Demokratik Alevi örgütlerinin çağrısıyla 3 Kasım 2013 Pazar Günü “İnkârcılığa, Asimilasyona Karşı Eşit Yurttaşlık ve İnanç Özgürlüğü İçin Kadıköy Meydanında Buluşma” etkinliğine Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Ulusoy da bir mesaj gönderdi.

Ulusoy mesajında tüm Orta Doğu’da yükselen siyasal islama dikkat çekti ve Alevileri güncel Hızır Paşalar konusunda uyardı.

Veliyettin Ulusoy’un gönderdiği mesaj şöyleydi:

Değerli canlar,

Demokratik Alevi-Bektaşi-Kızılbaş örgütlerinin çağrısıyla, barış, demokrasi ve eşit haklar istemimizi bir kez daha haykırmak üzere yapılan bu mitinge duyarlılık göstererek katıldığınız için sağ olun.

Değerli canlar,

Tüm Orta Doğu’da Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık, sivri ucunu siyasal-kökten dinci İslam’ın oluşturduğu ağır bir saldırı dalgası ile karşı karşıyadır.

Türkiye’de de Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık, sivri ucunu siyasal İslam temelli bir iktidarın izlediği, ayrımcılık, aşağılanma ve iftira kampanyası ile karşı karşıyadır.

Girilen seçim ortamında, bu kampanya saldırganlık düzeyine yükselmiştir. Her gün, yeni bir olayla karşı karşıya kalmaktayız. Alevilere karşı en yetkili ağızlardan söylenen, demokratik bir ülkede “nefret suçu” sayılması gereken sözler, besleme ve yandaş medya tarafından övülmekte, göklere çıkarılmak, tekrar edilerek tüm halkın kafasına yerleştirilmektedir.

Nefret suçu tam da budur. Nefret suçları halkın bir kesimini, bir başka kesimine karşı düşmanlaştırmaya ve saldırganlaştırmaya hizmet eder.

Siyasal İslam’ın yaklaşan seçimlerde Kürt oylarına göz diktiği açıktır. Ama Alevileri yerleştirmek istedikleri düzene muhalefetten vaz geçiremeyecekleri de bellidir.

Kendi cephelerinde var olan çatlaklar son dönemde giderek daha da belirginleşmektedir. Bu nedenle, kendi tabanlarını güçlendirmek, kendi aralarındaki çatlakları gidermek için Alevi düşmanlığını bir çimento olarak kullanmaktalar.

Siyasi İslam’ın en önem verdiği konularda birer birer adım atarken, yükselen muhalefeti susturmak için Aleviliği bir öcü olarak kullanmaktalar.

Bu dar çıkarcı ve kısa vadeli siyasetin sonucu, Alevi-Bektaşilere, Kızılbaşlara karşı yeni ayrımcılık ve aşağılayıcı uygulamaları ortaya çıkmaktadır. Eşit haklar konusunda söylenen ileri adım sözlerini tutmak bir yana, var olan haklar bile kısıtlanmaktadır.

Biz yıllardır zorunlu din dersinin kaldırılmasını isterken, eğitim üzerindeki siyasallaşmış İslam etkisi daha arttırılmakta, tüm okullar birer İmam Hatip’e dönüştürülmektedir.

Kamuda işe alımlarda nesnellik yerini tümüyle yandaş olma ölçütüne bırakmıştır.

Her türlü demokratik muhalefete karşı orantısız güç ve zorbalık uygulanmaktadır.

Canlar,

Adına kısaca ve topluca “Gezi Direnişi” denilen, ama esas yükünü tüm büyük şehirlerimizde Alevilerin yoğun yaşadığı mahallelerin taşıdığı muhalefet eylemlerinin başını gençlerimiz çekti. Onlar bu direnişi, haftalar boyunca kararlılıkla, farklı inanç ve görüşten gençlerle birlikte tartışarak karar alarak ve ortaklaşa çalışarak, direnci neşe ve espri ile harmanlayarak sürdürdü.

Bu eylemlere karşı orantısız güç kullanıldı. Yapılan ağır baskılar sırasında onca gencimiz nahak yere öldürüldü. Hakk’a yürüyen bu genç canların devri daim, ruhu revan olsun.

Çok sayıda canımız ağır yaralandı. Hâlâ o günlerde aldığı yaralar nedeniyle hayati tehlikesi süren, o günün acı anılarını tüm yaşamları boyunca taşıyacak canlarımız var.

Onların ailelerinin ve yakınlarının acısını hepimiz içimizde hissediyoruz. Hakk’a yürüyenlerin canlarına hepimiz beden olacağız. Onların anıları, bu meydanda eşit yurttaşlık ve demokrasi özlemi için sürdürülen mücadelede yaşayacak.

Bir yanda, yaramıza tuz sürer gibi uygarlık çizgisini aşıp, gencecik insanların ölümüne sebep olanlar bugün adalet tarafından “yüce devlet çıkarı” adına korunmaktadır. Öte yanda bu direnişlere katıldığı için tutuklanan, yargılanan ve hüküm giyen gençlerimiz var.

Onları unutmuyoruz. Bu meydan, halkın meydanıdır, Hakk’ın meydanıdır. Onlara buradan sesleniyoruz: Her gecenin bir şafağı vardır! Hizmetleriniz 12 İmam katarına yazılsın! Bozatlı Hızır yoldaşınız olsun!

Değerli canlar,

Alevi-Bektaşi, Kızılbaş toplumu böyle sorunlarla boğuşurken, aramızdan çıkan Hızır Paşalar, Hınzır Paşalar sahte kaynaşma, uzlaşma sözleri ile inancımızın içini boşaltmaya çalışıyor. Paranın gücü karşısında gözleri dönenlerimiz asimilasyonu görmezden geliyor.

İnancımızın özüne yönetilen bu mızrak çuvala sığmıyor, ama kalbimize yönelen mızrağı değil de mızrağı kimin tuttuğuna, parayı kimin verdiğine bakan, üç kuruşluk dünya malına meftun olmuş aymaz canlarımızın olduğunu utançla görüyoruz. Benzer bir utancı, devletten maaş alacağına sevinen dedelerimizi gördüğümüzde de yaşıyoruz.

Değerli canlar,

Önümüz Muharrem, tüm Alevi-Bektaşi-Kızılbaşların Kerbelâ’nın acısını bir kez daha yüreğinde hissedeceğimiz yas-u matem günleri.

Bu önemli yıl dönümünde biz, her “Ya Hüseyin” dediğimizde, adalet, demokrasi ve eşit haklar mücadelesinde hiçbir fedakârlığın boşa gitmediğini haykırıyoruz.

Kerbelâ’da katledilen o masum-u paklar, bize her ne olursa olsun zalime biat etmemeyi öğretti.

Türkiye’de yaşayan Alevi-Bektaşilere, Kızılbaşlara her yeri Kerbelâ’ya, her ayı Muharrem’e, her günü Aşura’ya çevirenlere lanet olsun!

Adalet ve özgürlük bayrağını yükseltenlere, canı pahasına yeni nesillere devredenlere aşk olsun!

Canlar,

Kerbelâ’dan öğreneceğimiz bir şey daha var: Birliğimizi güçlendirmeli ve ikrarımızı kavi tutmalıyız.

Burada sözüm bir yanıyla bize yönelik saldırılara karşı “Dergâh’ta Birlik” diye özetlediğimiz, inanç temelinde birliğimizi, ikrarımızı-inancımızı güçlendirmek için tüm Ocaklara ve tüm Alevi-Bektaşi Kızılbaşlaradır.

Ama burada sözüm özellikle demokratik örgütlerimize ve onların yöneticilerinedir: Birlik sözleri, artık bir gösteriş olmaktan çıkmalıdır. Ortak mücadelemizin araçları olan demokratik örgütlerimizin görevlerini layıkıyla yapacak şekilde güçlenmesini engelleyen her yanlış hiç gecikmeden düzeltilmelidir.

Bugün Hünkâr Hacı Bektaş’ın, “Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım” öğüdünü gerçekten tutma ve her işimizin başına koymamız gerektiği günlerdir.

Bugün Hünkârın, “72 Millete Bir Gözle Bakmayan Bizden Değildir” düsturunu her zamankinden daha güçlü savunma günüdür.

Eşitsizliği ve aşağılanmayı kabul etmiyorsak, demokrasi, eşit haklar ve onurlu bir yaşam için sesimizi birlik içinde yükseltmeliyiz.

Aşk-ı muhabbetlerimle.

(Demokrat Haber)