle yazdı:

“Son yıllarda Türkiye, siyasi ve ekonomik alanlardaki başarıları sayesinde, başkalarına örnek olmakla övündü. Gerçekten Türkiye, uluslararası camiada bir “rol model” olarak kabul edildi. Gezi Parkı olayları bu imaja ve umutlara gölge düşürmüş bulunuyor.”

AKP Batı için, “Milli Görüşçü İslam’dan, Batı yanlısı ılımlı İslam’a geçiş partisi” olarak 2002’de desteklenmişti. AKP’nin “Milli Görüşçü çekirdeğine” geçici bir misyon biçilmişti. Bu “çekirdek” güven vermiyordu. (Nitekim bunu 1 Mart tezkeresinde denediler). 12 Eylül’den beri İran İslam fundamentalizmine karşı ABD ve Türk devleti tarafından desteklenen “Cemaat”in yetiştirdiği kadroların “nöbeti devralması” yakın sanılıyordu. Ama hayat rastlantılar arasından kendine yol bulur. “Genç Parti” adındaki garabet, DYP’yi, MHP’yi baraj altında bırakıp AKP’nin yüzde otuzluk oyla, Meclis’te ezici çoğunluk haline getirince, “geçici model”, 11 yıllık bir hükümet modeline dönüştü.

Şunu anlatmak istiyorum: Aslında uygun olmasa bile, bir partiye ya da lidere “geçici” olarak bir “misyon” yükleyebilirsiniz. Onu bu “misyona” ikna edebelirsiniz. O parti ve lider, “geçici” olarak, sizin ona uygun gördüğünüz “misyona”, ona yakıştırdığınız “imaja”, eline tutuşturduğunuz “modele” uygun hareket edebilir.

Ama “geçici” olarak...

Zaman geçtikçe kendisine yakıştırılan rolü oynayan oyuncu, boş bulunmaya, gerçek yüzüyle, karakteriyle, psikolojisiyle, asıl inandığı görüşlerle kendini belli etmeye başlar.

Bunu en çok ne zaman yapar? Kendisine benzemeyen bir rolü oynayan aktör, asıl ne zaman açık verir? Kriz zamanında verir.

Şimdi işte böyle oldu.

“Günlerinin geleceğini sabırla bekleyenlerin” gazetesi Zaman’da bu durum İhsan Dağı tarafından şöyle dile getirildi:

“Merkezden uzaklaşan, söylem ve politikalarıyla ‘milli görüş’ çizgisine kaymış görüntü veren bir AK Parti kendini konumlandırdığı yeri kaybeder. Her ne kadar ‘İslamcı çizgi’ bundan memnun olsa da...”

Evet, krizin en temel sonucu, AKP’yi kimi “demokratik” adımlar atmaya mecbur eden  mekanizmaların ortadan kalkmış olmasıdır. “AB çıpası” çoktan beri “dip tarıyordu”. Şimdi çıpanın zinciri ya koptu, ya kopmak üzere. Hükümet “aslına dönüyor” ve bu durum şu tehlikeyi yaratıyor:

Çözüm süreci risk altındadır.

Devleti iyi koklayan Radikal yazarı Murat Yetkin şunları yazdı:

“İç politikada ve dış politikada bu kadar sert tutum alan, ayrıca yetkileri artmış, üzerindeki kontrol azalmış bir cumhurbaşkanlığı isteyen Erdoğan, Kürt sorununda daha özgürlükçü, hatta PKK’nin istediği kadar müsamahalı bir tutum için Meclis’te adım atar mı? Bu soruya tatmin edici cevap vermek bugünkü toz duman içinde mümkün görünmüyor.”

AKP “gerillanın çekilmesiyle” elde ettiği avantajın üzerine yatmaya mı çalışıyor?

Ve “yatabilir mi?”

Geçtiğimiz gün ANF’de Nûçe TV’den Erdal Er  “gerillanın çekilmesinin” “geri dönmeyeceği” anlamına gelmediğini yazmıştı... Krizle oyun oynayan AKP, bu ihtimaller üstünde de düşünmeli...